Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Ayşe Özek Karasu İklime kimler daha zararlı?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sorunun cevabı, erkekler… Aşırı ve hızlı mobiliteyle jet - yat yakıtı derken ultra zenginlerin daha fazla emisyon saçtığı kabul görür ama, bireysel bazda erkeklerin tamamının küresel karbon hacminde kadınlara oranla daha yüksek pay kapladığı belli oldu. Fransız buluşu; karbon ayak izinde hangi cinsiyetin daha büyük dahli olduğunu araştırmış, voila! erkekleri bulmuşlar. İklim krizine yük bakımından hep odağa konulan uçak yolculukları cinsiyet nötr çıkmış ama erkek usulü beslenme ve araç kullanma kriteri, kadınlarla aralarında yüzde 26’lık bir uçuruma neden oluyormuş.

        Araştırma iki kadın akademisyenin eseri, fakat çalışmanın önyargılı olduğunu düşünmeyelim. Çünkü kadınların gezegene karşı en büyük günahı sayılabilecek giyim kuşam fazlasına da bakmışlar. Çalışmayı okurken, su-pamuk-suni gübre-pestisit canavarı tekstil endüstrisinin iklim krizine aşırı yükü ve kadınların Afrika kıyılarında çöp dağlarına neden olan kıyafet tüketimi gelmişti aklıma. Araştırmacılar da aynı düşünceyle başta tekstil olmak üzere cinsiyet temelinde diğer mal ve hizmetlere dönük tüketimi incelemiş. Erkeklerin yeme içme ve ulaşımda saldığı yüzde 26 fazla karbonu dengeleyecek salt kadınlara özgü artı bir değer bulamamışlar.

        Neticede araştırmaya konu olan beslenme ve mobilite alanında kadınların daha iklim dostu bir yaşam sürdürdüğü rakamlarla tescillenmiş: Fransa’da erkekler yılda 5.3 ton, kadınlar ise 3.9 ton karbondan sorumlu. Araştırmayı yürütenler London School of Economics’ten çevre ekonomisi üzerine çalışan Ondine Berland ve Fransız Ekonomi ve İstatistik Araştırmaları Merkezi’nden (CREST) Marion Leroutier. İki akademisyen sosyo-ekonomik, biyolojik ve cinsiyet rollerine ilişkin toplumsal kriterleri dikkate alarak hesaplamış. Önemle vurguladıkları parametre: Kadın ve erkeklerin karbon ayak izi farkı, alt orta ve üst orta gelir grupları arasındaki farkla kıyaslanabilir düzeyde.

        ERKEK ADAM ET YER!

        Öncelikle erkekler, eşit işe bile daha çok ücret aldıkları için istatiksel olarak daha fazla sera gazından sorumlu. Ancak esas mesele, eril kimliğin karbon ayak izine yansımasından kaynaklanıyor. Erkekler sırf biyolojik açıdan farklı oldukları, doymak için daha fazla kaloriye ihtiyaç duydukları için değil, toplumsal normlar nedeniyle de kadınlara göre orantısız şekilde fazla gıda tüketiyor; daha doğrusu daha fazla kırmızı et yiyor ki, en yüksek emisyonlu sektör hayvancılık.

        Diğer yüksek emisyonlu sektör ulaşıma gelince, erkeklerin otomobilleriyle yekpare yaşadığı, kadınların ise daha fazla toplu taşıma kullanıp yürüdüğü bir gerçek. (Fransız kadınlarının incelik, tarz ve zarafetini her daim yürümeye borçlu olduğuna dair bir efsane vardır ama, araştırmada değinilmemiş.)

        Siyasetteki sağ popülizm ve maço kültürün yükselişi de et tüketimini körüklüyor, bitki bazlı beslenme aktivizmini baltalıyor. Amerika’dan Avrupa’ya uzanan trend, kırmızı et karşıtlığını erkekliğe saldırı olarak görüyor. ABD’de barbekü cephesiyle tofu savunucuları arasındaki kültür savaşı Avrupa’ya sirayet ediyor, Almanya’da AfD’den Fransa’da Ulusal Birlik ve İtalya’nın Kardeşleri’ne sağ popülistler kırmızı etin fedailiğine soyunuyor.

        Trump’ın yardımcısı JD Vance dahil aşırı sağcı figürler “soya oğlanları” sloganıyla progresif erkekleri aşağılıyor. Soya vegan mutfağının en önemli protein kaynağı ama dünyadaki soya fasulyesi üretiminin dörtte üçü hayvan yemi oluyor, daha fazla kırmızı et üretimi amacıyla.

        Fransız araştırmacılara göre emisyondaki cinsiyet farkı, kadınların iklim krizi konusunda neden daha kaygılı olduğunu ortaya koyuyor. Erkekler ise emisyonların azaltılmasında kişisel maliyetin yüksek olduğunu gördükleri için iklim gerçekliğiyle yüzleşmekten kaçınabilirler. İki kadın akademisyen bu noktada biraz taraf tutuyor.

        ZARARLIYA HARCAMAK

        İsveç’te, yine toplumsal cinsiyete göre tüketim davranışlarını inceleyen bir araştırmada da erkekler iklime daha zararlı çıkmıştı. Hem de eşit gelir düzeyindeki kadınlara oranla daha zararlı. Erkekler küresel ısınmayı artıran mallara yüzde 16 daha fazla harcama yapıyordu; kazandıkları parayı benzin, dışarıda yemek, alkol ve sigaraya yatırırken, kadınlar aynı meblağı ev dekorasyonu, sağlık ve giyim kuşam için harcıyordu.

        Bekar kadın ve erkeklerin gıda ve tatil harcamaları ise her iki cinsiyetin de emisyon hacminin yarısından fazlasını oluşturuyordu; et ve süt ürünleri yerine bitki bazlı beslenme tercih edilse ve uçak ya da otomobil yerine trenle tatile gidilse emisyon hacminden yüzde 40 oranında tasarruf edilecekti.

        Kılı kırk yaran bu hesaplar fazla ayrıntı gibi görünüyor ama yeşil politikalar alanında siyasete rehber olabilir. Karbon emisyon hacminde cinsiyetlerin rolü kapsamlı araştırılmış değil, ancak bilim insanlarına göre iklim kriziyle mücadelede dikkate alınması gereken bir kriter.

        Cinsiyetler arasındaki tüm farklara, kültür savaşları ve paradokslara karşın hayatın şu gerçeğini unutmamak lazım: Sera gazı emisyon hacminin yüzde 70’inden 100 küresel şirket sorumlu.