Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Güntay Şimşek Savunma ve havacılık sektörünü 2025'te ne bekliyor?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Savunma ve Havacılık Sanayiinde Küresel Stratejiler Konferansı’nın dördüncüsü için kamu ve özel sektörden önemli isimlerle birlikte Antalya’dayız. Geleneksel hale gelen konferans, ülkemiz için küresel ölçekte yüksek teknoloji anlamında farkındalık oluşturması sebebiyle dikkat çekiyor. Savunma ve havacılık sektörüne dışardan ürün tedarik eden ülke konumdan, kısa sayılacak bir zaman diliminde tasarlayıp geliştirdiklerini ihraç etme durumuna gelmiş olmamız sebebiyle bu tür toplantılar çok değerli.

        Konferansta, geçen yıl ne yaptık, bu sene neler yapabiliriz? Sektörün, kamu otoritelerinden beklentileri nedir? Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) yetkilileri, iç tedarik ve ihracat noktasında sektöre nasıl bir vizyon koyuyor? Aşılması gereken meseleler, bölgemizde ve dünyadaki gelişmelerin savunma ve havacılık sektörüne etkisi gibi konular etkin isimler tarafından gündeme getiriliyor.

        Konferansta konuşan Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, Bu senenin henüz başında, bir aylık zaman içinde şirketlerimizin 1 milyar doların biraz üzerinde sözleşme imzaladığına dikkat çekti. Savunma ve havacılık sektöründeki bazı önemli projeler bu yıl devreye gireceği için ihracat beklentisi de yüksek. Bu alanda geçen yıl gerçekleşen 7 milyar dolar üzerindeki rakamla dünyada ihracat yapan ülkeler liginde 11’nci ülke olmuşuz. Fakat 2025’te ihracat rakamının iki haneli olması yönünde bir beklenti var. Bakalım ihracatta dünyadaki ilk 10 ülke arasına bu yıl girecek miyiz?

        Malum olduğu üzere dünya ihracat liginde yukarılara doğru tırmandıkça kademe atlamak zorlaşıyor. Çünkü birinci lige çıkmış olmak çok yüksek ihracat rakamları olan, güçlü sanayileriyle dünyaya yön veren devletlerle birlikte yarışa dahil olmak anlamına geliyor. Dolayısıyla zirveye yaklaştıkça sektörü de yeni gelişmeler karşısında gözden geçirmek, düzenlemek gerekiyor. Ayrıca savunma ve havacılık sanayii derken bir noktadan sonra da hızlı ilerlemek için sivil/asker ayrımını da yapmak gerekiyor.

        Özellikle havacılık alanında platform ürün geliştiren şirketlerimizin ticari veya sivil havacılık tarafını ayırmalarında fayda olacaktır. Tıpkı Boeing, Airbus veya diğer savunma, havacılık ve uzay şirketlerinde olduğu gibi…

        Böyle bir ayrımın yapılması sektörde faaliyet gösteren şirketlerin daha hassas ilerlemesi, sipariş alması, başka ülkelerin sivil ve askeri platformlarına ürün üretirken endişelere sebebiyet vermemesi açısından dikkate alınması gerekir.

        Bir başka önemli husus ise savunma ve havacılık sektöründeki ihracatlar kalem kalem olarak alanlara ayrıştırılıp, incelenmeye tabi tutulmasının gerekliliği…

        İç içe geçmiş iki sektörün toptan ihracat rakamı kadar her iki sektör için yapılan ithalata da paralelinde bakılması lazım. Savunma ve havacılık sektöründe ne tür ürünler ithal ediyoruz? Bunların yerli/milli ürünlerle ikame etme imkanımız nedir? Savunma havacılık sektörü için dahilde işleme rejimiyle gelen ürün var mı, oranı nedir? Yine her iki sektör için hammadde, nadir element, nitelikli alaşım, makine ve teknik malzeme ithalatında Türkiye hangi noktada? Bunların da detaylandırılmasının ülkemiz adına sayısız faydaları olacaktır.

        Tükiye İhracatçılar Meclisi (TİM) yıllardır ithalatı görmemezlikten geliyor. Halbuki ülkemizin ithalat tarafındaki rakamları her zaman ihracattan daha fazla ve daha dikkat çekici oluyor. Yükselişi de büyümesi de ithalatın fazla olmasına rağmen sürekli ihracata odaklanılması doğru bir yaklaşım olamaz!

        Savunma ve havacılık sektöründeki ihracat gelişmelerinde ise tam tersi bir durum söz konusu. Türkiye’nin savunmadaki ihracat başarısı küresel ölçekte dikkat çekiyor. Dolayısıyla savunma ve havacılık sektörlerine projeksiyonlar yöneltirken ithalat tarafına da nereden, ne tür ürün alındığına da mutlaka bakılması doğru olacaktır.

        Mesela savunma ve havacılık sektöründe 10 yıl önce ithal ettiğimiz bir çok ürünü artık ihraç ediyoruz. Yine 10-15 yıl önce parasıyla alamadığımız bu alanındaki ürünleri artık yerli/milli imkanlar üretip, ülkemizin hizmetine sunuyoruz. Dost ve müttefik ülkelere de veriyoruz. Savunma ve havacılık sanayisindeki bu başarılı dönüşümün diğer sektörlere de katkı sunması, rol model olması adına ihracat/ithalat denkleminin birlikte dikkate alınması için bir gayret gerekiyor. Sürekli olarak ne ihraç ettiğimize ve ne kadar gelir sağladığımıza değil, nelerin ithal edildiği ve karşılığında ne kadar döviz ödendiği de bakılması lazım. Ancak bu şekilde ülkemizin daha sağlıklı ilerlemesine katkı sunulur.

        Mesela Türkiye’de artık her türlü tabanca üretiliyor, ama halen daha bazı kamu kurumlarının hizmetine sunulmak üzere Makine Kimya Endüstrisi (MKE) aracılığıyla, yerli/milli ürünlerin benzeri tabancalar vergi muafiyetiyle ithal edilip, kamu görevlilerine dağıtılıyor. Onlar da bu ürünleri daha görmeden uygun fiyatlardan piyasaya pazarlama telaşına düşüyorlar. Yani haksız gelir elde ediyorlar. Kamuda bazı yerlere böyle ithal avantajlı tabancı tedarik imkanının kanunlarla sağlanması hoş olmadığı gibi doğru da değil. Engelli bireylerin belli muafiyetlerle aldığı otomobillere bile kullanım süresi konmuşken ithal tabancaya kullanım süresi de söz konusu değil! Ayrıca kendi ürettiğimiz bir ürünün benzerini devlet desteğiyle ithal edip, kamu çalışanlarının hizmetine sunmak akıl karı bir iş olabilir mi?

        Defalarca yazdığım üzere yerli/milli ödeme sistemi TROY’a da ve SSB’nin başından beri destek verdiği 4,5G yerli baz istasyonu ULAK’a da maalesef hep kamu tarafından direnç söz konusu oldu. Maalesef yerli/milli ürünlerde kamu veya kamuyla ilintili kurumların ilgisizliği bir türlü kırılamıyor. Kamu otoritelerinin de bu hususta önemli zafiyetleri oluyor. Yerli/milli ürün geliştiren kurumların yöneticilerinin sık sık değişmesi sebebiyle kurumsal hafıza oluşmuyor. Bazen yönetim kademelerinde yer alan isimlerin profilleri de bulundukları şirketlerle örtüşmüyor. Böyle olunca devletin yerli/milli ürünlere gerçekten değer verip/vermediği de çoğu zaman sorgulanabiliyor. Bu durumda ilgili şirketlerin ve ürünlerinin geleceği noktasında da şüphe uyandırabiliyor.

        Konferansta Prof.Dr. Haluk Görgün’ün dikkat çektiği yerli/milli bir gelişme önemliydi.

        Geçen ay, SSB’nin Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı için tedarik faaliyetlerini yürüttüğü 4x4 araçlar için üretilen 2 farklı tipteki yerli motor versiyonları teslim alınmış. Ve bunlardaki yerlilik oranları ise yüzde 95 seviyesine ulaşmış. SSB yetkilileri, her platform ve içindeki alt sistem ile alt sistemlerdeki kritik komponentleri yerlileştirilmek için yoğun çaba sarf ediyor. Kara araçları tarafındaki motor başarısı önemlidir. Darısı çeşitli sınıftaki hava aracı motorlarının başına...

        SSB’nin öncülüğünde Antalya’da düzenlenen konferansa Ticaret Bakanlığı destek verirken, organizasyonunu ise Savunma ve Havacılık İhracatçıları Birliği (SSI) yapıyor. Diğer ifadeyle sektörün ilgili bileşenlerinin biraya geldiği güzel bir organizasyon söz konusu. Bu yapıya bir de ithalat tarafı eklenirse fotoğrafın tamamını görmüş olacağız.

        Yukarıda dikkat çektiğim hususlarla ilgili olarak Savunma Sanayi Başkanı Görgün de detay vermeden önemli bir vurgu yaptı. Başkan, savunma ve havacılık sektöründe kişi başına 75 bin dolar ciroya ulaşıldığını belirtirken, 2025’te ihracatı sürdürülebilir konuma getirmek ve düzenli olarak artış sağlamak için de bazı atılımlar planladıklarına dikkat çekti. Bu adımlardan birisi de ihracatı geliştirmek için ana entegretör/platform üreticisi firmalarla KOBİ’leri daha sık bir araya getirilmesi olacakmış.

        TUSAŞ Genel Müdürü Mehmet Demiroğlu’nun başkanlığı yaptığı Savunma ve Havacılık İhracatçıları Birliği’nin (SSI) Antalya’da düzenlediği konferansta bu yıl iki önemli misafir ağırlandı: Suudi Arabistan’ın savunma sanayii otoritesi GAMI Başkanı Ahmad Abdulaziz Al-Ohali ve NATO’nun tedarik ajansı NSPA Başkanı Stacey A. Cummings. Her iki önemli isim de konferansa katılanlara hitap etti.

        Öyle anlaşılıyor ki gelecek yıl bu konferansa çok daha nitelikli olacak. Belki de iki haneli ihracat rakamlarının eşliğinde gerçekleşecek. Umarım gelecek yıl savunma ve havacılık tarafındaki ithalat ayrıntıları için de bir başlık açılır.

        Önemli bir notu daha eklemekte fayda var. Türkiye’de savunma ve havacılık sektöründe aynı ürünü geliştiren birden fazla şirket söz konusu. Bunun bir türlü önüne geçilemiyor. Kamu ve yarı kamu konumdaki vakıf kurumlar ile özel şirketler arasında benzer ürünlerde dublikasyon yapan çok. Aynı ürünü 4-5 şirketin geliştirdiği durumlar bile var. İnsan ve maddi kaynakların bu şekilde heba olmaması için de çaba gösterilmesi, organizasyon yapılması iyi olacaktır. Yurtdışında şirketlerimizin birbiriyle yarışıp, bu yüzden yabancı şirketlere karşı ihale kaybettiği hadiseler de söz konusu. Artık yurtdışı ihalelerinin ciddi bir kurumsal organizasyona ve devlet desteğine kavuşması lazım. Bazı ülkelerin yaptığı gibi yurtdışı ihalelerine devlet desteğiyle bazı akredite şirketlerin görevlendirilmesi/yönlendirilmesi de iyi olacaktır.

        Şimdiden gelecek yıl yapılacak olan 5’nci konferansı merak etmeye başladım. İnşallah ülkemiz bu sene büyümede iki haneli bir rakama yükselerek, savunma ve havacılık sektöründeki ihracatıyla ilk 10 ülke arasına girer. Girmemesi için bir neden yok. Çünkü artık hava, kara ve deniz platform araçları üreten bir ülkeyiz...