Yıllardır Batı’da aşılanmaya çalışılan çevre bilincinin Trump tarafından nasıl hunharca alaşağı edilmeye çalışıldığını içim kan ağlayarak takip ediyorum.
Hele geçen gün kağıt pipetlerin üretimini kısıtlayan ve plastik pipetlerin önünü açan kararnameyi her zamanki küstahlığıyla imzalarken takındığı tavır vardı ki…
Trump’tan plastik şov
“Artık bir şey içerken ağzınızda eriyen o iğrenç kağıt pipetlere mahkum değilsiniz, plastik pipetlerle içeceğinizi rahatlıkla yudumlayabilirsiniz” cümlesini duyunca ‘eyvah’ dedim.
Bu önemsiz gibi görünen cümle dünyada kısıtlanmaya çalışılan plastiğin üretiminin yeniden artmasının önünü açabilir.
Sevgili okurlar plastik deyip geçmemeliyiz. Bence bugün dünyada en az bombalar ve silahlar kadar hatta bence daha tehlikeli olan şey plastik.
Bir ülkenin gelişmişliği plastiğe bakışı ile doğru orantılı.
Göreceksiniz ABD yaşam kalitesi açısından geriye gidecek.
Neyse ki en azından şimdilik ‘Trump etkisi’ bu anlamda Avrupa’ya doğrudan nüfuz etmiş değil.
Aksine dönüşüm ve sürdürülebilirlik trendleri artarak devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta Londra’da hiçbir yerde plastik çöp poşeti ya da ambalaj görmedim.
Dikkatimi çeken başka bir detay da geri dönüşüm noktalarının sayısında gözlemlediğim artıştı.
Geri dönüşüme sokma oranımız çok düşük
Bence Türkiye’de bu konuda hala çok eksiğiz. Plastikleri geri dönüşüme sokma oranı gelişmiş dünyanın epey gerisinde.
Sevgili okurlar Springer Nature adlı akademik derginin yaptığı araştırmaya göre plastiklerin yakılması dioksin adlı kanserojen kimyasalları ortaya çıkarıyor ve bu ölümcül kimyasal doğmamış çocukları dahi tehdit ediyor.
Bu gidişle balık yerine plastik yiyeceğiz!
Yine o çalışmada gördüm, yılda üretilen 400 milyon ton plastiğin sadece yüzde 9’u dönüştürülüyor ve atıkların yüzde 80’i denizlere bırakılıyor! Bu gidişle denizlerde balıktan çok çöp plastik olacak! Plastik denizlerinde yüzüp, balık yemek yerine kanserojen madde yayan çöpleri avlayacağız…
Açıkçası çocuklarım için endişeliyim. Hem de dünyanın bu kadar kutuplaştığı ve ‘herkes başının çaresine baksın!’ dendiği bir çağda…
Türkiye’de hem plastik zehirine karşı bilinci artırmalı hem de geri dönüşüm meselesi üzerine yöntemler düşünmeliyiz.
Emine Erdoğan’ın öncülük ettiği ‘sıfır atık’ projesi bence çok kıymetli bir girişimdi.
Depozito iade sistemi
Maalesef mevcut kutuplaşma ortamında her şey siyasete kurban gidiyor, ‘sıfır atık’ gibi BM tarafından da desteklenen ve takdir edilen adımları bence günlük tartışmaların ötesine geçirmeliyiz.
Bir de Avrupa’da şişelerin atıldığı depozito iade sistemi insanları geri dönüşüme yönlendirdi.
Bu Türkiye’de de yapılırsa yani belli noktalara yerleştirilen makinelere kullanılmış şişelerin bırakılıp karşılığında depozitonun iade edildiği bir sistem kurulursa bilinçlenme konusunda ciddi bir teşvik olur.