Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Arkadaşımın 13 yaşındaki oğlu Rüzgar, "Esin abla okul arkadaşımı kaybettim Kartalkaya'da, otelde ailesiyle birlikte" derken öylece dondum kaldım. Henüz 13 yaşında bir çocuk karşımda öylece "Arkadaşımı kaybettim" diyor. İnsan ne söyler ki, 13 yaşındaki bir çocuğa.

        İstem dışı bir anda ağzımdan, "İzleme sen, bakma" diye bazı cümleler dökülüverdi. Ama beyin durdu, ilerlemiyor, çalışmıyor, hafıza kayıp. Sonra bana, "Nasıl bakmayım ki, her an her yerde sürekli telefonuma bir şeyler geliyor. Sosyal medyadan sürekli videoları izliyorum" dedi. Yani, yeni nesil demek, "Her anlarının akıllı telefonda, bilgisayarda geçmesi" demek. Nasıl engelleyebilirsin ki... Nasıl "Duymasın" diye uğraşabilirsin ki!!!

        Evet kimimizin eşi-dostu, oğlu, kızı, kimimizin akrabaları, arkadaşları...

        Kimini hiç tanımıyoruz, kimini eşimiz dostumuz tanıyor. Ama ne fark eder ki, hayatını kaybedenler bizim insanımız, canımız, vatandaşımız.

        Fotoğraflar yayınlandıkça, eşimiz dostumuz ağıt yaktıkça, gün ağardıkça felaketin büyüklüğü de ortaya çıkıyor, yüreğimiz daha da dağlanıyor. İnsanımız, çocuklarımız alınması gereken, fakat alınmayan önlemler yüzünden yitip gitti.

        Hayalleri kül oldu. Neden? Vicdansızlar yüzünden.

        Kayıtlara "Vicdan ne demek" diye sordum.

        Bana, "Kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğruyu ve iyiyi yapma yükümünü de yükleyen içsel güç" olarak yanıt verdi.

        Ardından yine kayıtlara, "Vicdansız kime denir?" diye sordum.

        Bana; "İçinde iyiyi kötüden ayırma duygusu olmayan, vicdanın sesini duymadığı için hakkı gözetmeyen, insafsız, adaletsiz" olarak yanıt verdi.

        Yani "Vicdan" bazılarına hiç uğramadığı gibi onlar için, sadece kayıtlarda sıradan bir kelime olarak geçmiş görünüyor. Oysa ki, ağırlığı büyük, doğruyu ve iyiyi yükselten bir duygu ama bazıları maalesef hiçbir fırsatı kaçırmıyor.

        Tıpkı Bolu Kartalkaya yangınında ortaya çıkan gerçekler gibi.

        Mesela otel sırf müşteriler istiyor, aman müşteri kaçmasın diye, kuralları esnetmiş ki, bu elem durum ortaya çıkmış.

        Oysa ki, vicdanlı insan o kuralları esnetmez, insanının canının düşünür ve her kuralı uygular. Mesela duman detektörü kapanmazdı. Yangın merdiveni olması gerektiği gibi olurdu. Ama olmadı neden? Vicdanı daha çok para kazanmak istedi de ondan.

        E oldu bak başardınız. Oteliniz doluluk oranına yüzde yüz ulaştı. Artık aklınıza getirmediğiniz vicdanınızla baş başa da kalamazsınız. Hesap vermek zorundasınız. Ve lütfen artık en yüksek cezalarla hesabınızı veriniz.

        Gerçekten zor tutuyorum kendimi... Bu nedir gerçekten. Bizler neden sürekli acı içinde kıvranıyoruz.

        Bakın olay oluyor, canlar yitip gitti, acı çok büyük ama hala vicdansızlık kol geziyor. Hemen ortaya çıkıyor üstelik.

        Mesela, cenaze fırsatçıları hemen bölgede belirmiş. Ve canlarını kaybetmiş vatandaşların ailelerinden 100 bin TL istiyor. Gerçekten Allah sizi bildiği gibi yapsın.

        Sonra daha ne mi oluyor? O bölgede çalışan AFAD ve itfaiye ekipleri dinlenmek için otelde konaklamak isteyince para istenmiş. Pes!!! Allah gerçekten sizi bildiği gibi yapsın.

        Ve yine bir başka ne mi oluyor? Gece yarısı yangın çıkmış, alevlerin arasındaki çığlıklar Türkiye'nin sınırlarını aşıp yürekleri dağlamış insanlar kayak yapıyor. Pes ya pes!!! Allah sizi bildiği gibi yapsın, gerçekten yeter. Bizler sürekli bu tiplerle sınanmak zorunda mıyız?

        ***

        Gerçekten Allah sizi bildiği gibi yapsın!!!

        Maalesef bu tür zamanlarda

        -Depremde.

        -Yangında.

        -Kayıplarda. Çoğunluk insanımız sınıfta kalıyor. Ve bizler hep aynı şeyi yaşamaya devam ediyor, hep bu vicdansızlar ile sınanıyoruz. Ama akıllanmıyoruz, her defasında daha büyüğü ile sınanıyoruz.

        ***

        Unutma, unutturma

        Ve sonra diyoruz diyoruz ama ne oluyor?.. Hiç!!!

        Üç ay geçsin "hooop" bir anda olay unutulmuş. Çünkü maalesef daha bu acıyı unutmadan yeni bir acı çıkıp geliyor. Yüreğimize oturuyor.

        Dersler çıkartılmıyor.

        "Bana bir şey olmaz" dedikçe daha büyükleri geliyor.

        Cezalar caydırıcı olmuyor. Ve ateş düştüğü yeri yakıyor.

        Sözün artık gerçekten bittiği yerdeyiz. Ve her felakette söz, cümle, kelime daha da yetersiz, eksik kalıyor.