HAFTA içinde, üç yıl kadar önce mezun olan öğrencilerimden biri ziyaretime geldi…
Derslerindeki başarısını diğer öğretim üyelerinin övgüsünden anımsadığım, bilgi birikimini takdir ettiğim arkadaşımdı…
Üniversite’den mezun olunca 60’ı aşkın yere iş başvurusu yapmış.
Hiçbirinden de geri dönüş olmamış…
İş ilanlarını takip etmiş, gidip bire bir görüşmüş…
Neredeyse hepsi üniversitedeki not ortalamasının yüksek olmasıyla ilgilenmemiş; sadece hangi üniversite ve hangi bölümden mezun olduğunu sormuş…
Bazı kamu sınavlarına girmiş, yüksek puan da almış ama kendi deyimiyle “bir aracıyla torpil kullanmayı kendine yediremediği ve diğerine haksızlık olacağına inandığı için” devreye hiç kimseyi sokmamış.
Sözlüde elenmiş…
“NEREYE BAŞVURSAK RET GELİYOR…”
Mevsimsel sağanak gibi, o gitti üçü daha geldi…
Onları medya kuruluşumuzda staj yapmış bir başka arkadaşımız izledi…
Hepsinin anlattıkları ve talepleri ilkinden farklı değildi.
Buluştukları payda benzerdi:
“Nereye başvursak reddediliyoruz…”
İki gün önce New York Times’ta ABD’li kitap yazarı, politik- kültürel eleştirmen, gazeteci David Brooks’un bir makalesi gözüme çarptı…
Okuduğumda gördüm ki sorun farklı boyutları olsa da, temelinde ABD’de yaşanıyor…
Onlar da gittikleri her yerden, üniversitelerden, stajdan, iş başvurusundan, kulüplerden “reddediliyor olmaktan” yakınıyor...
Brooks, üniversitede karşılaştığı bir gencin sohbetlerinde, “Biz en çok reddedilen nesiliz…” dediğini aktarıyordu.
Aslında çok haklılar…
Sadece taleplerinin reddini yaşamıyorlar…
“Ne olacağız?” sorusuyla ortaya çıkan içsel korkularının inşa ettiği ret ve caymanın ağırlığını taşıyorlar…
İçlerinden biri, içkili bir lokantada garsonluk işi bulduğunu, gelirinin de fena olmadığını belirtti.
Uluslararası İlişkiler okumuş biri olarak bu işi yapacak olmanın sıkıntısı bir yana, içinde bulunduğu toplum, arkadaşları, aile fertleri tarafından dışlanacağı korkusuyla vazgeçtiğini söylüyordu.
Aslında bu da toplumsal baskının reddedilme halinden öte bir durum değil…
REDDEDİLENLERİN TERKİ
Sadece iş başvurusunu mu?
Kısa süre önce TEDMEM’in her yıl çıkardığı Eğitim Değerleme Raporu’nda reddedilen nesildeki çocukların geldiği durumu gösteren önemli veriler vardı.
Okuldan çıktığında iş bulma ümidi kırılan ve bu nedenle çıraklıktan başlamanın daha iyi olacağını düşünen 15-17 yaş aralığındaki 285 bine yakın çocuk liseden kaydını sildirmiş…
Üniversitelerde ise durum çok daha ağır…
Girmenin bir dert, okumanın bin dert haline geldiği üniversitelerin kontenjanlarında da düşme başlamış.
Ağırlıklı neden de özel üniversitelerin, içinde bulunulan ekonomik nedenlerle zorunlu olarak ayarlamak durumunda kaldıkları fiyat…
Ayrıca tek başına vakıf veya özel üniversitelerde yaşanmıyor, devlet üniversitelerinde de benzer bir durum söz konusu.
Hem lisansta sayı düşüyor, hem de girmek için üniversite sınavındaki tercih listesinde yer alıp girememiş olmasının getirdiği bir ret durumu oluşuyor.
ÜNİVERSİTELER DE SAYI DÜŞÜRDÜ
Örneğin 5 yıl önce üniversite sınavı olarak bilinen YKS’ye 2 milyon 436 bin 958 kişi girmiş.
Bu sayı geçen yıl 500 binden fazla artışla, 3 milyon 36 bin 945’e çıkmış.
Bu yıl için beklenen ise 4 milyon civarı…
Paradoks ise üniversitelerin öğrenci alımının buna paralel artış gösterememesinde yatıyor.
Ankara’dan örnek verirsem, en prestijli okullarından Ankara Üniversitesi, ODTÜ ve Bilkent’te lisans öğrencilerinin sayısı azalmış.
YÖK verilerine göre Ankara Üniversitesi daha önce 88 milyon 480 bin öğrenci alırken, bu sayı bu yıl 85 milyon 933 bine inmiş…
ODTÜ’nün 2022-23 eğitim yılı içinde hazırlık ve lisans öğrenci sayısı 19 bin 268 iken, geçen yıl bu sayı 18 bin 456’ya düşmüş…
Bununla da kalmamış, üniversite sınavında tercih ettiği yere giremeyip, alt sıralarda kalanların sayısında da artış yaşanmış…
STAJDA DA REDDEDİLİYORLAR…
Geçenlerde iktisat bölümünden mezun öğrencilerinin hayalini süsleyen yerlerden ikisinin yöneticisi ile sohbet ederken, stajyer sayılarındaki durumu sordum…
Yakın geçmişe kadar bir yıl içinde üçer aylık iki dönem halinde 20 kadar öğrenci alıp, onların içinden gözlerine kestirdikleri ile de temasta kalıyorlarmış.
Şirketlerinde kadro boşalması olduğunda o gençlerle iletişime geçiyorlarmış.
Bu yıl durumun ne olduğunu sordum…
Hiç alım yapmayacaklarını, ancak hatır kıramayacak kişilerden talep gelirse belki onlara üçü geçmeyecek sayıda kontenjan ayarlayacaklarını söyledi.
Talepleri reddetmek durumunda kalmalarının gerekçesini de staj masraflarının artmış olmasına bağladı, “Hem eğiteceğim, hem işi öğreteceğim, üstüne sigortasını yapıp, stajer asgari ücretini vereceğim; bunu kimse istemiyor” dedi.
İnsan kaynaklarına gelen staj başvuru sayısının gittikçe arttığına işaret etti.
Bu da gösteriyor ki üç kişi alsalar, geçmişe göre 17 kişiyi reddettikleri anlamına gelecek…
TAM 312 BİN 300 KİŞİYİ REDDETMİŞ
Reddedilen neslin sadece Türkiye’de yaşanmadığını da sergiliyor.
Örneğin Goldman Sachs’ın 2 bin 700 staj pozisyonu varmış ve 315 bin civarı başvuru alınırmış…
Bu da demek ki 312 bin 300’ü reddediliyor.
Bu da ister istemez gençler arasında kendilerini değersiz, yetersiz, boşuna okul bitirmiş, işe yaramayan veya değerlendirilmek istenmeyen bireyler haline dönüştürüyor.
Okula devam eden, hele ki iyi bir üniversitenin, iyi bir bölümünde okuyan, notu 3,5 ortalamayı geçmiş bir öğrenci için de umutsuzluk yaratıyor.
Oysa üniversiteye ilk girdiği yıllarda mezun olur olmaz, hatta son sınıfın ilk döneminden sonra bir makam aracının kapıda kendisini bekliyor olacağını umuyordu.
Rekabetçi ortamın, her yıl kendisine %20 civarında rakip getirdiğini gördükçe gözü korkmaya başladı…
Bu sadece iş ortamı için de geçerli değil…
Okulların spor veya gençlik kulüpleri de üye sayısında indirime gitmiş, çünkü üniversitelerin kendilerine tanıdıkları destek miktarı düşmüş…
Daha önce bir kürek takımı için daha çok sayıda öğrencinin katılımı istenirken, sayı bir anda bir kanoyu dolduracak miktara inmiş…
REDDİYE LİSEDEN BAŞLIYOR
Haydi şimdi onların yerine empati yapalım; genç hayallerinin peşine takılalım…
Daha liseye giriş sınavında ülkenin en iyi lisesinde okumanın kendisi için olanaksız olduğu belirtilerek reddediliyor.
Didinip, ahdedip, gecesini gündüzüne takıp en iyi üniversitenin, en iyi bölümünü kazanıyor.
Daha adımını atar atmaz reddedilmenin diğer boyutlarıyla tanışıyor, okul bitiyor, umut ettiği yerlerin hepsi başvurusunu reddediyor.
BİR DE VİZE REDDİ BİNİYOR
Bazıları, ebeveynlerinin ekonomisini sonuna kadar zorlayıp, hatta onları yoksullaştırıp yurt dışında yüksek lisans ayarlıyor.
Yurt dışında okursa, belki orada bir iş olanağını yakalayacağını veya döndüğünde iş yerlerinin kendisine olan teveccühünün artacağını sanıyor.
Bu kez vize için başvurduğu Büyükelçilik tarafından reddediliyor…
O kadar masraf yaptırdığına mı yansın, gidememenin getirdiği ruhsal çöküntüye mi hayıflansın?
Geriye bakınca görüyorum ki bizim nesil daha avantajlı zeminde büyümüş…
Bugünkü reddedilen neslin yaşadıklarını dinledikçe içim sıkılıyor…