Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin Trump'ın yemeğe gittiği tek lokanta 

        Joe’s Seafood, Prime Steak & Stone Crab

        750 15th St NW, Washington, D.C. 20005

        Geçen hafta Donald Trump akşam yemeğine çıkacağını açıkladığında Joe’s Crab’i seçeceğini biliyordum. Tam adıyla Joe’s Seafood, Prime Steak & Stone Crab yıllardır başkentin en popüler lokantalarından biri. Popüler olması demode olmadığı anlamına gelmesin. Daha iyimser bir tabir “klasik” olabilir.

        Yönetimler değişse de Joe’s müşterileri hiç değişmez: Devlet ve devlete yakı olmak isteyenler. Ve turistler. Ve ABD’de bu gibi pahalı zincir lokantaların baş müşterisi siyahlar.

        Başkan seçildikten sonra Beyaz Saray ve kendi oteli dışında yediği ilk akşam yemeği için Joe’s’u seçti. Bir gün sonra onun izinden ben de Joe’s’a gittim. Trump’ın hayaleti hala mekanı terk etmemiş gibiydi.

        Bir gece önce Joe’s’da “faşist” ve “Hitler” sloganları atılıyordu. Trump, hakkını vereyim, kendisini protesto edenleri gayet medeni karşıladı. Hatta güldü bile. Masamıza bakan görevli o akşam müşterilerin yarısının Trump’ı desteklediğini, yarısının da karşı çıktığını söyledi. Tam Amerika işte.

        ESKİ AMERİKA GERİ DÖNDÜ

        Trump’ın akşam yemeğine gitme nedeni karnını doyurmak değildi. Suç yüzünden kontrolden çıktığı söylenen başkentte kendisi geldikten sonra asayişin sağlandığını kanıtlamak için evinden çıktı. Trump gelene kadar şehir o kadar kötü, o kadar yoldan çıkmış ki insanlar lokantalara gitmeye bile çekiniyormuş. Gide gide en bilinen, en klişe, evine en yakın yeri seçti.

        Aslında birçok başka seçeneği vardı. D.C.’de epeydir çok iyi lokantalar var. Çoğunda da yer bulmak mümkün değil. İnsanlar hiçbir zaman dışarıda yemeği bırakmadı.

        Trump’a kadar benim de aklıma Joe’s’a gitmek gelmemişti. Miami’den Chicago’ya her yerde var bir kere. Dahası, fabrika gibi büyük. Pahalı ve bir karakteri yok. Daha içeri girmeden yemeklerin lezzetini kestirmek mümkün.

        Joe’s ülkenin gastronomi kültürüne rokanın girmediği bir dönemden kalma. Çok da uzak olmayan bir süre önce Amerika’daki bütün lokantalar aşağı yukarı böyleydi. Mönünün birbirinin aynısı olduğu, porsiyonların dev sunulduğu fabrika gibi kocaman zincir lokantalar. Joe’s’da bir döneme ait, o dönemde takılmış kalmış gibi.

        Çok basit bir örnek vereyim: Artık birçok lokanta ekmek ve tereyağına ayrıca para alıyor, sipariş üzerine getiriyor. Joe’s’da masaya oturur oturmaz peçetelere sarılı çatal-bıçak, kat kat tabak ve bol buzlu bir su sürahisinin yanında kocaman bir ekmek sepeti geliyor. Tam Eski Amerika.

        80 yaşına merdiven dayamış, 80’lerde kendini bulmuş biri Amerikan başkanı olunca eski ve demode olan her şeyi artık yeni ve moda sayılmaya başladı. Daha Trump’ın yemin ettiği akşam Joe’s’a yeniden rağbet edileceğini biliyordum.

        Eski Amerika’nın da kendine özgü bir karakteri var. Önceden tahmin edilebilir, sürprizlere açık olmayan, garantili, tamin edici. Ve büyük.

        Daha mönüye bakmadan yengeç köftesi olarak tercüme edebileceğim “crab cake” ve Amerikalıların favorisi Cesar Salatası olduğuna emindim. Eski bir arkadaşla karşılaşmış gibi sipariş verdik.

        Joe gerçekten “crab cake”in hakkını veriyor. İyice ayıklanmış yengeç parçaları sıkıştırılıp köfte haline getiriliyor. Onları bir arada tutacak bulamaç kötü mekanlarda bol tutuluyor, malzemeden çalınıyor. Joe’s’da ise yengeç bol, çok iyi kızarmış ve kurumamış. Namı boşuna değilmiş.

        Jumbo karides kokteyli ve bayır turbuyla ketçabın karıştırılmasıyla yapılan kokteyl sos Amerikalıların en sevdiği başlangıçlardan biri. Kızarmış karides de, o da tabii ki kokteyl sosla yeniyor. Orta Amerikalılar çorba içmeyi de sever, gözünüz kapalı Manhattan clam chowder (kum miyeli domatesli bir çorba) ısmarlayabilirsiniz. Tabii bol bol et çeşidi, bazı balıklar da var. Mönü çok uzun ama her tabak tanıdık neyse ki.

        YENGEÇLERİN KRALI

        Bir başka Amerikan klasiği: Dev kesim bir ızgara et ve üzerine ıstakoz kuyruğu veya karides: “Surf and turf.” Joe’s’da en popüler yemekse karışık ızgara deniz ürünleri. Hemen her gelen bu tabağı sipariş veriyormuş.

        Trump çok pişmiş et yemesiyle biliniyor. Üzerine ketçap koyarak. Joe’s’da az pişmiş desek bile çok pişmiş geleceğine emin olduğum için etlere bulaşmadım.

        En büyük sürpriz astronomik fiyatıyla Alaska kral yengecini görmekti. İklim değişikliği yüzünden bu yengeç çeşidini bulmak epey zor. Tokyo’da balık pazarında karşıma çıkmıştı bu yıl; tek bir bacağı 50 küsur dolara satılıyordu. Bu malzemeyi diğer her yerden daha iyi kullanan New York’taki Balthazar’ın ‘fruit de mer’ köşesinde üç-dört yıldır esamesi okunmuyor.

        Joe’s’da ise yaklaşık yarım kiloluk porsiyonu var. Bacaklar önceden kırılmış olarak geliyor, her yerinden dolgun et fışkırıyor. Yanında likit hale getirilmiş ve bu şekilde kalmayı başaran tereyağıyla servis ediliyor. Bir kere bandırdım ve pişman oldum. Yengeç tabii ki çok pişmiş, bazı bacaklar kurumuş ama hala kral.

        Yanında yine Amerikalıların çok sevdiği bir patates türü ‘hash browns’ yorumu geldi. Kim bilir ne kadar yağda kızarttırılarsa altı tavaya yapışıp kabuk kaplamış, üstü fırında iyice çıtır çıtır olmuş. Berbat ama tam da berbat olduğu için harikaydı.

        Joe’s’da her şey devasa geliyor. Ancak Cesar salatasından sos esirgenmiş gibiydi. Masada acıklı bir marul bana bakıyordu.

        Bizde tam olarak karşılığı olmayan—genelde pisi olarak geçiyor—bir balık türü ‘halibut’ sipariş ettiğimiz bir başka ana yemekti. Daha masaya geldiği anda bu balığın da çok pişmiş olduğu belliydi. Gerçi patatesle iyice şişmiştik. Florida’yla özdeş key lime adlı küçük yeşil limonlara yapılan ‘cheeseceke’ Joe’s’un meşhur tatlısı. Ama yer kalmadı. Kim bilir, belki de Amerikalı olmadığımız için.

        Ortam

        İş çıkışı ülkeyi yönetmeye devam eden D.C. ahalisi, burayı statü göstergesi sanan turistler, karınları ancak dev porsiyonlarla doyan Amerikalılar. Hiç kimse şık değil, hiç kimse özel olarak çekici değil. İki deva oda var, birinde televizyonda spor müsabakaları gösteriliyor ve barda akşam içkisi alınıyor. Diğer oda yemek salonu, Trump da orayı tercih etmişti.

        D.C.’yi çok iyi bilen bir arkadaşım bizim gittiğimiz akşam için “Burası normalde daha da tıklım tıklım olurdu,” dedi. Rezervasyonumuz D.C. geleneklerine uygun, erken bir saatteydi. “Galiba biraz Trump boykotu var,” diye ekledi çünkü Joe’s dolu olsa da insanın adım atamayacağı kadar kalabalık değildi. Evet, normalde bütün bürokrat takımının gevşettikleri gömlek yakalarıyla burada bağıra bağıra konuşuyor olması gerekirdi.

        Servis

        Bu gibi eski tip lokantalarda fabrika usulü tıkır tıkır işler servis, burada kural değişmiyor. Kapıda karşılayan ve masayı belirleyen görevlilerin smokinli olması ortama hafif teatral bir hava katıyor.

        Öne çıkan yemekler

        Et, balık, yengeç ne ararsanız var. Çocuklar için makarna falan da. Gelmişken paraya kıyıp kral yengeç yemek gerek, crab cake de çok iyiydi. Aşağı yukarı her şeyin tadı ortalamanın üstünde ama şaşırtıcı değil.

        Fiyat

        Çok pahalı. Kişi başı en az 100 dolarla çıkarsanız şanslısınız ama yarım kiloya yakın yengecin porsiyonu zaten 130 dolara civarında. Etler 80 dolara falan. Ana yemekler en az 50 dolar. Devlete yakın olmanın bir bedeli var.

        Açık

        Pazar hariç her gün 11:30-22:00 arası açık, Pazar 21:00’de kapanıyor. Akşam erken saatlerde iş çıkışı bürokratları bulmak gerek. Orta Amerikalı turistler de erken yer o yüzden 17:00’de yemeğini bitirip oteline giden MAGA şapkalıları görmek mümkün.

        Rezervasyon

        Şart.

        Yıldız tablosu

        YILDIZSIZ

        Yıldızlar sıfırdan dörde kadar. New York Times’dan esinlenilen değerlendirmeye göre sıfır kötü, vasat ya da tatminkar. Bir yıldız iyi, iki yıldız çok iyi, üç yıldız muhteşem, dört yıldız ise olağanüstü.