Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Abdurrahman Yıldırım 'Ne pahasına olursa olsun' kur kontrolü
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Finansal piyasalarda büyük oynaklık yaratan İmamoğlu şoku bir haftanın sonunda önemli ölçüde yatıştı. Ancak bu yatışma yeni fiyat düzeylerinde ve yeni kurulan dengelerde gerçekleşti. Dolar 38 TL sınırında, faiz yüzde 46-47 bandında, borsa 9.500 civarında seyrediyor.

        Şok etkisinden geriye kalan tahribat ise ilk güç gün itibariyle döviz rezervinde 26.7 milyar dolarlık rekor azalma, kurda yüzde 4 artış, faizde kabaca 4-5 puanlık yükseliş ve borsada halen yüzde 10’un üzerinde kayıp şeklinde oluştu.

        ➔Türkiye’nin risk primini gösteren 5 yıllık CDS oranı da yaklaşık 75 baz puan yükselişin ardından kısmen geri çekildi ve dışarıdan yapılan borçlanmalara bir süre için ilave yarım puanlık artırıcı etki yapacak.

        ➔Kur geçişkenliğinin yüzde 30-40 olduğu dikkate alınınca enflasyonu yaklaşık 1.5 puanlık artışa yol açacak.

        ENFLASYON YUKARI BÜYÜME AŞAĞI

        ➔Finansal piyasalardaki yüksek oynaklık sonrası ekonomiye belli bir tahribatı olacağı açık.

        İlk etkisi daha yüksek bir enflasyon olacak.

        ➔Faizler yükseldi ve bir süre enflasyon için de yüksek kalacak gibi. Önümüzdeki ilk faiz kararında artık Merkez Bankası’ndan faiz indirimi beklemek zor.

        ➔Faiz, enflasyon, kur yüksekliği beklentilere ve tüketime de negatif yansır. Bu durumda büyüme aşağı gelebilir.

        ➔İmamoğlu şoku ile kesintiye uğramasına karşılık takviye edilerek sürdürülebilir durumdaki ekonomik program ise hedeflerine daha geç varacak.

        EKONOMİDE DE SİYASETTE DE ÖNLEM GEREKLİ

        Ancak başlayan siyasi kargaşa ortamının devamı gelirse ekonomi ikinci, üçüncü plana düşer ki, kesintiye uğramakla kalmaz, program sürdürülemez hale gelir.

        ➔İmamoğlu şoku ile Türkiye’ye bir şey oldu. Sadece finansal piyasalar ve ekonomi tarafında önlem almak yetmez aynı zamanda siyasi ve toplumsal tarafta adım atılması gerekiyor.

        ➔Piyasalardaki ve ekonomideki bozulmanın kaynağı siyaset kaynaklıysa düzelme de oradan başlamalı.

        75 MİLYAR DOLAR AÇIK DÖVİZ TALEBİNİ BESLER

        ➔Böyle bir süreç şirketleri döviz açık pozisyonunu azaltmaya, dövizli borçları için döviz talebine yöneltir. Bu çerçevede yeni devreye sokulan TL uzlaşmalı vadeli döviz satışı şirketlerin bu ihtiyacını karşılayabilir.

        ➔Ayrıca ekonomi yönetimi dövize endeksli iç borçlanmaya da açık olacaklarını ve talep gelmesi durumunda ihale açabileceklerini de belirtti.

        ➔Bu önlemler rağmen yine de döviz talebinde daha canlı bir döneme girmiş olabiliriz.

        ➔Çünkü şirketler 1.5 yıla bile varmayan bir dönemde döviz borçlanmalarını ve dövizdeki açık pozisyonlarını çok hızlı artırdılar.

        ➔Bankalardan kullandıkları döviz kredisi 125.5 milyar dolardan 179.4 milyar dolara çıktı.

        Döviz açık pozisyonu da Ekim 2023’te 73.3 milyar dolardan Ocak 2025’te 147.9 milyar dolara yükseldi.

        ➔2023 Ekiminden mart ayına kadar kredide 54, açık pozisyonda 74.6 milyar dolar artış var.

        ➔Yıllık 50 milyar dolar civarında dış borç ödemesi yapan şirketlerin konjonktüre duydukları güvensizlikten dolayı döviz varlıklarını artırmaya, açıklarını azaltmaya yönelmeleri gayet doğal.

        ‘NE GEREKİYORSA YAPACAĞIZ’

        ➔Ekonomi yönetimi de döviz kurunun ipini sonuna kadar tutmaya mecbur. Ne pahasına olursa olsun. İster üç günde 26.7 milyar dolar rekor düzeyde rezerv eritmesi, ister faiz artırımı, olmazsa idari önlemlere geri dönüş dahil bütün araçlar kullanılabilir. Bence ekonomi yönetiminin “Ne gerekiyorsa yapacağız” demesi de bundan.

        ➔Çünkü kur kontrolünü elinden kaçırdığında rezerv kaybı hızlanır, kur artışı enflasyon artışına yol açar ve daha da önemlisi döviz yükümlülüklerini ekstradan 75 milyar dolar artıran şirketler büyük zarar görür, hatta bazıları batabilir.

        ➔Öyle bir durumda ortada program filan kalmaz. Harç biter yapı paydos olur.