Şubat ayında yapılan TÜSİAD’ın genel kurulunda konuşmalar ülke gündemini sarstı. Sadece içerdiği ekonomik tespitlerle değil, yargı, hukuk, siyasi konularda kimi rahatsız ettiğiyle de konuşuldu. Kurumun başkanları günlerce hedef gösterildi. O günlerde, "iş dünyası siyaset yapmamalı" diyenler oldu. Ve sonunda patronlar kulübünün iki başkanına da konuşmalarından dolayı dava açıldı, adliye koridorlarındaki fotoğrafları sık sık göz önüne getirildi.
➔Söyledikleri nedeniyle 50 yılı aşkın TÜSİAD tarihinde ilk kez yargılanan TÜSİAD başkanları bu kez Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuştu. TÜSİAD’ın bu toplantısı bir anlamda bir cevap niteliğindeydi. Ancak bu bir polemik değil, bir sorumluluk çağrısıydı.
➔Her iki başkan da konuşmasında yargı, hukuk, siyaset gibi konulardan özenle kaçınarak, yalnızca ekonomik gerçekleri ve aynı zamanda küresel çalkantılar arasında Türkiye’nin yön bulma mücadelesini masaya yatırarak yaptı.
➔TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve YİK Başkanı Ömer Aras’ın hükümetin hışmını çeken siyaset, yargı, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi konulardan özenle ayıklanmış konuşma metinleri aslında ekonomi ve iş dünyası için uyarı, yol haritası ve hükümetle birlikte çalışmayı vurgular içerikteydi.
“ENFLASYON ÇÜRÜMEDİR”
➔Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ekonominin omurgasındaki kırıklığı daha en başta netleştirdi: Ömer Aras, konuşmasında rakamlarla başladı ama rakamların ardındaki toplumsal gerçeği anlatmayı ihmal etmedi:
➔ “Enflasyonda 2024 sonunda dünyada 7. sıradayız. Mayıs 2025 itibariyle enflasyon %35,4. Savaşan Ukrayna'da enflasyon %15, Rusya'da %10 civarında.” ➔Bu cümle bile başlı başına bir ayna tutuyor: savaştaki ülkelerin bile gerisindeyiz.
➔Aras’ın uyarısı ise sadece ekonomik değil, sosyolojikti:
➔ “Yüksek enflasyon sadece fiyatların yükselmesi değildir; toplumun her hücresine yayılan bir bozulma ve istikrarsızlık halidir.”
➔Yani mesele, manavdan peynir alırken ödediğimiz para değil; güvenin, etik değerlerin ve kurumsal yapının altının oyulması.
➔Bugünkü ekonomik programın “yumuşak iniş” prensibiyle ilerlediğini kabul eden Aras, sonuçların kalıcı olabilmesi için esaslı yapısal adımlar gerektiğini vurguladı. Enflasyonu yalnızca faizle değil, “kaynakların verimli kullanımı ve adil vergilendirme” ile düşürmek gerektiğini söyledi.
➔Üstelik sadece kamu değil, özel sektör için de ciddi bir özeleştiri getirdi:
➔ “Zombi şirketler” dedi, “sürekli zarar eden ama krediyle ayakta tutulan şirketler.” Bu şirketlerin kaynak israfına ve rekabetin bozulmasına neden olduğunu açıkça ifade etti.
TURAN’DAN STRATEJİK UYARI
➔Orhan Turan ise Türkiye’nin küresel belirsizlik ortamında yönsüz kalma riskine dikkat çekti. Özellikle ABD’nin son 80 yılın en yüksek gümrük tarifelerini açıklamasıyla, dünya ticaret sisteminde kuralların değil, güç dengelerinin konuşulmaya başlandığını belirtti. ➔Turan “Uluslararası sistemde, istikrar sağlayan kuralların, kurumların zayıflaması, ülkeleri eskiden sahip oldukları çıpalardan yoksun bırakıyor” dedi.
➔Turan’ın çözüm önerisi netti: Türkiye’nin AB ile ilişkilerini teknik iş birliğinin ötesine taşıyarak, bütüncül ve stratejik bir zemine oturtması. Çünkü “Gümrük Birliği’nin alındığı 1990’ların dünyası ile bugünkü dünya aynı değil.”
➔Yani bu yalnızca ticaretin kolaylaşması meselesi değil aynı zamanda Türkiye’nin, küresel sistemin yeni değerler eksenine uyum sağlayıp sağlayamayacağının testi.
➔Bu güncellenmenin sadece ekonomik değil, siyasal ve sosyal etkileri de var. Çünkü Avrupa’nın yeni sanayi politikası, yeşil mutabakatı, yapay zekâ yatırımları gibi dönüşümler sadece şirketleri değil, ülkelerin yönelimlerini de dönüştürüyor
“SANAYİSİZ BÜYÜME GELECEKSİZ BÜYÜMEDİR”
➔Turan’ın dikkat çektiği başka bir gerçekse Türkiye ekonomisindeki büyümenin niteliksiz doğasıydı: “GSYH %4.5 büyürken, sanayi %1.1, tarım ise sadece %1 büyüyor.”
➔Bu cümle, ekonomideki yapısal sorunların en açık göstergesi. Türkiye artık tüketimle şişen ama üretimle beslenmeyen bir ekonomi hâline geldi. Kısacası "sanayisiz büyüme, geleceksiz büyümedir."
➔Evet sanayisiz büyümek kaliteli değil, enflasyonla yaşamak bir kader değil. Bugünün sorunlarını konuşmaktan kaçmak da yarının krizini daha büyük hale getirir. TÜSİAD konuştu, peki kim dinleyecek?