Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Mehmet Açar Seyre değer bir casus filmi
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “Kara Torba Operasyonu” (Black Bag), bu yıl “Varlık”tan (Presence) sonra seyrettiğimiz ikinci Steven Soderbergh – David Koepp iş birliği… İlki hayaletli ev türüne getirilen yeni bir yorumdu. “Kara Torba Operasyonu” ise casus filmlerini farklı bir yaklaşımla ele alıyor.

        Hikâye tanıdık, bildik sularda ilerliyor. Açılış sahnesinde her şeyin gizli işler çeviren bir casusu bulmakla ilgili olduğu hemen ortaya çıkıyor. Henüz kim olduklarını ve kimin için çalıştıklarını dahi bilmediğimiz iki erkek, söz konusu hain yakalanmazsa Severus adlı tehlikeli operasyonun gerçekleşme olasılığından ve hayatını kaybedebilecek insanlardan söz ediyor. Yönetici konumunda olan, şüpheli listesini 5 kişiyle sınırladığını, işin bir haftada bitirilmesi gerektiğini söylüyor. Şüphelilerden birinin, görevi verdiği kişinin eşi olduğunu da ekliyor.

        Casus filmleri geleneğinin önemli bir parçasıdır, birbirini seven ve birbirlerinden kuşkulanan çiftler… Daha önce birçok örneğini gördüğümüz, “profesyonellik ile aşk arasındaki ikilem”, daha ilk andan karşımıza çıkan bir motif… Ama “Kara Torba Operasyonu” sadece buradan ilerlemiyor. Sonuçta, George Woodhouse’un (Michael Fassbender) eşi Kathyrn’den (Cate Blanchett) başka araştırması gereken dört kişi daha var ve hikâyenin yapısı, özellikle yemek sahnesinden itibaren “Kim yaptı?” (Whodunnit?) polisiyelerini akla getiriyor. George’un evinde verdiği ve tüm şüphelileri davet ettiği akşam yemeği, casus filmlerinden alışık olduğumuz tarzda bir sahne değil. Tecrübeli senaryo yazarı David Koepp, iki çiftin barda buluştuğu sahneden başlayarak paralel kurguyla ev sahipleri ve misafirleri bize ustalıkla tanıtan, tam da Soderbergh’in sevdiği tarzda, karakterlerin psikolojilerini derinleştiren bir bölüme imza atıyor. Severus operasyonunun ne olduğunu dahi anlamadan karakterler arasındaki çatışmaların, ego savaşlarının orta yerinde buluyoruz kendimizi. Koepp’un senaryosunun asıl başarısı bence “casusluk entrikası”ndan ziyade, daha çok MI6 diye bildiğimiz İngiliz istihbarat teşkilatı SIS’de (Secret Intelligence Agency) çalışan 6 profesyonel veya 3 çift arasındaki psikolojik gerilimi incelik ve başarıyla kurması… Filme sırt çekimiyle girdiğimiz ve kamerayla uzun süre takip ettiğimiz, ciddi, soğuk, mesafeli, duygularını belli etmeyen George dışında kimseye güvenmiyoruz. Öte yandan, Koepp, diğer karakterleri potansiyel şüpheli konumuna koymamız için kolaycı yöntemlere hiç başvurmuyor. Zaten ilk yarıda güçlü bir şüphelimiz var. “Kim?” sorusu asıl olarak ikinci yarıda öne çıkıyor. “Katil kim?” polisiyelerini akla getiren finalde, entrikanın netleşmesinden ziyade 6 kişi arasındaki ilişkilerin, çatışmaların nereye varacağını daha çok merak ediyoruz. Filmin parlak ve orijinal yanı bence tam da burası… Çünkü kimin suçlu çıkacağı bir yana; kurulan tuzaklar, şaşırtmacalar, zekâ oyunları, sinsi planlar ve olup biten her şeyin herkesin hayatını kalıcı olarak etkileyeceği kesin.

        “Kara Torba Operasyonu”, temelinde bağlılık, ihanet, sevgi ve psikolojik ego savaşları üzerine bir film… Açılış sahnesinde Meacham (Gustaf Skarsgård) ile George arasındaki evlilik ve sadakat muhabbeti, filmin ana temasını hemen önümüze sürüyor aslında. Üç ayrı çifti tanıdığımız akşam yemeği sahnesinde Freddie (Tom Burke) ile Clarissa’nın (Marisa Abela) “kanlı bıçaklı” olduğu tartışma, tümüyle aldatmak veya aldatmamak üzerinden gelişiyor. Hikâye ilerledikçe Zoe (Naomie Harris) ile James’in (Regé-Jean Page) ilişkisinde de ciddi sorunlar olduğunu keşfediyoruz zaten.

        Hikâye, istihbarat örgütü içinde eş veya sevgili olmak ve bunun beraberinde getirdiği krizler, çatışmalar üzerine hiç kuşkusuz. Altı karakterin de kendi gizli gündemleri, kendi hedefleri var. Filme adını veren “kara torba” ifadesi, iki SIS mensubu arasında “gizli kalması gereken iş” anlamına geliyor. Ajanların yakınlık derecesi ne olursa olsun, profesyonel sınırı belirleyen bir ifade bu… Öte yandan, başka “gizli işler” çevirmek için de ideal bir durum. Ama filmin tek meselesi, eşe, sevgiliye ihanet değil.

        Olaylar geliştikçe, sadakat daha genel bir tema olarak sivriliyor. Asıl mesele, altı karakterin öncelikli olarak neye veya kime sadık olduğu… Kimi sevdiği insana, kimi inancına, kimi siyasi fikrine veya ahlaki ilkelerine sadık kalıyor. Kişisel bağlılıklar öylesine önde ki, mesleki etik ve yurtseverlik, açıkçası pek gündeme gelmiyor. Derin devlet ve benzeri yapılanmaların tüm çirkin planlarını dayandırdığı “Çoğunluğun iyiliği için…” bahanesi burada da karşımıza geliyor. Filmin çok dallanıp budaklanmayan politik alt metni de bu fikrin eleştirisine dayanıyor. Her şeyi bozan, problemli hale getiren bir istihbaratçının bu fikirden yola çıkarak hareket etmesi zaten…

        Soderbergh ve Koepp, birçok casus filminin ele aldığı “mesleğin yozlaştırdığı casuslar” motifini çok fazla parlatmıyorlar. Çürüme ve yozlaşmadan ziyade, ego savaşları var. Kathyrn’in zorunlu kontrol için psikolog Zoe’nin ofisine geldiği sahne mesela… Aynı zamanda zekâlar da karşı karşıya geliyor. George ile James’in balığa çıktığı sahneler bir yana, Clarissa ile Zoe’nun George’un zekâsına meydan okuduğu yalan makinesi sahnesi kayda değer. Yalan makinesi testi içerdiği ince mizahla filmin akılda kalıcı sahnelerinden… Soderbergh seven seyircilerin alışık olduğu alaycılık duygusunu hissettiğimiz sahnelerin sayısı da az değil.

        Filmin öne çıkan ve keyif veren yanlarından biri oyunculuk elbette. Pierce Brosnan’ın SIS direktörü Arthur Stieglitz’i canlandırdığı filmde tüm oyuncular çok iyi ama kendi adıma Michael Fassbender, Tom Burke ve Marisa Abela’nın, senaryodan gelen avantajlarını çok iyi kullanarak biraz öne çıktıklarını düşünüyorum.

        Soderbergh’in “Peter Andrews” imzasıyla görünü yönetmenliğini, “Mary Ann Bernard” adıyla montajı üstlendiği “Kara Torba Operasyonu”, kendi türünün iyi örneklerinden biri. Sadece türü değil, karakter ağırlıklı dramları sevenlerin de ilgisini çekeceğini sanıyorum.

        7/10