Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Esin Övet Nerede o eski karneler
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bugün itibariyle okullar kapanıyor ve resmi şekilde yaz başlıyor. Çocuklar için yaz tatili, bizim için ise özellikle İstanbul trafiğinin biraz olsun rahatlaması…

        Geçtiğimiz gün Bihter’in oğlu Rüzgar, “Anne, e-Devlet şifresini verir misin, karneme bakacağım?” demesiyle benim nutkum tutuldu. Ve o an, sanki hayat durdu, kalakaldım. Neden bu kadar şaşırdığıma şaşırarak ilk tepkim; “Ne yani, karneler artık böyle mi alınıyor?” oldu.

        Ve bingo! E-karne diye bir sistem üzerinden karneler görünebiliyormuş. Tabii Bihter anlattı ama ben yine de araştırdım. Meğer Ocak ayında bununla ilgili bir sürü haber çıkmış ve ben atlamışım. Haliyle çocuğum olmadığı için de belki de üzerinde durmamışım haberlerin. Sonra içimde burkuldu, garip oldum tabii. Düşünsenize ne öğretmeninin el yazısı, ne de içindeki kırmızı kalemle yazılmış övgü dolu cümleler. Elbet vardır bazı öğretmenler yine yazıyordur... Evet yine bir karne veriliyormuş öğrenciye ama bizim neslin karneleri gibi değil elbet.

        O yüzden bir an içim buruldu işte ve sonra kendime, “Bu dijital çağda Esin, şaşırdığın şeye bak” diye kızdım. Çünkü biz öyle değildik, bizim karnelerimiz elimizdeydi. Sanki kırık notlarla dolu bile olsa gerçekti, bir ağırlığı vardı. Sadece gramajından değil; içindeki notlardan,annemizin bakışından, babamızın suskunluğundan. Ya da sevincinden… Öyle kolay "Teşekkür", "Taktir" bol keseden dağıtılmazdı...

        Artık böyle, "Teşekkür" ve "Takdir", sanki, "Ah çocuklar ne iyi ettiniz. Tenezzül ettiniz de okula geldiniz" der gibi dağıtılıyor. Kime sorsam çocuğu takdir, teşekkür almış.

        Bizim nesilde dijital falan yoktu. Bam bam bam gerçekti her şey.. Her duygu. Her hareket. Mesela bir arkadaşım, karneyi çamaşır suyuyla silmişti. Ve haliyle ben de denemiştim. Bizim nesilde bu çamaşır suyu olayını denemeyen çok azdır. Tamam çoğunun anne ve baba korkusu çoğu da arkadaş gazı. Sanki “Karneyi çamaşır suyuyla silmeyen bizden değildir” gibi dönemlerden geçtim elbet.

        Benim Bihter'e verdiğim ilk tepki; “Ah çamaşır suyuyla silinen karne dönemleri” dediğimde bana, “Benim karnemin notları hep pekiydi. Ben hiç silmedim” demez mi! E, vardı benim arkadaşlarım arasında da böyleleri elbet. Onlara özenmiyor değildik. Onlar da gururumuzdu. Onlar olmazsa olmazdı. Ama şimdi…

        Şimdi çocuklar o karnelere telefondan bakıyor, bakıyorlar ve sonra TikTok’a dönüyor.

        Bakıyorlar, sonra YouTube’dan “Yeni sezonda ne izlesem?” diye araştırıyor ya da "Nereye tatile gitsem?” diye düşünüyorlar.

        Evet evet, bazıları direkt, “Ben buraya tatile gideceğim” diyor.

        Gidecek arkadaş bu kadar! Koskoca dönem okula gitmiş o tatile gidecek. İnanın bu dönem bazı çocukların özgüvenine şaşırıyorum. İnanılmazlar gerçekten. Çoğu arkadaşımın çocukları ile aram çok iyidir. Çoğu ile dertleşiyorum ve bana hissettirdikleri çoğu annesinin annesi, babasının babası.

        Anne ve babaların, “Annecim, babacım” diye konuşmasından çocukta çocuk kavramı kalmadı. İstediği tatile gidecek, istediği şeyi alacak ve yapacak. Bu kadar!!! Ve tabii istediği şekilde anne ve babasıyla konuşacak o kadar. Yeni nesil bu, yeni neslin yaz tatili de bu.

        Ama bizimki bambaşkaydı.

        Daha çok yeni yazdım bu konuyla ilgili. Bizim nesil, zengini fakiri, fabrika kızı-oğlu, kapıcı çocuğu ayırmazdı.

        Kimimiz köye, kimimiz yazlığa, kimimiz yaz aylarında iki ay da olsa çalışıp para kazanırdık. Ama en sonunda aynı noktada, okulda, silgi kokan sıralarda buluşur ve yine sarılırdık. Ayrışmadan, ayırmadan, yok saymadan. Yani başkaydı sanki bizim nesil.

        Evet, dijital değildik ama mutluyduk.

        Hatta bazı şeyleri zor kazanırdık ama kıymetini bilirdik. Belki de bu yüzden o yazların tadı damağımızdan hiç gitmiyor.

        Şimdi çocuklara bakıyorum evet çok şeyleri var. Evet bazıları inanılmaz lüks içinde yaşıyor. Evet bazılarının durumu çok daha zor. Ama bizim çocukluğumuz gibi mutlu ve çocuk değiller. Biz mutlu çocuklardık. Bu nesil için bir şeyler hep bir eksik. Ama çok zekiler, inanılmaz zekiler.

        Karne stresinden çok yaz planlarıyla meşguller ya da ne alacaklarından. Çoğu gerçekten konsantre olamıyor. Bizim yaşadığımız dönem bu kadar bolluk yoktu. Bu kadar teknoloji yoktu, ama mutluluk çok fazlaydı. Az ama özdük. Bu nesil çok ama mutsuz.

        Zengini, fakiri…

        Ünlüsü, ünsüzü. Hep bir arayışta.

        Velhasıl bu dönemin başka bir dili ve kimyası var. Ne kadar dijital, yapay zeka gençliği desek de çocuk çocuk, anne anne, baba baba gibi olduğu zaman daha keyifli olur her şey inanın. Ve yine de yeniden, her mutsuzluğa rağmen tüm çocuklara iyi tatiller! Ve biz büyüklere de biraz iç geçirme, biraz gözyaşı, biraz gülümseme.

        Çünkü yaz başlıyor.