Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Güntay Şimşek Nitelikli turiste nasıl ulaşacağız?

        Turizmde katma değeri yükseltme, ülkemizin hak ettiği şekilde pazarlamasını yapma konusunda sıkıntılarımız var. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, uzun bir süredir bu meseleye kafa yoruyor. Açıklamalar yapıyor. Türk Hava Yolları (THY) ile turizm merkezlerine “nitelikli turist” getirilebilmesi için tarifeli uçuşlar konusunda görüşmeler yapıyor. Ancak henüz bir netice alınabilmiş değil. Zira Bakan Ersoy, turizme hizmet eden diğer paydaşları turizm vizyonu konusunda ikna etmekte zorlanıyor.

        Bakan Ersoy, turizm sektörünün otel dışında harcama yapan ‘nitelikli turist’ konusunda çalışmalarını genişletmesi gerektiğini sürekli vurguluyor, ama yılda 17 milyon ile en fazla turisti ağırladığımız Antalya’ya yönelik nitelik hava ulaşımı anlamında THY’nin uçuşları zayıf kalıyor. Hatta THY’nin Antalya hava ulaşımındaki yüzde 5’lik payı şaşırtıcı derecede düşük. Milli havayolu önemli uluslararası merkezlerden Antalya direkt uçuşlar yapmıyor. Burayı Alman Lufthansa ile yüzde 50 ortak olduğu charter seferler yapan Sunexpress’e bırakmış durumda.

        Son yıllarda Antalya’nın turizm sezonu uzamasına rağmen halen daha charter seferleriyle “ucuzcu/niteliksiz turist” taşınıyor. Bu konuda en büyük görev THY’ye düşüyor. Yurtdışından Türkiye’ye yolcu/turist çekmek için harcanan enerji ve eforun bir kısmı 17 milyon turistin nitelikli hale dönüşmesi için harcanırsa karşımıza çok farklı bir tablo çıkacaktır.

        Bu senenin ilk çeyrek turizm rakamlarında ziyaretçi sayısı bir önceki yıla göre düşerken gelirlerde artış oldu ve yılın ilk üç ayında turizm gelirinde 9.5 milyar dolarla turizm sektöründe tüm zamanların rekorunun kırıldığı açıklanmıştı. Önemli olan turist sayısı değil, turizmden elde edilen gelir. Dünyada birçok ülke turist sayısını kısıtlayarak “nitelikli turist” ağırlamak için çaba sarf ediyor. Türkiye’nin bu stratejiyi yürütmesi gerekir. 2025 rakamları da bu yönde başarılı adımların atıldığını gösteriyor.

        Şayet THY, “nitelikli turist” stratejisine destek olup Antalya’yı belli merkezlere direkt uçuşlarla bağlamaya başlarsa, o ülkelerin THY muadili havayolları da bir süre sonra sefer koymak durumunda kalacak ve maksat hâsıl olacaktır.

        Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB) 25’inci Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda konuşan Bakan Ersoy, Türkiye turizmini yalnızca niceliksel olarak değil, aynı zamanda niteliksel olarak da geliştirmenin ve yüksek katma değerli bir yapıya dönüştürmenin temel mesele olduğuna dikkat çekmiş. Ama ortada somut bir charter seferleriyle turist taşınan Akdeniz çanağının turizm başkenti Antalya örneğimiz var. Antalya’ya gelen turist sayısına, buranın turizm değerlerine bakıldığında ve TAV-Fraport’un işlettiği Antalya Havalimanı’nın yeni hali de dikkate alındığında gerekli adımların atılması için daha fazla geç kalınmaması gerekir. Özel iş jetlerinin yoğun uçtuğu, THY gibi legacy/geleneksel havayollarının seferler düzenlediği bir merkeze dönüşmesi lazım…

        THY’nin uçuşları KKTC’de hissedilmiyor!

        TEKNOFEST için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) Türk Hava Yolları (THY) ile gittim. THY de TEKNOFEST’te yer aldığı için onların bölüme de bir göz attım. Nisan ayından itibaren Türkiye-KKTC arasında etkinlik sebebiyle trafiğin yoğunlaştığını öğrendim. Dolayısıyla bu hatta TEKNOFEST sebebiyle uçakların dolu olacağı biliniyordu, ama bu durumu en son fark eden galiba Türk Hava Yolları (THY) yönetimi olmuş! Şöyle ki; İstanbul Havalimanı’ndan THY uçağına geçtiğimizde ilk sürpriz uçak tipinin değişmiş olmasıydı. Tek koridorlu, dar gövde için check-in yapan yolcular, uçağa bindiklerinde çift koridorlu, geniş gövdeli uçakla karşılaştılar. Büyük uçak iyiydi, ama bazı yolcular değişen uçak tipi dolasıyla yerlerinden memnun olmadıklarını kabin personeline ilettiler. Rahatsız olan sayısı hiç de az değildi. Etkinlik sebebiyle gelen talep görülmesine rağmen uçak tipi değişimi son anda yapılmış. Kabin personeli bile son anda öğrenmiş. Bu durumda 24 saat önce check-in başlatan THY yönetimi uçak tipi değişimini neden 24 saat önce yapmamış anlam veremedim. Neticede bu durum eğer önem veriliyorsa yolcu memnuniyetsizliği anlamına geliyor. Hatırlatmış olayım.

        KKTC’den THY ile İstanbul’a dönerken de yaklaşık 40 dakikalık bir rötar oldu. Ama öncesinde bir bilgilendirme yapılmadı. Biniş kapısı önünde öylesine bekledik. Uçağa binmeden önce körükte de bekletildik. Uçağa geçtiğimizde ise rötar sebebiyle uçağın yeterince temizlenmemiş olduğu koltuklar üzerindeki atıklardan belli oluyordu. İkram servisi yapıldığında masalarını açanlar bir önceki seferden kalan yolcuların ikram atıkları ve kirli masalarla karşılaştılar. Ben de benim masamdaki durumu kabin personelini çağırarak gösterdim. Fotoğrafını da çektim. Yanımdaki yolcu da; “THY ikramları iyi olsa ne olur. Bu kirli masa iştahımı kaçırdı.” Şeklinde bir değerlendirme yaptı.

        THY yönetimine bu tecrübeler ışığında dostça bir uyarı yapayım: Lütfen rötarlar konusunda en azından bilgilendirme hususunda hassas olun. Uçak rötar yapsa dahi temizlikten, kalite standartlarından ödün vermeyin.

        Bu uyarılardan sonra THY’nin KKTC’deki durumuna bir göz atalım. Bakalım bu pazarda THY hangi konumda. Antalya’da pazar payı yüzde 5 ile dördüncü havayolu konumundayken, KKTC’de durum nedir?

        2025 ilk 4 aylık KKTC Ercan Havalimanı’na sefer yapan havayollarının durumu:

        • 1) Pegasus % 60
        • 2) AJet % 22
        • 3) THY % 13
        • 4) Sunexpress % 5

        Jandarma’nın Çinli robot köpeği!

        Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) gerçekleşen TEKNOFEST’te İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı’nın envanterine dâhil ettiği Çin malı robot köpeği de görme şansım oldu. Yerli, milli ve Çinli bir köpeğimiz olmuş! Hayırlı olsun. Peki, Türkiye’de Türk mühendislerinin tasarlayıp, ürettiği çok daha donanımlı robot köpeklere ne oldu da Jandarma Çin’den robot köpek getirdi?

        Yerli ve milli ürünlere asker ve sivil bürokrasinin yaklaşımında gerçekten bir tuhaflık var. Bu sebeple Jandarma Genel Komutanlığı’nın Çinli robot köpeği tercih etmesi de tuhafıma gitti. Sebebini araştırdığımda ise karşıma “daha ucuz, daha uygun maliyetli” gibi savunma amaçlı söylemler çıktı.

        Yaşadığımız çağda yabancı teknoloji ürünlerin bedava olarak teklif edilmesine dahi temkinli yaklaşılması gerekir. Özellikle de işin içinde yazılım ve yüksek teknoloji varsa iki defa düşünmek gerekir. Yabancı şirketler bu tarz ürünleri yerli şirketler aracılığıyla Türkiye’de de Türk şirketleri kanalıyla da yerli bir ürünmüş gibi pazarlama işini de iyi biliyorlar. Dikkatli olmak gerekir.

        Kendi üretimimiz insansız hava araçları (İHA) bu kadar gündemde değilken, hatta Baykar TB2’ler Türk Silahlı Kuvvetler (TSK) envanterine henüz girmediği günlerde, yanılmıyorsam 2012 yılı olabilir, emekli bir albay ile halkla ilişkiler uzmanı beni ziyaret etmişlerdi. Amerikan malı İHA tanıtımı yapıyorlardı. Konuyu öğrenince, aynı özellikleri haiz İHA’ların ülkemizde üretilme çalışmaları yapıldığını hatırlattım. “Bizimkiler daha iyi ve daha etkin maliyetli” dediğinde bu emekli albayla tartıştım ve gönderdim. Geçmiş yıllarda bu konuyu da yazdım.

        Daha önce telekom sektörü hakkında yazdığım bir konuya dün bir kez daha dikkat çektim. Çinli bir telekomünikasyon şirketinin 5G ihalesi için hazırlıklar yapan bir GSM operatörüne Türkiye haberleşme ve iletişim sisteminde yer alabilmek için baz istasyonlarını bedava teklif ettiğini önemine binaen bir kez daha gündeme getirdim. Bu tarz teklifler karşısında dikkatli olmak gerekir. Özellikle de aynı alanda kendi şirketlerimizin geliştirdiği ürünler varsa iki defa düşünmek icap ediyor. Ayrıca yabancı teknoloji ürünlerin uzun sürede maddi bedel olarak astarının yüzünden pahalıya geldiğini de söylemeye gerek yok sanırım. Güvenlik tarafında ise ne tür zafiyetler ortaya koyacağını ancak Allah bilir!

        Jandarma Asayiş Vakfı'nın iştiraki JAVDES, robotik teknolojileri alanında faaliyet gösteren DPM Tech İleri Teknolojiler AŞ ile iş birliği yaparak ‘4 Bacaklı Patlayıcı Madde Keşif ve Müdahale Robotu’nu (zaten köpekler 4 bacaklı oluyor) ‘Patlayıcı Madde İmha Timleri’ne (PAMİT) kazandırmışmış. Haberlerde fazla detay yok, ama bu ürün Çin’den getirilerek, Jandarma’nın envanterine sokulmuş. Keşke sokulmasaymış.

        Yerli/milli robot köpeklerimizi yurtdışına satabilmek için önce kendi güvenlik güçlerimizin hizmetine sunmamız, envantere sokmamız lazım. Böyle marka olunuyor. Böyle yerli/milli şirketler güçleniyor. Bunu Jandarma yetkililerini bir daha anlatmak gerekiyor galiba… Baykar ve TUSAŞ’ın insansız hava araçları örneğine bir bakılsın lütfen. Şu an Türkiye’nin insansız araçlar ve robotik teknolojiler alanında dünyada çok iyi bir konumu varken Çinli robot köpeklere Jandarma Genel Komutanlığı’nda görev verilmesi ne kadar doğru ve stratejik bir hamle olabilir? JAVDES kendi ürünlerimizin envantere girmesine neden öncülük etmemiş anlam vermek gerçekten zor!