İstanbul Sanayi Odası (İSO) nisan ayı meclisinde “Küresel Ticaret Gerilimlerinin Gölgesinde Türkiye Sanayisi: Riskler ve Stratejik Seçenekler” ana gündemiyle toplandı.
➔İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan 23 Nisan’da “Beklenen İstanbul depreminin küçük bir simülasyonunu yaşadık” diyerek şunları söyledi:
BAHÇIVAN: SANAYİ TESİSLERİNE DEPREM CHECK-UP’I YAPILMALI
➔“İstanbul’da Türkiye sanayi üretiminin yaklaşık yüzde 40’ı gerçekleşmektedir. Her şeyden önce İstanbul’daki sanayi tesislerinin depreme dayanıklılık durumunu ortaya koyacak bir envanter çalışmasına acilen ihtiyacımız var.
➔Bu nedenle artık İstanbul’daki tüm sanayi tesislerinin bir check-up’ının yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Kentsel dönüşüme benzer bir ‘sanayi dönüşümü’ projesinin süratle hayata geçirilmesi artık çok kritik ve elzem hale gelmiştir.”
➔Orta Doğu’daki çatışma ve istikrarsızlıktan ABD Başkanı Trump’ın ilan ettiği ticaret savaşlarına kadar dünyanın çalkantılı bir dönemin içinden geçtiğini ve küresel ticaretin ciddi risk altında olduğunu belirten İSO Başkanı Erdal Bahçıvan “IMF baş ekonomistinin vurguladığı gibi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1945 yılında kurulan ‘80 yıllık küresel sistem sıfırlanıyor ve yeni bir döneme giriyoruz. Henüz şekillenmeyen, tehlikeli, riskli ve öngörülemeyen bir ara dönemden geçiyoruz. Gidişat çok hızlı ve sarsıcı.’
➔Bizleri riskler kadar bazı fırsat ve avantajlar da bekliyor” dedi.
AB İLE MÜZAKERE ŞART
➔Konuşmasında Avrupa Birliği ile vize krizine değinen Erdal Bahçıvan şunları söyledi:
➔“Küresel ticaret sisteminin alt üst olduğu ve tüm dünyada pazarlık siyasetinin öne çıkacağı bir dönemde bu konu artık ertelenemez bir hal aldı. AB Türkiye için çok önemli bir ihracat pazarı olmakla beraber, Türkiye de AB için beşinci büyük ihracat pazarı.
➔Ancak, Türkiye’nin bu ekonomik gücünün yanına bile yaklaşamayan bazı ülkeler maalesef AB’ye vizesiz seyahat ederken AB ile 30 yıllık bir gümrük birliği bulunan ülkemizin vatandaşları, vize alabilmek için aylarca beklemek zorunda kalıyor.
➔AB ile Gümrük Birliği, Serbest Ticaret Anlaşmaları gibi tüm konuları kalıcı çözüme kavuşturabilmek için çok güçlü bir müzakere süreci yürütmek zorundayız.
➔Köklü bir müzakere kültürünün içinden gelen iş dünyası temsilcileri olarak sanayicilerimizin ve ihracatçılarımızın bu süreçte yapılacak tüm pazarlıklarda güçlü bir şekilde masada yer alması gerekiyor.”
➔İSO Meclisinde yapılan paneli Stratejik Dönüşüm Merkezi Danışmanı İdil Özdoğan yönetirken Türkiye - ABD İş Konseyi Başkanı Murat Özyeğin, İş Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Şant Manukyan ile Koç Üniversitesi Asya Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (KUASIA) Direktörü Doç. Dr. Burak Gürel birer konuşma yaptılar.
MANUKYAN: TRUMP DÜNYAYI İKİYE BÖLDÜ
➔İş Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Şant Manukyan, panelde yaptığı konuşmasında Çin’in imalatta çok büyük yükselişine karşılık ABD’nin düşüşü olduğunu belirterek özetle şunları söyledi:
➔“Trump dünyayı ABD ve Çin diye ikiye ayırdı. Amerika artık açıkça diyor ki, bizimle hareket ederseniz güvenlik şemsiyemiz altında kalırsınız, Amerikan teknolojisine erişiminiz olur ve pazarımız size açık kalır.
➔Aksi halde IMF'den, Dünya Ticaret Örgütü'nden ve küresel finansal ağlardan çekiliriz. Bu sadece ticaret savaşı değil, kontrollü bir kaos sürecindeyiz.
FED’E SALDIRININ NEDENİ
➔İkiye bölünen dünyada ülkeler bir tarafı seçmek zorunda kalıyor. Artık ‘her iki tarafla da anlaşırım’ deme lüksü sona eriyor.
➔Meksika, Hindistan, Japonya, Güney Kore ve İngiltere ABD’den yanında yer alacak gibi. AB ise belirsiz.
➔Avrupa dahil birçok ülke de hâlâ pozisyon almak yerine bekle-gör politikasında. Ancak Amerikan tarafı bu yaklaşımı artık kabul etmiyor.
➔AB’nin tek başına toparlayabileceği görüşünde değilim. Euro iyi dizayn edilmedi. Demografi sorunları da var. Eğer Çin AB’yi yanına çekerse AB dağılır. Bu süreçte bu tür yanlış seçimler olursa kontrollü kaos kontrolsüz kaosa doğru gider.
➔ABD’nin, ticaret açığı umurunda bile değil ve de Çin’i ikame etmesi de hiç kolay olmayacak
➔Trump’ın Fed’e saldırmasının bir nedeni deliliğinden olsa bile asıl nedeni ABD’nin üretime dönüşümünü fonlayacak kapasitesinin yokluğundan.
ÇİN’İN RİSKİ DEFLASYON
➔Çin ekonomisi üretecek ama dengelenmeyecek, ABD de geri adım atmayacak. Çin ABD’ye satamayacaksa içeriye ve diğer ülkelere dönecek. Çin’in muazzam fazla kapasitesi var, üretimden asla vazgeçmeyecekler, bu ideolojik bir konu onlar için.
➔Ancak iflas mekanizması çalışmıyor ve hatalı fiyatlamalar yapılıyor. Çok büyük bir iç borcu da bulunuyor.
➔Bu gelişmeler altında Çin için asıl risk deflasyon. Kaçınılmaz bir yuan devalüasyonun da baskısı altındalar.”
ÖZYEĞİN: ABD’DE YATIRIM YAPMALIYIZ
➔Türkiye - ABD İş Konseyi Başkanı Murat Özyeğin de paneldeki konuşmasında şunlara değindi:
➔“Her şey toz duman içinde. Bu tablo içerisinde Türkiye için birçok risk olduğu kadar ciddi fırsatlar da var. ABD ile ticaret temaslarımız artarken, doğrudan hedef ülke konumunda olmamamız stratejik bir avantaj sağlıyor.
➔Özellikle tekstil, mobilya, bisiklet gibi sektörlerde üretim kapasitemizi Amerikan alıcılarına göstermeliyiz. Sadece ABD’ye mal satmak değil aynı zamanda orada doğrudan yatırım da yapmalıyız. Nitekim Türk sanayicileri orada ciddi işler yapmaya başladı.
➔Ancak bu o kadar kolay değil. Eyaletler arasında çok büyük farklar var. Bu ortamda aceleci adımlardan kaçınmalı, rekabetçi olduğumuz alanları analiz ederek uzun vadeli konumlanma sağlamalıyız.
➔Tarifelerle kazanılan pazarlar, gevşeme anında kaybedilebilir; bu nedenle sübvansiyon ve ceza odaklı gelişim yerine yapısal güçlenmeye odaklanmalıyız.”
GÜREL: ABD’NİN SENYORAJ AVANTAJI
➔Koç Üniversitesi Asya Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü Doç. Dr. Burak Gürel de özetle şunları söyledi:
➔“Amerika, 1945’ten bu yana uluslararası rezerv para olan doları basma tekeline sahip olduğu için, karşılığında mal üretmeden ve satmadan trilyonlarca dolarlık ithalatı finanse edebiliyor.
➔Bu durum, ‘senyoraj avantajı’ sayesinde ABD ekonomisine görünmeyen ama çok güçlü bir kaldıraç sağlıyor. BRICS ülkeleri ekonomik olarak yükselse de, rezerv para statüsüne sahip olmadıkları için, milli gelirlerinin bir kısmını ki yüzde 1-2 düzeyinde dolaylı yoldan G7 ülkelerine aktarmış oluyorlar.
➔Çin gibi ülkeler bu sistemde ciddi yapısal sınırlamalarla karşılaşırken, ABD ise küresel ticaretteki açığına rağmen kayıpta değil. Aksine sistemin kurucu gücü olarak kazançlı bir pozisyonu sürdürüyor.
➔Çünkü dünya ticaretinin üçte birini hizmet ticareti oluşturuyor ve ABD burada fazla veriyor. Nitekim son dönemde BRICS’in ekonomik gücündeki artışa rağmen, küresel finansal egemenliğin hâlâ G7’nin elinde olduğu vurgulanıyor.”
‘DEVLET POLİTİKASI OLMADAN ÇİN İLE REKABET YAPAMAYIZ’
➔Bu konuşmaların ardından söz alan İSO Meclis üyesi kimya sanayicisi ve ihracatçısı Ersin Kenan Kayalar ise Çin’in doğru hükümet politikasını bütün dünyaya kanıtladığını ve tarihi bir başarıya imza attığını belirtti.
➔55 ülkeye ihracat yaptığını belirten Kayalar “Çin bizim pazarlarımıza mal satacak. Düzgün giden politikalara karşı nasıl rekabet edeceğiz. Devlet politikası olmazsa biz Çin ile rekabet edemeyiz” dedi.