Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nagehan Alçı O yumruk 'biz'e atıldı
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Özgür Özel’e değil, Sırrı Süreyya Önder’in hayatı pahasına çabaladığı kardeşliğe, diyaloğa, ‘orta alanda’ buluşmaya yumruk atıldı dün…

        Sadece siyaseti yıllardır yakından izleyen bir gazeteci olarak değil, Önder’in emek verdiği sürece çok kıymet veren bir kişi, Türkiye’deki artan kutuplaşma ve sertleşen dili kaygıyla izleyen bir vatandaş, bu ülkenin çocukları için endişe eden bir anne olarak çok ama çok üzgünüm!

        Tek tesellim siyaset kurumunun bu yumruğu kendisine atılmış kabul etmesi ve Sayın Özel'in yanı sıra hem Sayın Cumhurbaşkanı hem de başta Sayın Ömer Çelik olmak üzere AK Parti ve iktidar cephesinin bir ve bütün şekilde bu vandalizmi sağduyulu bir şekilde reddetmesi.

        AKM çıkışında ana muhalefet partisi liderinin uğradığı saldırının görüntülerini izlerken aklıma önce sevgili Ceren Önder Kandemir geldi.

        Kim olursan ol, önce insan ol

        Babası bu ülkeye "Kim olursan ol, önce insan ol" ilkesini her attığı adımda hatırlatıyordu.

        Ceren ise "Baba ve kızı arasında gerçek bir bağ nasıl kurulur"u ve "Koşulsuz ve tepeden tırnağa sevmek nedir"i gösterdi dün okuduğu mektupla.

        Sonunu getiremediğim mektup

        Baba, hayatın bütün rengi gitti. Benim bildiğim hayat bitti…

        Kendimi bildim bileli seni kaybetmekten korktum. Bu benim tek kabusum, zaafım, burnumdaki sızı, yutağımdaki yumru, karın ağrımdı…

        Kimseye kıyamaman. İyiliğe üşenmemen, kimseye gücenmemen, kalp kırmaktan bile daha çok korkman, birinin onurunu kırmaktan…

        Ben babalığına çok doydum. Şimdiye kadar verdiği tek bana değil, oğluma ve onun çocuğuna bile yeter….”

        Gerisini dinlemeye ve okumaya çalıştım ama başaramadım.

        Onun yerine 14 yıl önce kaybettiğim babamla ilgili yazdığım ve yıllardır tekrar okumaya cesaret edemediğim köşe yazısını arşivden çıkardım…

        14 yıl önceki o yazı

        Şöyle demişim ben kendi babamın ardından…

        … Gözyaşları. Kahveler. Çaylar. Yine gözyaşları. Uykusuz bir gece. Sabah erkenden çalmaya başlayan kapı…. Kalabalıklar, telefonlar…Cami avlusu. Babamın naaşı. Sarılmalar, kucaklaşmalar… Babamla ilgili anlatılan anılar.. Onu kefeniyle görmek…Annemin sarsıla sarsıla ağlaması…Babamın mezarının üzerine düşen güneş. Hayatımın en büyük korkusu karşısında hissettiğim boşluk…

        Ona elveda demeyi kendime hala yediremiyorum. Onun yerine kitapta yazdığım önsözün sonundaki notla bitireyim bu yazıyı: ‘Babalık kazanılan değil, doğal olarak elde edilen bir mertebe. Her çocuk babasını sever. Ama aynı şekilde değil. Bazıları sadece ‘baba’sı olduğu için sever. Bazıları ise ‘ben bu adamı babam olmasa da çok severdim’ der. Ben şanslıyım çünkü ikinci gruptanım…

        Ceren Önder Kandemir’in babasıyla vedalaşması uzun yıllardır kapalı tutmaya çalıştığım o kutuyu bana yeniden açtırdı.

        Meğer benim babamı sevdiğim gibi bir sevgi, onu özlediğim gibi bir özlem başka bir yerlerde de varmış.

        Ceren’in haykırışında yıllardır üzerini örtmeye çalıştığım o boşluğu, o feryadı yeniden iliklerime kadar duydum…

        Sırrı Süreyya Önder Barışı yapmak zorundayız

        Türkiye Sırrı Süreyya’ya çözümü borçlu.

        Onun bıraktığı yerden, hızla tünelin sonundaki ışığa varmak, Sırrı Süreyya Önder Barışı yapmak zorundayız…