Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Mehmet Açar Erkenci bir yeniden çevrim
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Gişelerde çok başarılı olmuş, popüler kültürde iz bırakan animasyonların “live action” (canlı çekim) yeniden çevrimlerine alıştık artık. 2025 yapımı “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin” (How to Train Your Dragon) söz konusu eğilimin en yeni örneği… Ama öncekilerle kıyasladığımızda, erkenci bir yeniden çevrim olduğu kesin. Sonuçta, nerden bakarsak bakalım böylesine popüler olmuş, seriye dönüşmüş bir Hollywood animasyon filminin aynı dildeki yeniden çevriminin ilkinden 15 yıl sonra gerçekleşmesi, açıkçası pek alışmadığımız bir şey… Yapımcılar açısından gerçekten cesur bir karar. Üstelik, “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 3”ün 2019’da gösterime girdiğini atlamayalım. Çünkü her yeni devam filminin, ilk filme olan ilgiyi artırdığını biliyoruz. Sonuç olarak, 6 yıl önce genç kuşakların keşfetmek, birçok kişinin de hatırlamak için seyrettiği bir filmin yeniden çevrimi duruyor karşımızda.

        Belki de yapımcıların hedefi tam olarak bu: Animasyon versiyonu hafızalarda tazeliğini çok kaybetmeden “live action” yeniden çevrimiyle seyircilerin huzuruna bir kez daha çıkmayı hedefliyorlar. İki film arasındaki farkları merak eden seyircilerin gişelere katkı sağlayacağını düşünüyorlar. Her şey bir yana, genç kuşakların evde eski filmleri pek seyretmediğine dair yapılan araştırmalardan da yola çıkmış olabilirler. Kişisel gözlemlerim, genç kuşakların çevrimiçi servislerin veya dijital platformların başına oturup eski filmleri, dizileri seyretmektense sadece yeni içerikleri tercih ettikleri yönünde... Genç kuşakların elinin altında, ev ortamında hemen ulaşabilecekleri bitmek tükenmek bilmeyen bir içerik okyanusu duruyor. Öyle ki, bırakın eskileri seyretmeyi, sevdikleri tarzdaki yeni film ve dizilere yetişmeleri bile çok kolay değil. Yeniye olan merak göz önüne alındığında “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”in ticari anlamda başarılı olma ihtimali azımsanamaz. Sonuçta, Disney’in yıllardır sistematik olarak uyguladığı ve olumlu sonuçlar aldığı bir trendden söz ediyoruz.

        Hollywood’un büyük bütçeli filmlerde riskleri azaltmak için garantili tercihlere yöneldiği bilinen bir gerçek… Son yıllarda giderek yükselen bir eğilim bu. Günümüz anaakım sineması orijinal fikirlerden ziyade seriler, evrenler, yeniden çevrimler, spin-off’lar, devam hikâyeleri ve “prequel” dediğimiz filmlerle dolu artık. Yapımcılar, bütçeler büyüdükçe sıfırdan başlayacakları projelere para yatırmaktan çekiniyorlar. O yüzden sinemaseverler arasında iyi bilinen “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin” serisini yeniden başlatmaları, aslında çok şaşırtıcı değil. Teknik olarak yeniden çevrim olarak kabul edilmeseler dahi, ardı arkası kesilmeyen farklı Batman’lere, Superman’lere alışmış bir seyirci kitlesinin garipseyeceği bir durum değil. Animasyonu çocuk filmi olarak gören ve her koşulda “live action” tercih eden yetişkin seyircileri de unutmamak gerek.

        2025 yapımı “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”, Cressida Cowell’in 12 kitaplık serisinden sinemaya uyarlanan ilk filme yeni bir yorum getirmiyor. Disney’in “live action” yeniden çevrimlerinin aksine aslına hayli sadık bir uyarlama seyrediyoruz. Öyle ki sekans, hatta sahne düzeni korunuyor. Kuşkusuz bire bir aynı değil. Olması da imkânsız zaten. İrili ufaklı birçok değişiklik, yenilik var. Mesela Viking köyündeki Afrika ve Asya kökenliler… Ama temel karakterler, temalar ve alt metinlerde nerdeyse hiçbir değişiklik yok.

        #resim#1265868#

        Hikâyeyi kısaca hatırlayalım: Viking köyü Berk’te yaşayanlar, bölgedeki ejderhalarla yıllardır mücadele etmektedirler. Ejderha baskınlarına karşı koymak ve ejderha avlamak gündelik hayatlarının bir parçasıdır. Şefin (Gerard Butler) oğlu Hiccup (Mason Thames), iyi bir savaşçı değildir. Becerikli biri olarak tanınmaz. Ama babasına ve tüm köye kendini kanıtlamak için elinden geleni yapmak ister. Kendi yaptığı düzenekle Gecenin Öfkesi adı verilen ejderhayı yakaladığında çok mutlu olur. Daha önce hiç kimsenin öldüremediği, hatta görmediği bir türdür. Yapması gereken ejderhayı öldürüp gerçek bir Viking olduğunu kanıtlamaktır. Hiccup, fiziksel gücü her şeyin üstüne koyan, ejderhaları ötekileştirip düşmanlaştıran bir toplumda yaşadığının farkındadır ama asla yapamayacağı şeyler vardır. Astrid’in (Nico Parker) bir sahnede söylediği gibi hiçbir Viking’de olmayan özellikler vardır onda.

        Gerçek gücün ve bilgeliğin, “düşmanı”nı anlamaktan geçtiğini vurgulayarak barışın sırrını ifşa eden bir film “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”. Üstelik karakterleri ve hikâye örgüsüyle, seyri keyifli ve sürükleyici… Hiccup’ın, Astrid başta olmak üzere toplumu değiştirmek için önce gençlerin desteğini alması kuşkusuz önemli.

        İlk filmin yönetmenliğini Chris Sanders’le birlikte yapan, senaryoyu Sanders’ın yanı sıra Will Davies ile birlikte yazan Dean DuBlois yeniden çevrimin tek yönetmeni ve yazarlarından biri olarak çıkıyor karşımıza.

        15 yıl arayla çekilen iki filmi kıyasladığımda, anlatılan hikâye için animasyonun daha ideal format olduğunu düşünüyorum. 2010 yapımı ilk film, özellikle karikatürize Viking karakterleriyle öne çıkar ve resimli roman geleneğine bağlanır. Doğa tasvirleri bizi masalsı bir dünyaya götürse de grafik olarak karakterlere oranla daha gerçekçidir. Animasyon ile fantezi serüven türünün seyre değer bir buluşması vardır karşımızda.

        2025 yapımı “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”de birçok live action filminde olduğu gibi bilgisayar kökenli görüntüler ağır basıyor. O yüzden CGI ürünü ejderhalar açısından iki filmin çok farklı sonuçlar verdiğini söylemek zor. Dolayısıyla, arka fon, mekân düzenlemeleri ve doğa tasvirleri açısından, yeni filmin biraz daha gerçekçi olmak dışında aslında yeni hiçbir vaadi yok. En önemli avantajı, hiç kuşkusuz oyuncular. Animasyonun hiçbir zaman sahip olmayacağı bir özellik bu. Dean DuBlois da bu avantajı en iyi şekilde kullanıyor. Mesela demirci Gobler rolünde Nick Frost, yeni filmin artılarından biri. Tıpkı Mason Thames, Nico Parker ve Gerard Butler gibi o da canlandırdığı karakterine animasyona oranla daha derinlikli bir yorum getiriyor.

        Oyuncuları bir yana bıraktığımda ise anlatım açısından, animasyon olarak çekilen filmin birçok sahnesinin “live action” versiyonuna göre daha iyi olduğunu düşünüyorum. Mesela ilk saldırı sahnesi ve büyük ölçekli savaş çekimleri… Öte yandan, Hiccup ve diğer gençlerin Gobler’dan ejderha avı eğitimi aldığı sahneler de animasyona oranla bu filmde daha etkili ve daha iyi duruyor.

        Gecenin Öfkesi ile Hiccup’ın tanıştığı ve ilk kez bağ kurduğu sahnelerin birbirlerine çok benzer şekillerde çekilmesi, bence çok doğru karar. Belli ki yönetmen Dean DuBlois, ilk filmin en anlamlı ve güzel resimlerini hiç bozmak istememiş, riske girmemiş. Sonuçta, oyunculuk dışında animasyon versiyonuna yeni bir şey ekleyemeyen ama yine de hikâyesi, karakterleri ve alt metinleriyle övgüyü hak eden bir film var karşımızda.

        #resim#1265871#

        Yaşadığı toplumdaki savaşçı erkek kültürünü reddederek barışın yolunu açan Hiccup’ın hikâyesi önemini hâlâ koruyor. Ayrımcı nefretin hiç bitmediği bir dünya için gerçekten anlamlı bir film. Ama birçok açıdan ilkinin kopyası olması, kuşkusuz notunu düşürüyor.

        6.5/10