Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “Fenike Planı” (The Phoenician Scheme), Amerikalı yönetmen Wes Anderson’ın önceki iki filmine oranla daha düz bir hikâyeye sahip. “Fransız Postası” (The French Dispatch – 2021), “Asteroit Şehir” (Asteroid City – 2023), içerdikleri farklı anlatı katmanları, çoklu hikâye yapılarıyla Anderson filmografisinin en sofistike ve karmaşık örnekleriydiler.

        “Fenike Planı”, mizah duygusu, kadraj düzenlemeleri, simetrik çerçeveleri ve lens tercihleriyle tipik bir Anderson filmi… İmzasını atmasa dahi onun filmi olduğunu anlamanız olası. Karakterlerin Anderson’a ait bir hayal dünyasından geldikleri belli. Hikâyesi itibarıyla ilk bakışta önceki filmlerinden biraz farklı geliyor. Ama eksantrik girişimci baba Anatole “Zsa Zsa” Korda (Benicio Del Toro), hayatına yön vermeye çalışan kızı Liesl (Mia Threapleton), aidiyet arayışı içindeki Bjorn (Michael Cera) ve onları bir araya getiren Fenike Planı itibarıyla baktığımızda önceki filmlerindeki izleklerinden hiç uzaklaşmadığını görüyoruz.

        Takma adını Hollywood yıldızı Zsa Zsa Gabor’dan aldığını tahmin ettiğimiz Korda, para kazanmaya odaklı uluslararası bir iş insanı olarak çıkıyor karşımıza. İş dünyasında “Bay Yüzde 5” diye tanınıyor. Birçok düşmanı var ve etik açıdan çok temiz bir sicilinin olmadığı, hayatını yasalardan kaçarak sürdürdüğü belli. İşi yüzünden eşleri ve çocuklarına zaman ayıramayan, ailesinden uzak kalan biri aynı zamanda.

        Filmin hemen başında suikast teşebbüsünden kıl payı kurtuluyor Korda. Öyle ki, kısa süreliğine öte dünyaya gidip geldiğini, hatta yargılanmak üzere bir tür ilahi mahkemeye çıktığını dahi görüyoruz. Mucizevi şekilde hayata tutunmasının ardından yıllardır uzak kaldığı kızı Liesl ile yeniden bağ kuruyor. İlk görüşmelerinde, kızının şaşkın bakışları arasında tüm mirasını ona bırakacağını ve işlerinin başına geçmesi gerektiğini söylüyor. Rahibelik yemini etme aşamasına gelen Liesl, babasının yerini alma konusunda hiç gönüllü olmasa da en azından deneme sürecini kabul ediyor.

        Deneme süreci sırasında Korda, kızı Liesl ile birlikte Fenike Planı’nı hayata geçirmeye çalışıyor. Hayali Ortadoğu ülkesi Fenike’nin altyapısını yeniden kurmak için hazırladığı idealist bir plan bu. Aslında onun gibi birinden pek beklenmeyen bir girişim… Sadece bir plan değil, büyük bir hayal. Başta kızı olmak üzere herkesi şaşırtıyor, hatta güven vermiyor. Beri yandan gereken parayı bulmak için elinden geleni yapıyor. Kaldı ki, hikâye örgüsü de Korda ve Liesl’in para arayışları üzerinden şekilleniyor.

        Karşılarında ise Rupert Friend’in canlandırdığı Excalibur adlı birinin yönettiği bir tür konsorsiyum var. Korda’nın attığı her adımı takip etmenin yanı sıra öldürmek için de ellerinden geleni yapıyorlar. Korda’nın kendileri için oluşturduğu tehdidi “Bizim kontrolümüzün dışına çıkarak bölgede barış veya savaşı desteklemesi” gibi bir cümleyle özetliyorlar yanlış hatırlamıyorsam. Tam da bu noktada, “Fenike Planı” politik bir film… Korda, bölgeyi yıllardır istediği gibi manipüle eden, sömürenlere karşı bir plan hazırlıyor aslında. Gerçi kendini ateist olarak tanımlıyor ama suikast sonrası kısa süreliğine öbür dünyayı ziyaret etmesinin ardından vicdani bir hesaplaşma yaşadığı belli. Çünkü sonuçta onun da bölgede körüklenen sıcak çatışma ortamından para kazanmış biri olduğu belli.

        Politik alt metni bir yana “Fenike Planı”, öncelikle baba – kız ilişkisi üzerinden şekilleniyor. Yıllarca birbirinden uzak kalmış ebeveyn – evlat buluşmaları, Anderson sinemasında daha önce de gördüğümüz bir motiftir. Film ilerledikçe, Korda’nın kızına çok güvendiğini, hatta onu kendi tarzında sevdiğini anlamak zor değil. Kızının rahibe olmasını engellemek istediği de belli. Yıllarca uzak kaldığı babasını merak dolu bir dikkatle gözlemleyen Liesl’in cephesinden baktığımızda, rahibelikten vazgeçmekten ziyade babasını daha iyi tanımak için “deneme teklifi”ni kabul ettiğini seziyoruz. Özellikle başlarda, babasına asla güvenmiyor. Tanımadığı için sevdiği de söylenemez. Kaldı ki, annesini öldürüp öldürmediğini sorguluyor. Liesl’i tanıdıkça rahibe olmak istemesinin kökeninde kendine büyük ve güvenilir bir aile bulma arzusunun olduğunu seziyoruz. Anne – baba sevgisinden uzak büyümenin kırgınlığını taşıyor Liesl. Hep asık suratlı ve kuşkucu biri. Yanlış hatırlamıyorsam, film boyunca galiba hiç gülmüyor. Sakin, gözlemci ve içedönük Liesl ile babasının çılgın eylemleri arasındaki zıtlık, filmin mizah duygusunun önemli bir parçası… Korda’nın, kendisini öldürmek isteyenlere, para bulma konusunda yaşadığı zorluklara, kızının güvensizliklerine ve peşini bırakmayan kötü şöhretine rağmen Fenike Planı’ndan sonuna kadar vazgeçmemesi, filmin en güçlü ironilerinden biri…

        Filmin büyük bölümü, Korda’nın para arayışı üzerine kurulu. Öte yandan, Liesl’den küçük, annesiz büyüyen 9 erkek kardeşi de hiç unutturmuyor bize Wes Anderson. Korda’nın mirasını bırakmak istemediği erkek çocukların sadece babalarının değil, ablalarının da sevgi ve şefkatine ihtiyaç duyduğu o kadar belli ki… İlgi çekmek için nafile şekilde çaba gösteriyorlar. O yüzden sürpriz final onların kaderiyle de ilgili.

        Film, bir yanıyla Korda’nın değişimi üzerine… Olayların üst üste yığıldığı ilk yarıda anlamakta zorlanıyoruz ama Korda’daki girişimci ruhun bizi nereye götürdüğü netleştikçe, yaşadığı değişimi daha iyi anlıyoruz. Korda’nın vicdanını temsil eden siyah beyaz mahkeme sahnelerini unutmamak gerek. Bu arada, Korda’nın böcekler hakkında daha çok şey öğrenmek için tuttuğu, sonra özel asistanı yaptığı Norveçli entomolog Bjorn karakterinin geçirdiği değişimi de atlamayalım.

        “Fenike Planı” iyilikle kötülüğün karşı karşıya geldiği naif ve eğlenceli bir film. Son dönemde çektiği her filmde olduğu gibi Wes Anderson, bir kez daha aynı şeyi yapıyor: Kısa süreli rollerde ünlü oyunculara yer veriyor. “Fenike Planı” epizodik bir yapıya sahip ve her yeni bölümde karşımıza ünlü oyuncular çıkıyor. Riz Ahmed, Tom Hanks, Scarlett Johansson, Bill Murray ve Benedict Cumberbatch’in de dahil olduğu hayli uzun bir oyuncu listesi var burada.

        Wes Anderson’ın eski filmleri akla getiren 1.50:1 kadraj ölçüsünü kullandığı ve 35mm formatıyla çektiği “Fenike Planı”, Cannes Film Festivali’nin hemen ardından birçok ülkeyle beraber Türkiye’de de gösterime girdi. Sinema salonlarında son haftaların en iyi seçeneklerinden biri olduğuna hiç şüphe yok. Son olarak, Anderson’ın 1950’li yıllarda geçen filmi, üvey babası Lübnanlı müteahhit Fouad Mikhael Malouf’a adadığını belirtelim.

        7/10