“KENDİNE hiçbir şeyi, başkalarına her şeyi pahalı gören zihniyet…”
Frankfurt Okulu’nun önemli ismi Theodore Adorno yeni dünya düzeninin “yeni cimrilerini… (Le nouvel avare) bu sözle tanımlar…
Eskisinin, 1600’de yaşamış Moliere’in de kitaplaştırdığı, Freud’un da “makatsal karakter…” diye tanımladığı o ünlü Cimri kitabında bulunduğunu belirtir.
Hani kendinden ve başkalarından her şeyi esirgeyen cimri…
Zamanımızın cimrisini de “eşdeğerlik hebası ile düşünen, kişinin aldığından daha azını vermesini ama yine de bir şeyler almasını sağlayacak kadar vermesini öngören o yasaya bağımlı kişiler” olarak tanımlar…
Adorno’nun Minima Moralia kitabında yer alan bu cümlelerini, ABD’nin çiçeği burnunda Başkan Yardımcısı J.D. Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşmasını dinlerken anımsadım…
AfD’YE TAM DESTEK
Güvenliğin Davos’u olarak kabul gören Münih Güvenlik Konferansı, dünyada yakın gelecekteki güvenliğin nasıl olacağının görüldüğü yer olarak bilinir.
Konferansın bu yılki başlığı da “Çoklu Kutuplaşma…” olarak belirlenmiş…
ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance de konuşmasını başlığa uygun yapmak istemiş ki çok kesimden farklı tepki topladı.
Hatta politikasını nasıl yürütmesi gerektiği hakkında öğütler vermeye kalktığı Almanya’nın merkez sağ partisi CDU/CSU’dan dahi tepki gördü…
Münih’te görüştüğü Almanya’nın faşist partisi AfD’den destek açıklaması gelmemesi de ilginçti…
Aslında J.D. Vance aşırı bir tutum sergilemedi.
Ülkesinde yardımcılığını üstlendiği Başkan Trump’ın ortaya koyduğu MAGA (Make Amerika Great Again- Amerika’yı Yeniden Harika Yap) politikasını Avrupa’da nasıl yürüteceklerinin izahını gerçekleştirdi.
Alman merkez partilerine isim vermeden AfD ile işbirliği içinde olmalarını tavsiye etmekle kalmadı, merkez partileri de ifade özgürlüğü ve demokrasiyi kısıtlamakla suçladı…
MUSK-THUNBERG KARŞILAŞTIRMASI
Kabine arkadaşı Elon Musk’ın eleştirilerine Avrupalıların dayanmaları gerektiğini söylerken de İsveçli iklim eylemcisi Greta Thunberg ile karşılaştırdı:
“Bana güvenin, bunu tüm mizahımla söylüyorum, eğer Amerikan demokrasisi Greta Thunberg'in 10 yıllık azarına dayanabiliyorsa, sizler de Elon Musk'ın birkaç ayına dayanabilirsiniz…”
Yetmedi, ülkesi üzerinden Avrupa’ya yüklendi, “ABD’de muhalifleri sansürleyerek veya hapse attırarak demokratik bir yetki kazanmanın olası olmadığını” belirtti…
ROMANYA SEÇİMİNİN İPTALİ
İlginç iki noktaya değindi, ilki önemliydi Rusya’nın sosyal medya araçları ve dijital ortamlar yaratarak destek verdiği istihbarat örgütleri tarafından da tespit edilen Romanya Cumhurbaşkanlığı seçimine dönüktü.
Seçimlerin iptalini sert şekilde eleştirdi, bunu seçmenden korkmak olarak değerlendirdi.
Romanya Anayasa Mahkemesi seçimi, NATO ve Batı karşıtı bağımsız aday Calin Georgescu umulmayan şekilde ikinci tura kalmasının Rusya’nın Cambridge Analitica benzeri destekle olduğu sonucuna varıp iptal etmişti.
SEÇMENDEN KORKMAYIN ÇAĞRISI
Diğer eleştirileri de AB’nin sosyal medya platformlarına dönük yasağı, İsveç’te ve İngiltere’de Hıristiyan karşıtı tutumlara dönük oldu.
“Kendinizi savunmanız gerekenler hakkında çok şey duydum… Kendi seçmenlerinizden korkarak yarışıyorsanız, Amerika'nın sizin için yapabileceği hiçbir şey yoktur” restini çekti.
Hızını alamadı, “Ne yazık ki bugün Avrupa’ya baktığımda, Soğuk Savaş’ın galiplerinin başına ne geldiğini bazen anlamakta zorlanıyorum” demekten geri durmadı.
“Bizim Avrupa için en çok endişe ettiğimiz tehdit; Rusya, Çin veya başka bir dış aktör değil, içerden geliyor” deyip, seçmenin kararından korkulmaması gerektiğinin de altını çizdi…
Seçmenlerin mültecilere kapı açmak için sandığa gitmediğini Brexit ve göç karşıtı siyasilere verilen oyların yükselmesi üzerinden anlatmaya çalıştı.
Avrupa’nın ifade özgürlüğü ve demokrasi gibi ortak değerlerden uzaklaştığını da ileri sürdü…
TRUMP’IN YAPTIKLARINI UNUTTU
Bunu söyleyen J.D. Vance, kısa süre önce Başkan Trump’ın Beyaz Saray’a muhalif gazetecilerin girmesine yasak getirdiğini muhtemel ki anımsamıyor olabilir miydi?
Ya da seçimi kaybettiğinde taraftarlarını Kongreyi basmaya zorladığını unutmuş muydu?
Daha geçen hafta Gazze'nin boşaltılmasını, insanların yerinden edilmesini ve çevre ülkelere sürülmesini dile getirirken, insan hakları ihlalinin yanında kendi göç politikasına da aykırı düştüğünün farkında değil miydi?
Bunları yaparken uluslararası kurallara dayalı dünya düzenini yıkma adımını attığını görmüyor muydu?
Veya, NATO'da ittifak yaptığı bir ülkenin toprağına gözünü dikmenin NATO birliğine zarar verdiğinin farkında değil miydi?
Uluslararası Kurallara Dayalı Düzen, yıkılma tehlikesi yarattığını anlamıyor muydu?
Nazi döneminin ne denli büyük sorunlara yol açtığını, ondan kaçanların da ABD’ye sığındığını da hatırlamıyor muydu?
Adorno’nun girişte verdiğim cümlesinden yola çıkarak diyebilirim ki her şeyin farkında…
UKRAYNA DAYATMASI
Aslında J.D. Vance’ı akıl vermeye cüret ettiren de Avrupalı siyasetçilerden başkası değil…
Çünkü Avrupa, uzun süredir siyaset üretemez hale gelmiş olmanın sancısını çekiyor.
Özellikle diplomasi ve güvenlik politikalarında ABD’nin peşine takılmaktan kurtulamıyor…
Karşı çıkması da bir şey ifade etmiyor, çünkü yaptırım gücünü kaybetmenin sancısı enerjisini emmiş bulunuyor.
En iyi örneğini de Trump’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin ile Ukrayna üzerinde yaptığı müzakerede gördük.
İki liderin üzerinde uzlaştığı plan, ABD hariç olmak üzerine Avrupa’daki NATO ülkelerinin Ukrayna’ya asker göndermelerini hedefliyor.
Bir saldırı anında da NATO’nun “birimiz hepimiz için” diye tanımlanan 5’inci maddesinin işlemeyeceğini hükme bağlıyor.
AB ülkelerinin bu konudaki görüşlerinin alınmadığı da Münih Güvenlik Konferansı’nda söz alan Avrupalı liderlerin tepki dolu sözlerinin içinden dökülüyor.
BIRAKINIZ YAPSINLAR, BIRAKINIZ GEÇSİNLER…
Sadece bu konu da değil…
J.D. Vance’ın da vurguladığı gibi demokrasi konusunda da sorun yaşıyor.
Tabii ki tam tersi noktada…
Avrupa uzun süredir kendini var eden Strasburg, Brüksel, Paris ile simgeleşen insan hakları, demokrasi, çevre gibi konuları ikinci plana bıraktı.
Bunlar AB ülkeleri için öncelikli öneme sahip olmaktan çıktı…
Şimdi J.D. Vance de haklı olarak yarım yamalak demokrasi olmaz, , “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler…” diyerek tümünün terk edilmesini tavsiye ediyor.
Demokrasinin neden öldüğünü anlamalarını istiyor…
LİDER SORUNU
Avrupa’nın hala var olan demokratik genlerinin buna uygun olmadığı açık…
Aslında kendisi için de yeni bir fırsatın kapısını aralıyor; ABD’nin uzun yıllardır tahakkümünde tuttuğu diplomasi ve güvenlik alanlarında kendi başına politika üretmesini olanak sunuyor.
Yeniden eski gücüne, politika üretebilen ve bunu da bu coğrafyada uygulayabilen yapıya dönebilir mi?
Olmaması için tek sorun Merkel’den bu yana bunları yapabilecek kabiliyette lider çıkaramaması…