Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin YouTube ve TV savaşını kim kazanacak
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Medyanın geleceğinin tartışılmadığı bir dönem yok. Her dönemin illaki bir galibi ve mağlubu olur. Bu dönemin en büyük galibiyse kuşkusuz YouTube. New York dergisinin aktardığına göre ABD’de son üç ayda YouTube televizyon içeriklerinin bir numaralı dağıtıcısı oldu. 2025’in ilk çeyreğinde ABD’de ilk kez daha fazla insan YouTube’u telefonlarından değil televizyonlarından izledi. YouTube izleyicilerinin çoğu genç; Nisan ayında Nielsen verilerine göre izleyicilerin yüzde 45’i 35 yaşın altında. Ancak son yıllarda yaşı daha büyük olanlar da YouTube’a alıştı. İzlenme oranlarının bu kadar artmasının bir nedeni bu.

        Netflix yöneticisi Ted Sarandos’a göre insanlar YouTube’da hala “vakit harcıyor” ama kendi platformunda “vakit geçiriyor.” Bu önemli bir ayrım, çünkü YouTube hala “prestij TV” denilen platformların çok ötesinde. Ancak Netflix gibi platformlar tehdidi yakalarında hissediyor. YouTube her ne kadar özel içerik üretmese de, ya da ürettikleri çok başarılı olmasa da bu durum sonsuza kadar böyle kalmayabilir.

        Dikkat çekici bir ayrıntı YouTube’da en çok izlenen video’lar arasında geleneksel medya mecralarında yayınlanan programların olması. Mesela CBS’in prestijli “60 Minutes” programından bölümler YouTube’da izleniyor. Bu da platformun hala içerik zenginliği açısından sırtını yok edeceğini iddia ettiği televizyonlara dayadığını gösteriyor. Amazon’un kitap satmak için fiziksel kitapçılara ihtiyaç duyması gibi.

        VIDEO PODCAST ALANINDA LİDER

        Şu an için YouTube’un özellikle öne çıktığı iki kategori var. İlki TikTok’takine benzer kısa dikey videolar olan “Shorts,”. Bir diğeri de video podcast’ler. Bu kategori özellikle Türk izleyicisini ilgilendiriyor, zira bugün YouTube’da program yapan hemen herkes bilerek veya bilmeyerek bir “televizyon programı” değil bir “video podcast” hazırlıyor.

        Bildiğimiz radyo programı 2000 yılında podcast’e dönüştü; 2005’te Apple’ın iTunes’da ayrı bir kategori açmasıyla yaygınlaştı; 2012’de kendi başına bir app’i yapılınca kayıt yapabilen herkesin herhangi bir şey hakkında konuştuğu bu mecra patladı. Şimdi konuşanları aynı zamanda izleyebildiğiniz video podcast’ler her ay YouTube’da 400 milyon saat izleniyor. Bu sayede YouTube podcast’in taşıyıcı platformu olarak Apple ve Spotify’ı geçti.

        Gerek ABD’de gerekse de Türkiye’deki YouTube’cular mecranın tam potansiyelini henüz kullanmıyorlar. Sonuçta adı Joe Rogan da olsa Fatih Altaylı da olsa YouTube’daki programların hepsi konuşan kafalardan ibaret. Çoğu zaman da sabit bir kameraya bakan tek bir kişi izliyoruz. Konuklu programlarda bile en fazla bir-iki kamera sabit duruyor, açılar hiç değişmiyor.

        Bu açıdan bir radyo programından tek farkı stüdyoyu görmemiz; gördüğümüz de çoğu zaman bir radyo stüdyosunu andırıyor zaten. Halbuki televizyonun ortaya çıkışı ve yaygınlaşması insanlara radyoda gördüklerinden farklı bir şeyler gösterebilmesiydi. Adı üzerinde, görsel mecra. Sadece konuşan kafalarla görsellik yakalanabilir elbette. Nitekim televizyon tarihi kameranın yakaladığı böyle an’larla yazıldı. Terleyenler, karnını doyuranlar, gülenler, ağlayanlar, sinirlenip masayı terk edenler, öfkesine hakim olamayanlar… Kameranın gücü seçimlerin sonucunu bile belirledi.

        Ancak konuşanları görebilmemiz ancak onlara bakmak için bir nedenimiz varsa anlamlı olur. Mimikler, jestler, kıyafetler, arkadaki dekor… her neyse. Baktıracak bir malzeme olmalı.

        Bu malzemeyi bulabilmek de ancak editoryal bir bakışla mümkün. Yönetmen, yapımcı, editör; kameraya neyi çekmesi gerektiğini söyleyecek bir “üst akıl.” Şu anda bu YouTube’cularda eksik. Kendilerine baktırmaları, stüdyo inşa edip usta yönetmenler işe almaları ve yaptıkları işin görsel bir mecra olduğunu fark etmeleri daha yıllar sürecek.

        TELEVİZYONUN AVANTAJI

        Bu iş elbette maliyetle ilgili. Geleneksel medyanın halihazırda stüdyoları, kadroları var. Sıradan izleyiciye önemsiz gibi görünebilir ama en önemlisi ışıkları var; ışık televizyon için hayatidir. İyi ışık kurmak hem çok zor hem de pahalıdır. YouTube’cuların kendilerine baktırmak için yapması gereken yatırım Google’ın daha fazla pay alma isteğiyle daha da zorlaşacak. İzleyici de giderek daha profesyonel çekimler vaat edecek. Birileri başaracak, ama birileri de kalıcı olamayacak.

        Aslında bu belirsizlik ortamı geleneksel medya için tam bir fırsat. Televizyonlar teknik avantajlarını kullanabilirler. Yazılı medya bile İnternet’in aynı anda her şey olabileceğini tam olarak kavrayamadı. Bu geçiş dönemini iyi değerlendiren medyanın geleceğinde de söz sahibi olacak.

        Birisi illaki yapacak. Birisi kodu çözecek ve bugün medyanın yaşadığına dair şimdiki endişeler ileride anlamsızmış gibi gözükecek.

        Ama o biz, yani Türkler olmayacağız. Çünkü tarih boyunca bu gibi mesleki tartışmaları dünyadaki meslektaşlarımızdan farklı ilerledi. Biz kendi mesleğimizin geleceği üzerine tartışmakla harcayacağımız vakit ve enerjiyi ayakta kalmaya ayırdık. Gazeteleri toplattırmaya, kapattırmaya, hapse girmemeye… Bundan sonra da farklı olmayacak. Bir ara nefes almaya fırsat bulursak dışarıda tutan formüle bakar, sonra kendimizde uyarlarız. Ömrü yetebilen, elbette.