BİR haftadır terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısının Suriye’de örgütlü PYD/YPG’yi de kapsayıp kapsamadığı tartışılıyor.
Bu tartışma sadece siyasi karşıtlar arasında da kalmadı, Öcalan ile İmralı’da görüşmeye katılan İmralı Heyeti arasında da paradoks yarattı…
DEM Parti eş Başkanları çağrının Suriye tarafını; PYD/YPG’nin yerine kurulan SDG’yi kapsamadığını ileri sürerken, her aşamasında bulunan DEM Parti Milletvekili, TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder kapsadığını ima etti.
Habertürk’te, “Çağrı, PYD’yi de kapsıyor mu?” sorusuna, “İlkesel olarak herkesi kapsıyor. Bütün herkes için geçerlidir. Belki Pervin Hanım’la beraber Rojava’ya da gideceğiz” yanıtını verdi.
İKİSİ DE 2003 KÖRFEZ SAVAŞININ MAHSULÜ
Aslında Önder’i teyit edecek, çağrının PKK ve altında veya yanında yapılanmış, birlikte hareket eden tüm yapıları kapsadığını kanıtlayacak önemli bir gelişme var...
Üst düzey yöneticilerinin açıklamalarına da yansıdığı gibi, 2. Körfez Harekatı sırasında yani 2003’te ABD’nin bölgedeki yetkililerin yönlendirmesiyle iki örgüt kuruldu.
Bunlardan biri Suriye içindeki, PKK’nın altı kolu durumunda olan PYD/YPG, diğeri de yine terör örgütünün İran’daki yapılanması PJAK adını aldı…
Terör örgütü PKK’nın tanımlamasıyla biri Rojova (Suriye), diğeri de Rojhılat (İran) kolunu oluşturuyordu.
ÜÇÜ DE KCK ÜYESİ
Ayrıca ikisi de PKK’nın da arasında yer aldığı, hatta içinden çıkan isimlerin yöneticiliğini yürüttüğü üst yapı KCK’nın üyesi…
Üçünün hedefi de bulundukları ülkelerdeki askeri hedeflere yönelik eylemde bulunmak.
Terör örgütlerinin sahalarında çatışma içinde bulunduğu yapıları da düşman kabul etmek…
Nitekim PYD/YPG, Suriye iç savaşı başladığında Irak’ta PKK ile çatıştığından dolayı Barzani’nin KDP’sine bağlı Peşmerge güçleriyle çatıştı…
Hatta onlara sempati duyanları Suriye sahasından sürdü.
Barzani de Suriye sınırına hendek kazdı, geçişlerini engelledi…
ABD’nin bölgedeki askeri gücü sayesinde Irak’a geçme olanağına kavuştu.
PJAK: ÇAĞRIYI DESTEKLİYORUZ
Dolayısıyla birbirlerinden farkı yok…
En iyi göstergesi de önceki gün yaşandı.
Öcalan’ın çağrısına PKK’nın ardından, hem de çok benzer cümlelerle
PJAK da katıldığını duyurdu…
PKK’nın Rojhılat (İran) kanadı olarak da tanımladığı Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK), çağrıya uyacağını ve kendini feshedeceğini açıkladı.
İki sayfayı bulan, Irak Kürt Bölgesi’nde yayınlanan medya organlarında dün yer bulan PJAK yönetiminin açıklamasında şöyle denildi:
“Önder Apo’nun demokratik toplum felsefesi ve paradigması temelinde mücadelesini yürüten bir parti olarak, Önder Apo’nun Türkiye’de barış ve Kürt sorununun barışçıl yollarla çözülmesi çağrısını bir bütün olarak destekliyoruz...”
PKK ile birlikte terör eylemlerinde bulunan PJAK’ın bu açıklaması aslında PYD ve silahlı kolu YPG’yi de kapsadığının ispatı…
Çünkü her ikisi de 2003’te benzer yapılarla kurduruldu; siyasi kanadı İran’da PJAK, Suriye’de PYD adını alırken, silahlı kanat olarak İran’da YRK, Suriye’de YPG ismi konuldu…
TÜZÜKLERİNDE BİLE VAR…
Kadın örgütleri de benzer şekilde oluştu, İran’daki yapı HPJ, adını alırken, Suriye yapılanması YPJ olarak isimlendirildi.
Hem PJAK’ın, hem de YPG’nin kuruluş tüzüğünde de PKK ile ilişkisi açık şekilde yer buldu…
Nitekim YPG Tüzüğü’nde yer alan ifade aynen şöyle:
“Abdullah Öcalan'ın felsefesinden gurur duymak ve bu felsefeye bağlı olmak, Öcalan'ın esaretten kurtarılması için milli, ahlaki ve insani bir görev olarak mücadele etmek…”
NATO DERGİSİNDEKİ PYD-PKK İLTİSAKLIĞI TESPİTİ
Daha ilerisi NATO’ya bağlı Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi’nin çıkardığı dergide, Andrew Self ve Jared Ferris imzalı, “Ölüler Yalan Söylemez/PKK’nın Bölgesel Üçkâğıtçılığını Gösteren Cephede Ölenler Datası” başlıklı makalede önemli bilgiler yer alıyor.
Makalede, YPG’nin çatışmalarda öldüğünü belirterek isimlerini sıraladığı 2096 örgüt üyesinin ağırlıklı bölümünün Türkiye, Irak ve İran’dan gelen PKK’lılar olduğu tespitine yer veriliyor.
Bunların ötesinde, PYD/YPG/YPJ’nin, PKK ile ilişkisi olmadığını ileri sürmenin doğru yaklaşım olmayacağı gerçeği DEM içinde de kabul görüyor.
DEM’deki bu yaklaşım, ABD’nin eski IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’un önerisi ile adını SDG’ye dönüştüren örgütün, bir süre sonra Şam güçleri ile entegrasyonunun sağlanacağı ve kendiliğinden sürecin sona ereceği yönünde.
ÖCALAN’A RAĞMEN OLMAZ
Zaten silahlı çatışmanın, dijital mücadeleye dönüştüğü dünyada, PKK veya bağlı yapıların, süper devletler destek verse de geçmişte kalmış kır gerillası yöntemiyle bir şey elde etme şansı yok.
Hele ki örgüt içinde, kendisinden sonra hiç kimsenin gelmediği “önder” konumu verilen Öcalan’ın çağrısından sonra hayatta kalması da olanaksız.
Zaten uzun süredir siyasi platformda DEM ve öncesindeki partilerin bulunması, Öcalan’ın da açıklamasında yer verdiği gibi ilk kuruluşunda var olan konjonktürel iklimin farklılaşması, terör örgütünün devamını imkansız kılıyordu.
Kitle desteğini kaybetmesi, sınır ötesinde bulunan yönetim kadrolarının başını çıkardığında avlanmadan kurtulamaz hale gelmiş olması, örgütün lider kadrolarını da etkisiz hale getirmiş bulunuyordu. Dolasıyla kim ne kadar kapsamadığını dile getiriyor olsa da bütün gerçekler gün gibi ortada.
Bundan sonra da bu zeminden kimsenin kaçışı olanaklı değil…
Bunun adı ister PJAK ister PYD olsun, hepsinin silaha veda zamanı geldi de geçiyor…
Demokratik zeminin ötesinde de çözüm yöntemi bulunmuyor.
Direninin başına ne geleceğini anlamak için de diğer ülkelerdeki örneklerine bakmak yetiyor...