Butik sahibi bir arkadaşım son yıllarda yaygınlaşan “collab” (işbirliği) modasına uygun olarak Mekap’la ortak bir spor ayakkabı üretmek istedi. Mekap aslında Türkiye’nin ilk spor ayakkabı üreticisi ama bilinçaltımızdaki yeri siyasi. Sarı Mekap yıllarca dağdaki PKK’lılarla özdeşti. Bu imajı taşıyan markayla “collab” yapıp Mekap’ı günümüzün sokak modasına uyarlamak gerçekten iyi bir fikirdi. Ama bir türlü Mekap yöneticilerine ulaşamadı, telefonlarına çıkan olmadı. Mekap belli ki herkese kuşkuyla yaklaşıyor artık. Zaten yıllarca bu imajını yıkmak için çok çabaladı, hatta spor ayakkabı üretiminden işçi ayakkabılarına geçti.
Benzer bir tedirginlik acaba Paris’teki Lacoste ofislerinde de yaşanıyor mu? René Lacoste ta 1933’te bir tenis maçı sırasında giydiği kısa kollu, yakası birkaç düğmeli t-shirt’üyle dünyayı değiştirdi. Lacoste’un lakabı “crocodile”di, markanın hepimizin görünce anında tanıdığı yeşil timsah logosu da böyle oluştu. Ama birkaç haftadır, özellikle Türkiye’de, Lacoste artık timsahla değil Abdullah Öcalan’la anılıyor.
O KADAR LÜKS DEĞİL
19 Haziran’da PKK’nın kurucu lideri Öcalan yaptığı ateşkes çağrısında üzerinde Lacoste vardı. Rahatlıktan mı? Acaba PKK ve Fransa’nın tarihsel yakınlığına mı göndermeydi? Lacoste ne de olsa Fransa’dır; PKK’ya yıllarca kucak açan, meşru bir örgüt gibi faaliyet göstermesine imkan veren, hatta Cumhurbaşkanlığı katında (Mme. Mitterand) destek veren de Fransa’dır. Öcalan bütün bunları bilmiyor olamaz. Belki de hazır giyimle gerçekten siyasi mesaj veriyordur. Belki de Lacoste’un rahat, şık, güvenilir ve bilindik imajından tercih etmiştir.
Lacoste moda dünyasında “ulaşılabilir lüks” tabir edilen bir kategoride yer alıyor. Hazır giyim markaları arasında ne çok pahalı ne de çok ucuz. Üst segmentteki pek çok marka Lacoste’un en meşhur ürünü “polo shirt” yapıyor. Prada’da bu tarz parçaların etiket fiyatı Avrupa’da 850 Euro’ya kadar varıyor, Lacoste’ta ise 90-100 Euro civarında. 100 Euro’ya t-shirt almak için ucuz değil, ama pahalı da değil.
Lacoste’un klasik müşterisi, hep aynı parçaları giyen, gardırobunu bir parça eskidikçe değiştiren kuşak artık yaşlandı. Polo yaka ve timsahlı süveter alıcısı artık önemli bir demografik değil. Eskiden timsah logosu belli bir statüyü simgelerken zaman içinde etkisi azaldı. Lemaire ya da The Row gibi logosuz—ve çok çok pahalı—şıklık şimdi statü sembolü. Gençlerse sokak modasıyla lüksü birleştiren ürünleri tercih ediyor, bunlara servet yatırmaktan çekinmiyor.
Lacoste mağazaları Chanel ya da YSL’le değil, orta kesime hitap eden benzer markaların bulunduğu AVM’ler ve sokaklarda yer alıyor. İstanbul’da İstinye Park’ın “lüks” kısmında Lacoste yok ama Bayrampaşa’da mağazası var.
Bir ara Amerikan rap’çileri Lacoste’u keşfetti, 2000’lerin başında. Üzerlerine bol gelen rengarenk Lacoste’ları giyince New York’ta moda yapmayı başardılar. Ancak hip-hop’un modaya ilgisi geçicidir: deri eşofman altlarında olduğu gibi bir ürünü kısa süre sahiplenip patlatır, sonra da bir başka stili keşfediverir.
Son 20 yılda Lacoste’un yaşadığı da aslında varoluşsal bir krizdi. Marka hala algılarımızda belli bir standardın üstünde, Öcalan’ın giydiği polo yaka Lacoste da her şık erkeğin dolabında bulunması gereken temel parçalardan biri. Ama eskiden olduğu gibi bir statü sembolü değil.
DAHA ÖNCE DE TARTIŞILMIŞTI
Aslında Lacoste’un Türk siyasetinde yarattığı ilk tartışma Öcalan’la olmadı. CHP’nin “halk adamı” olarak seçilen eski genel başkanının Beymen’den etiket fiyatı epey pahalı Etro marka bir gömlek giymesi üzerine ufak çaplı bir kıyamet koptu. CHP’lilerin sonradan sık sık tekrarlanacak iletişim fiyaskosunun bir başka örneğiydi bu Etro gömlek ve karşı taraf pası gole çevirmeyi bildi.
Ancak tam o sıralarda Erdoğan da bir mitinge Lacoste marka gömlekle çıktı. Etro ve Lacoste arasında sınıf ve fiyat farkı var, ama Ramsey gibi yerli markaları tercih eden dönemin Başbakanı’nın bu sefer bir Fransız ürünü kullanması tartışmalara neden oldu.
Erdoğan bu tartışmalar üzerine uçakta “Etro değil, yerli Lacoste,” dedi. “Ben yerli Lacoste takılıyorum. Bu çok önemli. Tekrar ediyorum yerli Lacoste. Bitlis malı. Orada üretilir, doğru dışarıya gider. Arasında çok fiyat farkı vardır.”
Aslında Bitlis’te üretilmiyor Lacoste, markanın Türkiye’deki üretim ve dağıtım hakları Bitlisli Eren Holding’e ait. Aile Bitlisli olsa da üretim yeri Çorlu’da Fransız tekstil firması Devanlay SA ve Eren Grubu ortaklığıyla kurulan fabrika. Burada Lacoste ürünlerinin bir kısmı üretiliyor ve dünyaya dağıtılıyor.
Tam olarak Fransız malı değil, ama gerçek anlamda yerli ve milli de değil. Türkiye’deki üreticileri kalitenin aynen korunduğunu iddia etse de zaman içinde tüketiciler Fransa’da üretilen Lacoste’larla üçüncü dünya üretimleri arasında kalite farkı tespit ettiler. Erdoğan’ın dediği doğru ama: Sadece Etro ve Lacoste arasında fiyat farkı yok, Fransa’da üretilen Lacoste’la bizim Lacoste arasında da var.
BEKLENMEDİK İŞBİRLİĞİ
CHP lideri giydiğinde bazı müşteriler Beymen’i arayıp “Erto” markasını satın almak istediklerini söylemişlerdi. KDP’ye (Barzani'nin partisi) yakın Rudaw’daki bir habere göreyse Öcalan’ın İmralı video’sundan sonra satış fiyatı “4 bin 899 TL’den indirimle 3 bin 674 TL” olarak gösterilen Lacoste polo’lar Türkiye’de tükendi, çünkü “binlerce kişi” almak istedi. Bitlis ve Paris sadece bilançoya bakıyorsa bu haberden mutludur.
Lacoste’un sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada en çok çakması yapılan ürünlerden biri olduğu unutulmamalı. İmralı’ya giden, timsah logosu misinayla dikilen orijinal Lacoste mu yoksa yan sanayi ürünü mü, bilinmiyor. Ama DEM yöneticilerinin bu video öncesi şık ve iddiasız bir klasik parça olarak AVM’den almış olmaları muhtemel; indirimdeymiş zaten.
Öcalan’ın Lacoste’u markayı ilginç bir dönemeçte yakaladı. Lacoste birkaç sene önce tasarımcısını değiştirerek, “collab”akımına uygun olarak koleksiyonları her sezon farklı isimlerle hazırlayacağını duyurmuştu. 2024’te Paris Moda Haftası’ndaki Lacoste defilesi bazı moda yazarlarınca “Lacoste yeniden lüks bir marka,” olarak duyuruldu hatta. Rap yıldızı Tyler the Creator ve sokak modasının kralı Supreme ile ortak koleksiyon çıkardı, kökenini koruyarak tasarımlarını değiştirdi, bazı modellerini günümüze uyarladı ve fiyatlarını yükseltti. Ama henüz tam pazardaki yerini bulamadı.
Ve tam bunun ortasında üretim de yaptığı pazarda kendisini böylesi bir siyasi gündemin ortasında buldu Lacoste. “Collab” beklemedikleri yerden, İmralı’dan geldi. Timsah artık birleştirici ve eşitleyici mi yoksa kutuplaştırıcı ve bölücü mü? Kimin giydiğine bağlı herhalde.