Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Ön seçimin asıl hedefi ne?

        Karmaşık gibi görünen bazı tablolar, zaman içinde netleşmeye başlar.

        CHP içindeki cumhurbaşkanı adaylığı gündemi ve tarafların gerçek hedefleri giderek daha berrak hale geliyor. Bu tartışmanın üzerine örtülen “birlik ve beraberlik” mesajlarının süreci taşıması mümkün görünmüyor. Bu “örtü” hamlesinin siyasi tarihimiz boyunca sonuç vermediğine dair sayısız örnek var. Hatta olup biteni farklı yansıtmaya çalıştıkça sorunların ya da ayrışmanın daha da arttığını da söyleyebiliriz.

        Kuşkusuz bir siyasi parti içinde ortaya çıkan görüş ayrılıklarını yönetmek kolay iş değil. Üstelik bunun gerektirdiği demokrasi kültürüne memleketimiz sınırlarında fazlaca rastlandığı da iddia edilemez.

        Ancak CHP içindeki durum bunlardan çok daha fazlası. Aynı parti çatısı altında, mevcut sistemin en önemli makamına yönelik iki aday adayı çıkmış durumda. Üstelik ikisi de son derece iddialı ve kendi sosyolojilerini oluşturduklarını düşünüyor.

        ÖZEL’İN TERCİHİ NET

        Burada seçilen yöntemin, yani “ön seçim”in kuşatıcı olup olmaması ya da sonucunun baştan belli olması, CHP lideri Özgür Özel tarafından sorun olarak görülmüyor. Bu konudaki kararlı tavrını takvimi de açıklayarak ortaya koydu. Esasen kararlı ifadesi, Özel’in izlediği stratejiyi açıklamaya yetmiyor. Daha doğru ifade kendisinin bu konuda tarafını baştan seçmiş olması. Yani ön seçim diye adlandırdıkları süreç tamamlanmadan Ekrem İmamoğlu’nun adaylığı fiilen ilan edilmiş durumda.

        Bu durumu, şartların değiştiği, bir an önce erken seçime gidilmesi gerektiği ve onun için de erken bir adaya ihtiyaç olduğu şeklinde açıklıyor CHP sözcüleri. Bu değerlendirmelerin, aldıkları kararı yansıtan tarafları var elbette. Arada sırada buna eklenen “İmamoğlu, Özgür Özel’in genel başkan seçilmesini sağladı. Bu nedenle ikisi ittifak halinde” tezi de bir yanıyla doğru.

        SONUCU BAŞTAN BELLİYSE

        Ancak bu parçalı doğrular, bütüne baktığınızda size tutarlı bir politikanın belirlendiğini söylemiyor. Hatta inanılmaz bir acelecilik ve telaş içinde oluşturulan, tam da bu nedenle ortaya çıkaracağı sonuçlar yeterince hesaplanmamış bir görüntü veriyor.

        Tuhaf değil mi; sonucu baştan belli olan bir ön seçim var. Bu yönteme diğer adayın son derece açık itirazları var. Dahası oylamaya katılmıyor. CHP’nin mevcut yönetiminin bu yoklamadan çıkacak her sonucu İmamoğlu lehinde yorumlayacakları da çok açık.

        Şu halde bu stratejinin başka bir hedefi olmalı. İşte giderek berrak hale geliyor dediğim kısmı da tam olarak burası.

        ASIL HEDEF BAŞKA MI?

        Mansur Yavaş, kulislere yansıyan bilgilere göre cumhurbaşkanı adaylığı konusundaki kararın artık kendisini aştığını ifade ediyor. Bunun artık topluma malolduğunu ve anketlerde sonuçlar böyle çıktığı sürece adaylık iddiasını koruyacağını ortaya koyuyor.

        Özel-İmamoğlu hattı, ön seçimi ortaya koyduklarında Yavaş’ın vereceği tepkiyi pekala öngörüyordu. Üyeler üzerinden gerçekleşecek ve sonucu başından belli bir yöntemle ortaya çıkmalarının ana hedeflerinden birisi “Mansur Yavaş’ın partinin demokratik yöntemlerle elde ettiği bir sonuca itiraz etmesini sağlamak”. Böylece adaylık kulvarının dışına çıkarabilmek

        İMAMOĞLU İLAN EDİLİNCE

        Bunun birdenbire olmayacağını elbette çok iyi biliyorlar. Ama şimdilerde gayet yumuşak görünen havanın, söz konusu yöntemle İmamoğlu “adaylaştırılınca” çok daha farklı olacağını şimdiden ifade edebiliriz. O günkü atmosfer şöyle olacak: “Artık CHP adayını seçmiştir, herkese düşen ona destek olmaktır.”

        Mansur Yavaş, buna karşı başka bir hamle yaptı. Özetlersek, yöntemi açıkça eleştirdi ve bu seçime katılmayacağını ilan etti. Türkiye’nin mevcut şartlarında yapılanın yanlış olduğunu ifade etti. Toplumun hassas olduğu sorunları (en başta ekonomi) böyle bir tartışma içinde ıskalamanın tehlikesine işaret etti.

        Ancak hamlesinin asıl önemli kısmı, parti içinde ayrılık gayrılık yaratmayacağını ve kesinlikle ayrılık gündemi olmadığını ortaya koyması oldu.

        Burası İstanbul cephesi için en büyük zorluk. Yavaş’ı ayrılığa veya ‘ayrılık gayrılık yaratan isim’ olmaya iterek devre dışı bırakma taktikleri şu an için işlemiyor. “Şu bölgeden oy alamaz, şu kesimler ona oy vermez” propagandasının kimin lehinde işlediğini kestirmek sanıldığı kadar kolay değil.