Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Güntay Şimşek İthalat, dış ticaretin hangi tarafına düşüyor?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ülkemizde her sektörün ihracata ilginç bir yaklaşımı var. Tuhaf bir şekilde ithalat görmemezlikten geliniyor. İthalattaki her farklı artış ve büyüme titizlikle ele alınması gerekirken tam aksi aksiyonlara şahit oluyoruz. Dış ticaretin iki yönüne de eşit derecede eğilip, kalem kalem analizleri yapılmadığı takdirde içerideki tüketim ve üretim dengelerini de rayına sokmak zor olacaktır. Yıllardır böyle bir sorun yaşanmasına rağmen her küçük büyüme halen daha neden “İhracatta Rekor” şeklinde sunuluyor, anlam vermek zor!

        Prof. Dr. Ömer Bolat gibi çok dengeli, fotoğrafın tamamına önem veren, tüm verileri iyi analiz eden, basit başarılarla övünmeyi sevmeyen, mütevazı ve iş dünyasının içinden gelen bir ismin Ticaret Bakanı olduğu bir dönemde dahi Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), dış ticaretin tek tarafına bakan alışkanlığını devam ettiriyor. Yakından tanıdığım Bakan Bolat’ın artık bu tabloyu değiştirip, özellikle dış ticaretin ithalat rakamlarına daha fazla eğilmesinde fayda var. Hangi ithalat kaleminin içerde hangi üretim bantlarını daralttığını ve iç tüketimde etkin olduğunu analiz edecek bir profesyonel ekiple daha fazla mesai yapması faydalı olmaz mı?

        Örnek olarak Çin ve Endonezya’dan yapılan paslanmaz çelik ithalatının ülkemize son 3 yılda nasıl zarar verdiğine bir bakılsa yeterli olacaktır.

        Çünkü bu iki ülke de sektörünü korumak için paslanmaz çeliği sübvanse ediyor. Ülkemize de devlet destekli paslanmaz çelik gönderiyorlar. Böylece Türkiye’de bu alanda kendini geliştiremiyor. Mevcut fabrikaların kapasiteler atıl kalıyor. Türkiye’de iki ülkeden paslanmaz çelik ithal eden “Çelik Merkezleri” havadan para kazanıyor. Yetmiyor, bir de bu ürünleri Türkiye üzerinden başka ülkelere “Türk Malı” olarak ihraç ediyorlar. Sadece Türkiye’nin iç pazarı ve üretimi değil, aynı zamanda ihracatını da bozmaktadırlar. Başta mutfak eşyaları olmak üzere çeşitli mamuller neden Çin’in sübvanse ettiği ithal paslanmaz çelikle üretiliyor? Böyle bir ticaretin ülkemize hangi katma değerleri oluyor?

        Maalesef her sektörde, kolay yoldan ithal ürünler kanalıyla ciddi para kazananlar var. Elbette bürokraside uzantıları, kamuyu yönlendiren lobileri de söz konusu. Yurtiçinde bir iki faturalandırma oyunuyla ithal teknoloji ürünlerine “yerlilik belgesi” verilmesini de bu kapsamda değerlendirmek mümkün.

        Evet, her sektörde ithalatçı lobisi var. Son günlerin tartışma konusu e-ticaret platformlarındaki sıkıntılara zamanında müdahale edilmiş olsaydı, e-ticarette devasa dış ticaret açığı oluşmazdı. Bu ülkenin e-ticaret şirketlerine de bu kadar zarar verilmezdi. TEMU, ülkemizde hiçbir yatırım yapmadan, doğru düzgün lojistik merkezler bile kurmadan verdiği zarar da bu boyutlara ulaşmazdı. İş işten geçtikten sonra TEMU’nun ürünlerini vergisiz haliyle ucuz gösterilerek vatandaşın aldatıldığı gibi garip tespitler kamuoyuna yansımazdı. Şüphesiz TEMU’nun da lobisi olmalı ki bunlar yaşandı!

        2008 yılında, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’ncü yıl dönümü için ihracat hedefi olarak ne konduğunu hatırlıyor musunuz? 2023’te 500 milyar dolar ihracata dolara ulaşacaktık! Dönemin Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan ile bu konuda iddiaya girmiştim. Daha önce burada bu konuyu yer vermiştim. Bakan Çağlayan’a mevcut gelişim tablosuyla 2023’te 350 milyar dolar ihracata bile ulaşamayacağımızı belirtmiştim. Maalesef henüz 300 milyar dolara bile ulaşamadık. Bunun en önemli sebeplerden birisi ilgili makamların dış ticarete bütüncül bakmamasıdır. Bir diğer nedeni ise kısa yoldan para kazanma hırsı olan ithalat lobisi içinde yer alan nüfuzlu kişiler. Bunların çoğunluğu da aynı zaman ihracatçılar. Hem de TİM çatısı altında ihracat rekoruyla “cambaza bak” diyen ithalat lobicileri.

        Dış ticaretin en aktif tarafı olan gemi ve konteyner trafiğine de toptancı gözle bakıyoruz. Ne kadar mal gönderdik, ne kadar ithalat yaptık? Bu kadar ürün kim taşıdı? Antrepolarda nasıl tutuldu? Yurda girmeden önce hangi dikkat çeken işlemlerden geçti? Üzülerek belirteyim; limanlarda da ayrı bir lobi var. Bu sorulara doğru cevapları bulacak bir sorgulama sistemimizi de yıllardır geliştirebilmiş değiliz.

        Sık sık eleştirilmesine rağmen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) her ay dış ticaret verilerini, farklı bir törenle ve büyüme rakamlarının detaylarına odaklanmadan “rekor” ibareleriyle açıklamaya devam ediyor. Beklenen büyüme oranı nedir, yakalanabilmiş mi? Yakalanamadıysa sebepleri analiz edildi mi? Bilen yok. Azcık kıpırdanmalar bile çok kolay bir şekilde “rekor ihracat” diye sunuluyor. Galiba “rekor” kelimesinin ne anlama geldiği TİM’in kitabında yazmıyor. Türkiye İthalatçılar Meclisi (TİM) gibi bir kurum olmadığı için ithalattaki daha büyük ve gerçek “rekor” ile övünen de olmuyor! Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin de (TOBB) bu tarz veri açıklamaya neden mesafeli kaldığı ise ayrı bir mesele…

        Genel Ticaret Sistemi’ne (GTS) göre ihracat, ocakta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,8 artarak 21 milyar 164 milyon dolara yükselirken, ithalat ise yüzde 10,2 büyüyerek, 28 milyar 847 milyon dolar çıkmış. Dış ticaretin çift taraflı “rekor” tablosu ortada. İkisi de Türkiye’ye ait. Bu durumda niçin ihracatın daha küçük olan büyüme oranıyla ilgileniyoruz. İhracatın, ithalata göre küçük büyüme rakamı başarıysa, ithalatın ihracata göre daha yüksek olan büyüme oranı da bir anlamda başarısızlığa işaret etmiyor mu? Peki, bunun sorumlusu kim? İthalatın daha büyük oranda “rekor” kırması başarı olarak kabul edilmediğine göre bu sonucun neden ve nasıl oluştuğu niçin tartışılmıyor?

        İhracatın ithalatı karşılama oranı, yıllık bazda 3 puan azalarak yüzde 73,4 olmuş. Enerji verileri hariç tutulduğunda 6,1 puan azalışla yüzde 88,8 oluyormuş. Enerji ve altın verileri hariç tutulduğunda ise 6,4 puan gerileyerek yüzde 93,2 rakamı görülüyormuş. Bu verilerle dış ticaret açığı izah edilmeye çalışılıyor, ama asıl mesele iç tüketimi, istihdamı, katma değeri ve ihracatı da etkileyen diğer sektörlerde yapılan ithalatlar...

        Merak ediyorum ihracattaki rekora, başarıya sahip çıkılmasına rağmen ithalatın daha büyük olan rekoru ve başarısı neden ortada sahipsiz bırakılıyor!