İnari Omakase
Kuruçeşme Caddesi No:11, Kuruçeşme-İstanbul
Rivayet o ki 80’lerin meşhur grubu Toto turne için gittikleri Japonya’da her yerde adlarının yazılı olduğunu görüp ülkede kendilerinin bile tahmin etmedikleri kadar ünlü oldukları varsaymışlar. Oysa gördükleri müzik grubu Toto’nun değil TOTO klozet markasının ilanlarıydı.
1982’de bütün Japonya “akıllı klozet” kavramıyla tanıştı. Bütün ülkeyi agresif bir reklam kampanyası kapladı. Bugün Batı dünyası da TOTO markasıyla özdeş bu klozetleri çok iyi biliyor: Kapağı kendiliğinden açılıyor, kapanıyor, ne zaman sifonun çekeceğini kendisi kestiriyor, yıkıyor, duruluyor, kurutuyor, parfüm sıkıyor, hatta müzik çalıyor. Masaj yapanı olduğu bile söyleniyor ve Japonya’da nereye giderseniz gidin, sadece dört müşteri kapasitesi olan barlarda bile, bu TOTO marka klozetleri bulmak mümkün.
TOTO tekeline yerli ve milli meydan okumayı Kuruçeşme’deki İnari adlı Japon lokantasında gördüm. Mekanın süper şık tuvaletlerinde Vitra marka akıllı klozet var. Vitra tam olarak TOTO’ların her yaptığını yapmıyor. Mesela sifon çekme inisiyatifini kullanıcıya bırakıyor. Parfüm, masaj aşamalarına gelmemiş. Bir tek kapağı kendiliğinden kapanıyor. TOTO olmaya özenmiş gibi daha çok.
HİÇBİR ŞEY İYİ DEĞİLDİ
İnari’nin Japon lokantası olmaya özendiği gibi. Birkaç şubesi olan İnari kimilerine göre İstanbul’un en iyi Japon lokantası. Benim gittiğim İnari Omakase ve adından kendimizi sushi ustasına teslim edeceğimiz küçük, mahrem bir lokanta hayal ettim. Bulduğum Dubai’de sırıtmayacak kadar iddialı bir mekandı. Omakase’den eser yok, daha çok dünyadaki Nobu taklitlerinden biri.
Bana İnari’yi övenler hayatları boyunca Japonya’ya gitmemiş olmalılar. Başka Japon lokantalarında yediler mi, emin değilim. İstanbul’da bile zamanında Swissôtel’in içindeki Miyako’ya gitmemiş olmalılar—2000’lerin ta başında tuvaletlerinde TOTO marka klozet vardı.
İnari özünde TOTO gibi olmaya çalışan Vitra klozet gibi. Niyet var, bir yerlerde bir şeyler de öğrenilmiş ama tam olarak uygulanılmamış.
Japonya’nın sadece klozet ya da sushi’de değil, hemen her alanda üstünlüğünün belli sırları var. Bunlardan biri sabır, bir diğer sırsa kendine ve başkalarına olan saygı. Japon şef yıllarını sadece pilav yapmaya ve bıçak kullanmaya adar. Eğitim bazen 10 yılı bulur ama öğrenmeye devam eder. Hem karşısındakine hem de sanatına olan saygısındandır bu çaba. Omakase, kaiseki, tempura sadece birer sözcük değil, birbirinden kırmızı çizgilerle ayrılan yemek kültürleridir. Birbirine karıştırılmaz.
İnari’nin sabrının veya Japon kültürüne saygısının olmadığı önümdeki tabaklardan belli. Katır kutur bir sushi pilavı, ne şekeri ne sirkesi yerinde. Çeşitli sashimi’lerden oluşan bir tür ceviche yorumu inariviche ciddi anlamda balık kokuyordu. Trüflerle süslenmiş et tataki’nin sosunda asit oranı fazla kaçmış, bütün lezzetleri bastırmıştı. Yine de sınıfı en çok geçen belki de o tabaktı.
Üç parça ayrı sushi geldi ve balıkların lezzetini birbirinden ayırt etmek mümkün değildi. Japonya’da bakkallarda satılan—ve çok da güzel olan—kızarmış tavuk karaage nedense şnitzele dönüştürülmüş, üzerinde gezdirilen yoğun sos çıtırlığını almıştı. Tuz miktarı abartılı derecede fazlaydı. Halbuki top top kızarmış tavuk kalçalarını hafif limon sıkarak Kewpie marka mayoneze banacağım için çok heyecanlanmıştım.
NİLÜFER GÖLE’YLE GİTMEM GEREK
Nobu’ların mönüsünden bütün dünyaya yayılan kaya karidesi tempura’nın mayonezli ve hafif baharatlı sosu yerindeydi. Ancak hamuru fazlasıyla kalındı. Bu aralar İstanbul’da çok fazla yerde görmeye başladığım ördek gyoza sınıfı geçecek kıvamdaydı, ama olmasa da olurdu.
En büyük hayal kırıklığı yılan balığı olarak bilinen unagi’ydi. Süpermarketlerde bile bulunan ‘dragon roll’da eser miktardaydı, galiba bana düşen parçada önüme gelmedi bile. Ayrıca nigiri olarak söylediğimizde de olması gerekenden çok daha ince bir parça, yeteri kadar sosa bulanmadan getirilmişti. Altında üzerinde fazla düşünülmemiş o katır kutur pilavla.
Kuruçeşme’de o akşam artık İstanbul’da sushi kovalamaktan vaz mı geçmeliyim, diye düşündüm. Yaptığımız şeyler var, bir de yapamadıklarımız. Japon mutfağı onlardan biri. Tabii istisnası var
Ancak İnari’nin müşterilerinin böyle bir dertleri olduğunu zannetmiyorum. Daha çok babalarının kredi kartlarıyla buralara date’e gelen özel okul çocuklarının takıldığı bir hafta sonu mekanını burası. Kız erkek çok şık giyinmiş, orada ağırlanmış olmaktan çok heyecanlılar. Kemer Koleji’nin pahalı otomobilleriyle okula giden gençleri için AVM’ye gitmekten daha havalı. Belki de dünya mutfağına açılmaları için iyi bir başlangıç; yargılamamalıyım.
Liselilerle birlikte mekanın diğer müdavimleri de Boğaz Hattı’nı epeydir kalkındıran Körfez ülkeleri vatandaşları. İnari’ye aslında Nilüfer Göle’yle gitmek isterdim. Benim önereceğim sosyolojik gözlem en fazla İstanbul’un Araplaşması ve paranın el değiştirmesi olabilir. Mesela, yoldan geçen G-Wagon’ları saymaya başladığımızda matematiğimizin o kadar ileri olmadığını fark ettim. O otomobillerin direksiyonunda da her sık sık değişen yeni paranın mahremi var.
Ortam
Çok şık ama daha çok Körfez ülkelerindeki lüks otellere aitmiş gibi duran bir lokanta. Omakase olduğuna dair herhangi bir işaret yok, hatta bir Japon lokantası olduğu bile söylenemez. Müşteri kitlesi ilginç: liseli zengin gençler, Arap turistler, muhafazakar yeni zenginler.
Servis
Çok iyi, her an masayla ilgilenen bir çalışan bulmak mümkün. “Üçümüze birer tane” sipariş verilen sushi’lerden sadece üç tane geldi ama belki benim Türkçe artikülasyonumdandır. Çalışanlar heyecanlı ve mönüye hakim.
Öne çıkan yemekler
İnari yemek için gidilen bir yer değil.
Fiyat
Pahalı ama şaşırtıcı derecede abartılı pahalı gelmedi. Bodrum’u bilemem ama Kuruçeşme’de ördek gyoza 500, trüflü tataki 1150, nigiri’ler parça başına 180-220 arası, kaarage de 785 TL.
Açık
Pazartesi kapalı, diğer günler 16:00-00:00 arası açık.
Rezervasyon
Şart çünkü özelikle hafta sonları akşamları date’e gelenlerle dolu.
Yıldız tablosu
YILDIZSIZ
Yıldızlar sıfırdan dörde kadar. New York Times’dan esinlenilen değerlendirmeye göre sıfır kötü, vasat ya da tatminkar. Bir yıldız iyi, iki yıldız çok iyi, üç yıldız muhteşem, dört yıldız ise olağanüstü.