Kabul edelim, Devlet Bahçeli’nin başlattığı ‘Terörsüz Türkiye’ süreci aksamadan ve şu aşamaya kadar beklentilerin ötesinde bir senkronizasyonla devam ediyor.
Bu sürece şüphe ile yaklaşanlar ilk günden beri hep bir sonraki adımın gelmeyeceğini söylediler.
Önce Abdullah Öcalan’ın açıklamaya yanaşmadığı tezi vardı.
Sonra İmralı’nın açıklama yapacağı ama bunun şarta bağlı bir açıklama olacağı ileri sürüldü.
Halbuki Öcalan’dan açıklama geldi.
Şartsız ve son derece açık.
Ardından Kandil’in bu açıklamaya uymayacağı iddiası dilden dile dolaşmaya başladı.
Halbuki Kandil hemen ertesinde “Önderimizin çağrısının gereğini yapmak için Kongre’yi toplayacağız” dedi.
Kandil’den yeşil ışık geldi ama bu kez de “Esas sorun YPG, Öcalan’ın çağrısı Suriye’yi kapsamıyordu” denmeye başlandı. Bu teze Dem Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın açıklaması da yaygınlık kazandırdı.
Böyle de olmadı. YPG direnmek ya da Suriye’de ayrılıkçı çizgisini devam ettirmek yerine Şam’da oturdu Ahmet Şara ile devlet ile bütünleşme anlaşması imzaladı.
Yokuşsuz ilerleyen süreç
Suriye Geçici Hükümeti ve YPG arasında bir anlaşma üzerinde çalışıldığı, buna ABD’nin öncülük ve aracılık yaptığı haberleri son dönemde geliyordu ancak bu kadar çabuk bir el sıkışma açıkçası ben de beklemiyordum.
Hem de Lazkiye ve Tartus’ta büyük bir katliamın yaşandığı günlerin hemen ertesinde.
Ancak şunu kabul edelim Türkiye’nin başlattığı süreç hem içeride hem dışarıda şu aşamada tıkır tıkır işliyor.
Elbette ABD’nin Şara yönetimine desteği ve Trump’ın Suriye’de ‘oyalanmama’ hedefi de Türkiye’nin çıkarları ile örtüşüyor.
Tarih bizim lehimize akıyor sanki.
Pazartesi akşamı Şara ve Mazlum Abdi arasında anlaşma haberi geldiğinde bu kez de 24 saat boyunca Türkiye’nin bu anlaşmaya şüpheyle yaklaştığı tezi öne sürüldü.
Oysa bu da doğru değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün katıldığı iftarda anlaşmaya “Doğru bir adım olarak görüyoruz” diyerek açık destek verdi.
Peki acaba son dönemde temasları ve açıklamaları ile gündemi belirleyen Devlet Bahçeli ve MHP cephesi ne düşünüyor?
Partinin Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir’e sordum.
“Genel Başkan adımlarını bunları öngörerek attı”
MHP Suriye’deki anlaşmayı tam ve kuvvetle destekliyor.
İsmail Bey bana şunları söyledi:
“Bu gelinen noktaya Türkiye’nin ve burada yaşanan sürecin de büyük katkısı var Nagehan Hanım. Sayın Genel Başkan bu olacakları öngörerek attı adımlarını. Şayet Terörsüz Türkiye adımı atılmasa bugün Türkiye vakit kaybettirici tartışmalar içinde oyalanıp duracaktı.
Bakın 2011’den beri Türkiye ne dediyse hayata geçiyor.
DEAŞ ile mücadele merkezleri kurun diyorduk, kuruluyor. Halkın kendi kendini tayin hakkından bahsediyorduk, bu da oldu.
“Bu ülke Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Laz, Çerkesiyle hepimizin!”
Bakın göreceksiniz Cumhur İttifakı olarak toplumsal ayrışmayı yönetimdeki kucaklaşma ile aşacağız.
Bu ülke Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Laz, Çerkesiyle hepimizin!”
Özdemir’e bu sözleri üzerine yeni anayasaya dair MHP’nin duruşunu sordum.
“Anayasa herkesi kapsamalı”
“Hepimizin anayasası olmalı, herkesi kapsamalı” dedi.
Peki bu ne demek?
Vatandaşlık tanımında değişiklik mi?
“Nagehan Hanım biz MHP olarak 2021 yılında bir çalışma yaptık, bunu AK Parti ile paylaştık fakat kamuoyu ile paylaşmadık. Ancak kırmızı çizgilerimiz belli.
Sistemli gitmek lazım. Daha demokratik, daha kapsayıcı bir Türkiye ile 21. Yüzyılda emin adımlarla yürüyeceğiz. Bunun hukuki, diplomatik altyapısını hazırlamak gerekir.
Kendimize güvenmeliyiz.
"PKK'nın kurucu önderi tabiri teknik bir gerçeklik"
Özdemir'e Devlet Bahçeli'nin mesajında Abdullah Öcalan'a dair kullandığı "PKK'nın kurucu önderi" tabirini de sordum.
"Kabul edelim ya da etmeyelim, bu teknik bir gerçeklik. Genel Başkan bu gerçekliği dile getirdi. Bazı şeyleri Türkiye’nin aşması lazım.
Daha geniş ve olumlu düşünmeliyiz. Ülke olarak bir çok hedefimiz var.
Avrupa ile Türkiye arasında da önümüzdeki günlerde güzel gelişmeler göreceksiniz.”