Türkiye ekonomisinin dışa açıldığı ve modern piyasalaşmanın başladığı bir dönemde 1987-1993 arasında Merkez Bankası başkanlığı yapan Dr. Rüşdü Saracoğlu 77 yaşında hayatını kaybetti.
Eski Başbakanlardan Şükrü Saraçoğlu’nun torunu olan ve Merkez Bankası’ndaki başkanlığı ile efsaneleşen Rüşdü Saracoğlu Türkiye’deki eğitiminin ardından 1980 yılında Minnesota Üniversitesi'nde ekonomi doktorasını tamamladı. Minnesota ve Boston College'da öğretim görevlisi olarak akademik kariyer yapan Saracoğlu Uluslararası Para Fonu'nda (IMF) ekonomist olarak görev aldı. ABD’de iz bırakan bir ekonomist olarak da 1980’li yıllarda dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın isteği ile Türkiye’ye döndü.
➔Saracoğlu, Türkiye'nin ekonomik yapısının dönüşümünde önemli rol oynadı, yaptıklarıyla iz bırakan bir isim oldu.
BAĞIMSIZ MERKEZ BANKASINI SAVUNDU
➔Rüşdü Saracoğlu enflasyonla mücadele, para politikalarının bağımsızlığı ve finansal sistemin güçlendirilmesi konularında kararlı bir duruşla efsanevi bakan haline geldi.
➔Saracoğlu'nun liderliğinde TCMB teknik kapasitesi artırdı ve modern para politikası araçlarının kullanımı yaygınlaştırdı, modern piyasaları kurup geliştirdi. Bu dönemde, para politikalarının etkinliği ve şeffaflığı ön planda tutularak enflasyonla mücadelede kararlı adımlar atıldı.
➔Rüşdü Saracoğlu'nun çalıştığı ekip, TCMB'nin enflasyon hedeflemesi rejiminin ön koşullarını hazırladı.
Saracoğlu TCMB başkanı iken de Yeni Yüzyıl gazetesinde yazdığı yazılarda da ekonominin ana sorunu olarak yüksek enflasyonu gösterdi.
➔Çözüm olarak da kamu harcamalarını Merkez Bankası’nın finanse etmemesini ve bunun için bankanın bağımsızlığını savundu.
➔O dönemde kanunen bağımsız olmadığı için de 1990 yılından başlayarak Hazine ile anlaşmalı bir şekilde “para programı” üzerinde yıllık mutabakatlar yapmaya başladı.
➔Savunduğu bağımsızlık görüşü ancak 2001 krizinden çıkışta kabul gördü ve yasalaşarak hayata geçti.
‘YÜKSEK ENFLASYONLA TÜRKİYE 2. LİGE MAHKUM KALIR’
➔Saracoğlu, Türkiye'nin kronik sorunu haline gelen yüksek enflasyonun ülkenin ekonomik gelişmişlik düzeyini etkilediğini vurguladı. 1997 yılında Yeni Yüzyıl gazetesindeki yazısında Türkiye'nin enflasyonla mücadelesinin yetersizliğini şu sözlerle ifade etti:
➔"Türkiye'nin en önemli ekonomik sorunu enflasyondur. Bu sorun köklü bir şekilde çözülmedikçe Türkiye, ne yazık ki dünya devletleri arasında birinci lige çıkamaz. Türk özel sektörünün bütün çabalarına rağmen, Türk girişimcisinin tüm yaratıcılığına rağmen bu denli yüksek enflasyonla Türkiye, ikinci lige mahkûm kalır."
➔Saracoğlu, Merkez Bankası'nın görev tanımının netleştirilmesi gerektiğini savundu ve fiyat istikrarının sağlanmasının öncelikli hedef olması gerektiğini belirtti.Dünya Gazetesine verdiği röportajında, Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadeledeki rolünü şu şekilde açıkladı:
➔"Merkez Bankası'na tek bir görev vermek gerekir. O da fiyat istikrarını sağlamak. Bunu yapabilmek için gerekli para politikasını yürütebilmek."
8-9 AĞUSTOS KARARLARINDA OZAL İLE ANLAŞMAZLIK
➔Merkez Bankası başkanı olarak zaman zaman da hükümetlerle veya başbakanlarla karşı karşıya geldi.
➔Saracoğlu ile Özal hükümetini karşı karşıya getiren en önemli olay 1989 yılında sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinde yaşandı. Ercan Kumcu ve Hasan Ersel gibi saygın isimler ve güçlü bir ekonomist kadrosu ile çalışan Merkez Bankası o dönemde Türkiye ekonomisinin sermaye hareketlerine henüz hazır olmadığını, bunun altyapısının oluşturulmadığını savunarak karşı çıktı.
➔Ancak siyasi taraf da dersine iyi çalışmıştı ve daha önemlisi yurtdışı sermaye çevrelerine belli ki bazı sözler verilmişti.
➔Başbakan Turgut Özal, Merkez Bankası heyetine son söz olarak şunları söyledi: “Türk parasının konvertibl olması siyasi bir karardır. Artık bu siyasi kararı benimle tartışmayın, çünkü siyasetçi benim, siyasi kararı ben veririm. TCMB olarak size düşen görev, benim yarın alacağım bu siyasi kararı hayata geçirmeniz ve başarılı kılmanızdır, sizin göreviniz budur.”
➔Nitekim 32.Sayılı Kararda 8-9 Ağustos 1989 tarihlerinde değişiklik yapılarak sermaye hareketleri serbestleştirildi.
➔Türkiye finansal piyasaları belli bir derinlik kazandı ancak oynaklığı da büyük ölçüde arttı.
➔Türkiye 2010’lu yıllara kadar kısa vadeli yabancı sermaye yatırımlarına en yüksek kazancı sağlayan ülkelerden biri haline geldi.
ÇİLLER İLE ANLAŞMAZLIK, İSTİFA VE 1994 KRİZİ
➔1993 yılı ortasına gelindiğinde Turgut Özal’ın vefatı ile Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olurken başbakanlığa devlet bakanlığı döneminde faiz indirimi ve popülist politikaları nedeniyle yıldızları bir türlü barışmayan Tansu Çiller geldi.
➔Bunun üzerine 1993 Ağustos ayı başında Saracoğlu ve üst düzey ekibi istifa etti.
➔Bu istifa üzerine o dönem çalıştığım Cumhuriyet Gazetesi’nde “Hesabınızı kitabınızı yeniden yapın” diye uyarmıştım. Çok geçmeden 5 ay sonra Türkiye’nin yatırım yapılabilir notu kırıldı ve kriz patladı.
➔Krizde ana neden yönetim hatalarıydı. Çiller’in faiz düzeyini beğenmeyerek üst üste 7 hazine ihalesini iptal etmesi, piyasada bol likidite bırakması ve piyasa dışı davranışıydı.
➔Durum böyle olunca iç borç stokunun GSYH’ya oranla yüzde 18 gibi çok düşük düzeyde iken bile Türkiye bir borç krizine girdi. Hazine yurt içinden borçlanamaz duruma geldi.
➔Hazine’nin borçlanma piyasasına yeniden dönüşü yaklaşık 6 ay sonra ve 5 katı faizle (yüzde 406’ya varan yıllık bileşik faizle) mümkün olabildi.
➔İşte Rüşdü Saracoğlu’nu efsaneleştiren ve modern merkez bankacılığına damga vurmasını sağlayan gelişmelerden bir kaç örnek.
➔Ekonomi bürokrasisinden siyasete, özel sektörden akademiye uzanan çok yönlü kariyeriyle Rüşdü Saracoğlu Türkiye'nin ekonomik dönüşüm sürecinde önemli bir figür oldu.