David Zucker, Jim Abrahams ve Jerry Zucker, kısaca ZAZ olarak tanınırlardı. Birlikte imza attıkları “Airplane!” (1980) ve “Top Secret” (1984), dönemin popüler komedi filmleri değildi sadece. Aynı zamanda sinemasever ve eleştirmenlerin “ZAZ ekolü” olarak adlandırdığı alt türün de ilk filmleriydi. En bildik, tanıdık sinema klişeleri ve şablonlarıyla dalga geçiyorlar; parodi olarak anılan türe çılgın ve sınır tanımaz bir yaklaşım getiriyorlardı. ZAZ ekolü, 1980’ler ve 1990’ların popüler sinemasını etkilemekle kalmadı; 2000’ler sonrasında da “Scary Movie” serisiyle varlığını hep hissettirdi.
ZAZ ekolünün en popüler ürünlerinden biri hiç kuşkusuz “Çıplak Silah” (The Naked Gun) serisiydi. 1982’de ABC televizyonu için yaptıkları “Police Squad!” dizisi sadece 6 epizot sürmüştü. Aynı fikri, 1988’de vizyona giren “Çıplak Silah” (The Naked Gun: From the Files of Police Squad!) adlı sinema filminde yeniden ele aldılar. Sonuç başarılıydı. Yıllardır sinemanın içinde olan ama ZAZ ekibiyle birlikte komedyen yönünü etkili şekilde ortaya koyan Leslie Nielsen, Polis Detektifi Frank Drebin’i oynamak için doğmuştu sanki.
1994’teki “Çıplak Silah 3”ün (Naked Gun 33+1⁄3: The Final Insult) son film olması planlanmıştı. 2009’da karar değiştirildi, serinin sürdürülmesi için çalışmalar başladı. Ama ekip içindeki anlaşmazlıklar ve en önemlisi Leslie Nielsen’in 2010’daki ölümünden sonra proje tümüyle rafa kalktı.
2013’de başrolünde Ed Helms’in yer alacağı yeni bir Çıplak Silah filmi için uzun süre çalışılsa da ZAZ ekibinin pek sevmediği senaryo hayata geçirilemedi. 2021’de Seth McFarlane’in başrol için Liam Neeson’ı önermesi ve stüdyonun kabul etmesiyle birlikte proje yeniden gündeme geldi. Dümene yönetmen ve yazar olarak Akiva Schaffer’in geçmesiyle son aşama tamamlandı; 2025 yapımı “Çıplak Silah” (The Naked Gun) bir devam filmi olarak tasarlandı.
Liam Neeson, filmde Frank Drebin’in oğlu Polis Detektifi Frank Drebin Jr. olarak çıkıyor karşımıza. Sert ve sinirli amiri Şef Davis (CCH Pounder) aklına estiği gibi polislik yapan Frank’e tahammül etmekte zorlanıyor ve “2 hafta uzaklaştırma” cezası veriyor. Frank’in teşkilatta kendisine destek veren arkadaşı ise ilk filmdeki polis karakterlerinden biri olan, George Kennedy’nin oynadığı Ed Hocken’ın oğlu Ed Hocken Jr. (Paul Walter Hauser)… Yan yana geldiklerinde Şef Davis’in onlara neden sinir olduğunu anlamak pek zor olmuyor.
Asıl hikâye, 1940’ların kara filmlerini andıran bir sahneyle şekilleniyor. Güzel ve gizemli bir kadın geliyor Frank’in ofisine. Kardeşinin ölümünü aydınlatması için yardım isteyen Beth Davenport’u (Pamela Anderson) karşısında görür görmez aldığı uzaklaştırma cezasını boş verip hemen işe koyuluyor Frank. Olaylar onu Edentech adlı teknoloji şirketinin kurucusu Richard Kane’e (Danny Huston) kadar götürüyor.
Açıkçası, hikâyenin gerisinin fazla önemi yok. Yeni “Çıplak Silah”, ZAZ üçlüsünün imzasını taşımıyor ama her şeyiyle bir ZAZ filmi… Dolayısıyla, esprileri, gagları, komik durumları art arda sıralayan bir anlatı örgüsünden başka bir şey değil aslında hikâye. O yüzden, başta karakterler ve aralarındaki ilişkiler olmak üzere ortada ciddiye alınacak bir şey yok. Sadece komedi var. Yönetmen Akiva Schaffer’in Dan Gregor ve Doug Mand ile birlikte yazdığı senaryonun öncelikli hedefi, esprileri peş peşe sıralamak.
Filmin mizahı iki ayrı kanaldan besleniyor. İlki, parodi; yani, başta polisiye janrı olmak üzere çeşitli sinemasal klişeler üzerinden gelişen mizah anlayışı… İkincisi ise inandırıcılığın hiç umursanmadığı; hatta fizik ötesi, gerçeküstü her şeyin olabildiği uç noktalara giden bir komedi...
Parodi kısmını kendi adıma daha eğlenceli bulduğumu söyleyebilirim. Zaten en sevdiğim iki ZAZ filminin de özelliğidir bu: “Airplane!” ve “Top Secret”; her çeşit sinema klişesinin yanı sıra model aldıkları türün normları, kodlarıyla çok iyi dalga geçen filmlerdir.
Burada da polisiye klişeleriyle dalga geçilen sahnelerde film daha komik hale geliyor. Filmin anlatıcısı olan detektifin iç sesini dinlediğimiz sahneler mesela. Özellikle, ilk yarım saatte kara film kodlarıyla açıktan açığa dalga geçiliyor. Beth Davenport’un “femme fatale” gibi Frank’in ofisinde belirmesi, klasik polisiyelere yapılan açık bir gönderme… Frank’e gittiği her yerde uzatılan karton bardak kahveler ise günümüzde örneklerini sıkça gördüğümüz polis prosedürü filmlerinin vazgeçilmez detaylarından biri galiba.
Filmin parodi kısmı çok güçlü değil. Frank’in ortaokullu kız kılığına girerek bankaya girdiği açılış sahnesi dahil olmak üzere akıl mantık sınırlarını boş veren fiziksel komedi, çok daha ağır basıyor filmin genelinde. Finale kadar saçma sapan şeylerin üst üste geldiği benzer sahnelerin ardı arkası kesilmiyor.
Serinin ilk 3 filminde olduğu gibi en güçlü mizahi öğe, ana karakterin bizzat kendisi aslında. Frank Drebin Jr., beceriksizlikleri, şuursuzlukları ve kendini her koşulda aşırı ciddiye alan komik halleriyle filmi sürükleyip götürüyor. Liam Neeson, Leslie Nielsen’e oranla karaktere farklı bir hava getirse de mizahı aynı noktadan; her şeyi çok ciddiye almaktan yakalıyor. Neeson’ın son 20 yıllık kariyerinde sert intikamcı adamı oynadığı aksiyon filmlerinden sonra böyle bir filmle karşımıza gelmesi, “Çıplak Silah”a ekstra mizah katmanı ekliyor. Nielsen, kariyerinin ilerleyen dönemlerinde ZAZ filmleriyle star olmuştu. Neeson ise aksiyon filmi starlığının ardından “Çıplak Silah”ın başrolünde karşımıza çıkıyor; kendi imajıyla dalga geçiyor. Komik görünmek için fazla bir şey yapmıyor Neeson. Ama açılış sekansının sonunda mini eteğinin altındaki kırmızı puantiyeli beyaz iç çamaşırını gösterdiği çekimde olduğu gibi, içinde bulunduğu durum karakter açısından her zaman tuhaf, utanç verici veya komik olabiliyor. Ciddiyet ile saçmalık arasındaki kontrast, filmin komedi damarlarından biri.
#resim#1281029#
Filmin sürprizi Pamela Anderson… Kuşkusuz, Beth Davenport’u derinlikli bir “femme fatale” karakterine dönüştüremiyor; sonuçta senaryonun sınırları belli. Ama Neeson’la birlikte yer aldığı her sahnede gayet iyi. Başta aralarındaki abartılı fiziksel çekim dahil olmak üzere film boyunca ilişkileri, klişelere uygun gelişiyor ve bizi eğlendiriyor.
“Çıplak Silah”ın mizah anlayışının ABD seyircisine daha çok seslendiğini düşünüyorum. Janet Jackson’ın Super Bowl’daki performansına yapılan atıf, popüler müzik grubu Black Eyed Peas muhabbeti, hâlâ eski usul TiVO kullanan Frank’in modası geçmiş dizilere merakı ve internete bağlandığında hepsinin silinmesi korkusu, ABD dışındaki bazı seyircilerin hatırlamakta veya anlamakta zorluk çekebileceği detaylar açıkçası. Filmin konuk oyuncusu Al Yankovic de başka ülkelerde çok tanınmayan biri… Önceki üçlemede oynayan O.J. Simpson’a atılan taş ise filmin popüler kültüre yaptığı göndermelerin belki de en etkilisi ve komiği…
Daha önce de defalarca yazıp söylediğim gibi, seyirci açısından baktığımızda, komedi özneldir. Kimin neye, ne zaman güleceğini bilemezsiniz ve kendi adıma “Çıplak Silah”ta açıkçası çok eğlenmedim. Durum komedisini, iyi hikâyeyi, sağlam karakterleri, ironiyi, alaycılığı ve ince mizahı tercih eden biri olarak “Çıplak Silah”ın abartılı tarzı pek bana göre değil. Öncekilere göre daha iyi ve kötü olduğunu da söyleyemem. Daha önce 4 komedi filmi yöneten ve The Lonely Island adlı bir komedi müzik grubunda yer alan yönetmen Akiva Schaffer, aynı çizgide, aynı seviyede bir iş koyuyor ortaya. Gerçi, ZAZ filmlerinde olduğu gibi gagların, komik durumların, ardı arkası hiç kesilmiyor ama ilk yarının daha eğlenceli olduğunu, sonlara doğru komedi dozunun düştüğünü söyleyebilirim.
Sevmediğim başka bir yanı daha oldu filmin. Frank filmde şiddet müptelası bir polis karikatürü olarak çiziliyor. Hatta bir sahnede, siyahlara kötü davranan beyaz polislerden çok farklı olmadığı vurgulanıyor. Peki, filmin genelinde Frank, bir anti kahraman olarak mı tasvir ediliyor? Pek sanmıyorum. Çünkü yaptığı tüm saçmalıklara rağmen sonuçta kötü adamın peşine düşen iyi polis konumunda… O noktada, ırkçılık eleştirisi taşıyan mizahın da anlamı kalmıyor.
Özetle, bazı sahnelerinde eğlenip gülsem de genel olarak beğendiğimi söyleyemem. Buna karşılık, filmin ABD’li ve İngiliz eleştirmenlerden tahmin ettiğimden çok daha yüksek notlar aldığını belirtmem gerek.