Dilan Çıtak yine gündemde. Bu kez polisle yaşadığı bir mevzuyla. İbrahim Tatlıses’in kızı olması nedeniyle de her şey bir tık daha yüksek perdeden yaşanıyor Dilan cephesinde.
Ben kendisini çok geç tanıdım ama sevdim. Bana göre Dilan, içten, samimi, duygusal, duygularını yüksek yaşayan, var olmaya, kendi ayakları üzerinde durmaya, sadece Dilan olmaya çalışan bir kadın.
Ve biraz da kafası karışık.
Ve biraz da olayları yüksek yaşayıp aktaran bir karakter ki, bazı insanlar vardır haklıyken sakin sakin derdini anlatır, bazıları da öfkeliymiş gibi aktarır duygularını. Bana göre Dilan ikinci kategoriye giriyor.
Haklıyken öfkeliymiş, hırçınmış gibi konuyu aktarıp büyük olay çıkmasına sebebiyet veriyor.
Olabilir, var öyle insanlar ve o kişiler genellikle haklıyken, haksız gibi görünür. Tıpkı Dilan gibi. Çünkü Dilan da sakin kalamıyor çoğu konuya. Özellikle babası İbrahim Tatlıses mevzu bahisse... Çünkü içinde, çocukluğunda barışamadığı, yok edemediği, kabullenemediği daha doğrusu affedemediği öfkeleri var ne yazık ki!!!
Ve onları bastırdıkça, yok saydıkça, hiç yaşanmamış gibi yaptıkça çaktırmadan gün yüzüne çıkıyor işte.
Bu yüzden de sakin kalmak büyük başarı ya da yönetebilme becerisi ister. Eğer o duygular iyi yönetilmezse, olaylar insanın etrafında bir volkan gibi patlar. E biraz da karakter devreye girdi mi bingo!!! İşte Dilan da haklı mı, haksız mı bakılmaksızın eleştiriliyor.
Dilan ile iki kez bir araya gelip uzun uzun sohbet ettik. Ve en son, "Ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin sakin kal. Biraz geri çekil. Ve sadece iyi bir projeyle, işinle, müziğinle gündeme gelmeye çalış" dedim.
Çünkü, Türk insanı güvenmediği, kredi vermediği, bağrına basmadığı kişiyi çabuk harcıyor. Ne yaşadığına bakmadan, "Haklı mıdır, haksız mıdır?" demeden eleştiriyor, suçluyor.
Dilan da bu durumda ne yazık ki!!!
Tamam bazı kişilikler için zor olabilir, ama bu sektörde bazı şeyleri yönetmek önemlidir ve çalışma gerektirir. Ve ancak o zaman kriz ortamlarını yönetebilir, kendi tarafına çekebilirsin. Yoksa geçmiş olsun.
Dilan'ın kendini bu konuda eğitmesi kesinlikle şart yoksa işi zor. Kendisine de söyledim, yine tekrar ediyorum; geç kalmış değil…
Hep aynı çıkmazların içinde dönüp dolaşmak istemiyorsa, sakin kalmayı, problem çözmeyi öğrenmesi şart.
Bu sebeple…
-Dilancağım, biraz geri çekil…
-Sessiz kal ve kendini daha net nasıl anlatabileceğini düşün.
-Sanatını nasıl daha güçlü ortaya koyabileceğini fark et.
-Eminim kendi içinde haklı olduğun taraflar var. Ama yansıttığın tavır seni yine haksız gösteriyor.
-Daha sakin.
-Haklıyken bile, kendini anlatmaya çalışırken biraz bekle ve zamana yay, o an savunmaya geçmek yerine, susmak en doğru hareket olacaktır. Ve sonra, daha uygun bir zamanda kendini çok sakin anlat. Eğer bunu tek başına başaramıyorsan bu konuda kesinlikle yardım almalısın. Ki bu çok ünlü ve ünlü ailelerinin başına gelen bir durum. Bunu sadece sen yaşamıyorsun inan. O yüzden yardım almak hiç de kötü değil.
-Çünkü bu durum böyle devam ederse çok yorucu ve sinir bozucu senin açından.
-Kendi huzurun, başarın ve kariyerin adına bunu yapmalısın.
Ve bence daha fazla ruhunu, kalbini, emeğini, sanatını yormamalısın...
Ve
İnanın Dilan'ı arayabilir, konuyu bir de onda daha detaylı dinleyebilirdim.
Ve anlatmasını isteyebilirdim.
Ama hayır; Dilan o evreyi geçti...
Artık durması, bu durumu kendi çözmesi gerekiyor.
Sakin kalıp, olayların üstesinden gelmeyi başarması şart. Yoksa her zaman kendisi çok daha fazla yıpranır....
Ve kim olursa olsun trafikte kurallara uymak her vatandaşın yapması gereken en önemli şey. Bunu da burada özellikle belirtmek isterim.
***
Akıl, fikir, zihniyet, vicdan ve insanlık diliyorum…
Memleket yanıyor… Vatan yanıyor…
Ama bazı tipler var ki ne görüyorlar, ne hissediyorlar, ne utanıyorlar. Üstelik bu yangını malzeme yapıyor sosyal medya hesaplarına konu ediyorlar. Kim mi bu kişiler?
Son yıllarda başımıza türeyen, sosyal medyanın sahte yıldızları: influencer'lar.
Allah onları bildiği gibi yapsın!
-Biri yangının ortasında makyaj yapıyor.
-Diğeri arkasında alevler varken şarkı söylüyor, çekim yapıyor.
İnsan utanıyor insanlığından. Ve bizler yine başkaları yüzünden utanıyoruz. Sizi bilmem ama ben bu tiplerle aynı dünyada yaşadığım için, aynı havayı soluduğum için, aynı döneme denk geldiğim için utanıyorum.
Yazıklar olsun!
Tan Taşçı; “Ne acı ki coğrafyamızda akıl ziyanlığı yaygın. Birçok insanın zihin sağlığı bozuk, beyin gelişimi yetersiz, idrak yeteneği yok, tercih yapacak iradesi yok. En büyük beka sorunumuz budur!” demiş. Doğru söze ne denir!!!
Bu tipler inanın insanlığımızı sorgulatır oldu.
Kimseye güvenemez olduk.
İnsanın az biraz utanması olur… Ar damarı olur!
Gerçekten bu insanları hangi ana-baba dünyaya getirdi. Hiçbir aile, görgü, bilgi, birikim bilmiyor bu insanlar.
Bunlar bizim insanımız olamaz. Gerçekten bir sorun var. Biz bu insanlar değiliz, bizim insanımız vicdanlıdır, duyarlıdır. Ben bu insanlar duyarlılık göremiyorum.
Vatan, toprak, edep, saygı, insanlık, aile, toprak, hayvan, doğa duyguları var mı? Yoksa sadece hayatları o ellerindeki küçük akıllı aletler mi?
Onun dışında bildikleri bir şey yok mu acaba?
Gerçekten aklım almıyor. Biliyor musunuz? Çok şey yazmak istiyorum, kendimi zor tutuyorum.
Bu insanlardan gerçekten tiksiniyorum.
Vatan yanarken, canlarımız giderken…
Bu tipler hâlâ takipçi, hâlâ gündem, hâlâ “beni konuşsunlar” peşinde koştukları için utanıyorum.
Yazıklar olsun…