Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin ABD neden İsrail'den vazgeçmiyor
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Amerikan sağında tarihte ilk kez eşi benzeri görülmemiş bir değişim yaşanıyor bugünlerde. Trump’ın yarattığı MAGA (“Make America Great Again”) hareketi açık açık İsrail’i hedef almaya başladı. Hatta Amerikan Başkanı’nın bir bağışçısına “Tabanımı tutamıyorum,” dediği iddia edildi. MAGA’nın yarattığı aşırı sağcı Kongre üyesi Marjorie Taylor Greene ilk kez İsrail’in Gazze’de yaptıkları için “soykırım” ifadesini kullandı; partisi tarafından dışlanıp tek başına bırakılma pahasına. Amerikan solu bile çoğu zaman bu ifadeyi kullanmaktan çekiniyor.

        Dışarıdan bir göz MAGA içinde giderek yükselen bu İsrail öfkesini Gazze’den gelen fotoğraflara bağlayabilir. Netanyahu hükümeti sadece Gazze halkına değil, orada görev yapan gazetecilere ve uluslararası yardım kuruluşlarına bile zulüm uyguluyor. Savaş yetmiyormuş gibi bir de insanlar temel ihtiyaçlarından mahrum bırakılıyor, yardımlar özellikle ulaştırılmıyor. Gıda fiyatları ortalama bir Gazzeliyi bırakın, bir New Yorklunun bile ödeyemeyeceği kadar artmış durumda: Soğanın kilosu 34 dolarlara tırmandı.

        AMERİKA’NIN ÖNCELİĞİ

        Çoğumuz siyasetçilerden de vicdan beklediğimiz için bugüne kadar kayıtsız şartsız İsrail’e destek veren Amerika’da bile bu durumun pek çok kişiyi rahatsız ettiğini varsayıyoruz. Oysa MAGA’nın bir vicdanı yok; belki gerçekten Gazze’den gelen görüntülerden etkilenen birkaç kişi vardır. Ama Trump tabanının asıl derdi Gazze’deki savaşın son bulması değil, Amerika’nın bir an önce bölgeden elini eteğini çekmesi.

        Trump’ın en önemli seçim sloganlarından biriydi “America First.” ABD’nin bundan böyle tek önceliğinin kendisi olacağını, dünyanın dertleriyle ilgilenmeyeceğini vaat ediyordu. Ekonomik anlamda Trump bu dediğini yapmaya çalışıyor. Gümrük vergileri, yatırımı ABD’ye çekmek için yaptığı pazarlıklar, başka ülkelere uyguladığı baskı ve tehditlerle bir ölçüde yol alıyor. Ancak dış politika konusunda Trump ne kadar istese de ABD dünyadaki gelişmelere kayıtsız kalamıyor.

        Greene gibi MAGA’cıların istediği ABD’nin sonuçlarını önemsemeden başka ülke dertlerinden tamamen çekilmesi. Orada ne olursa olsun bizi ilgilendirmezler, diyorlar özetle. Önce Amerika vaadini gerçekleştirmesini istiyorlar Trump’ın. Gazze’de yaşananın bir insanlık dramı olduğunu düşündüklerinden değil, İsrail’e yapılan maddi yardımların kendi kaynaklarından çaldığını düşündükleri için. MAGA istiyor ki ABD tüm kaynaklarını içeriye aktarsın.

        MAGA’nın bu itirazı Amerika’da son yıllarda giderek daha yüksek sesle sorgulanmaya başlanan İsrail’le “özel ilişki” konusunda aslında farklı kutupları birleştiriyor. New York’un muhtemel belediye başkanı Zohran Mamdani gibi aşırı soldaki politikacılar İsrail’le ABD’nin ilişkisini sorguluyor. Benzer şekilde üniversite kampüslerinde ülkeden kovulma veya okulla ilişiklerinin kesilmesi pahasına gösteri yapan gençler de.

        Üniversitelerdeki protestolarda gençlerin önemli bir talebi bağlı bulundukları kurumların İsrail’e yatırımlarını sonlandırmasıydı. Pek çok üniversite gelirlerinin büyük bir kısmını İsrail’e yatırıyor, orada işletiyor. ABD’den İsrail’e doğrudan akan paranın sadece bir bölümü bu.

        Bu ilişkide İsrail sürekli alan taraf; üstelik karşılıksız bir ilişki bu. Trump gibi insani ilişkilerini bile hesap-kitaba dayandıran bir siyasetçi İsrail’le her masaya oturduğunda eli boş kalkıyor. AB’yle, Uzakdoğu ülkeleriyle çatır çatır pazarlık yaparken, Apple gibi dev firmaları bile zorlarken İsrail’le pazarlık dahi yapamıyor. Sadece veriyor. Hatta görüntülere yansıdığı gibi Trump’ın ego’sunu zorlayacak şekilde Netanyahu’nun iskemlesini bile çekiyor. MAGA tabanı bu eşit olmayan ilişkiye giderek daha fazla itiraz ediyor, ama Trump’ın da eli kolu bağlı.

        İsrail destekçileri uzun zamandır Amerikan siyasetini ele geçirmiş durumda. Trump’ın en büyük bağışçısı Mirim Adelson hem Amerikan hem İsrail siyaseti üzerinde etkin. Kumarhaneler kralı eşi Sheldon Adelson’ın ölümünden ABD’nin en zengin beşinci kadını oldu. Kişisel serveti Forbes’un 2024 verilerine göre net 29.7 milyar dolar civarında. Aynı zamanda İsrail’deki en varlıklı kişi.

        Miriam Adelson açık açık Trump’ın İsrail hakkında verdiği bütün sözleri tuttuğunu söyledi. Başkentin Kudüs olarak tanınması, Golan Tepeleri’nin İsrail toprağı olarak tanınması, Batı Şeria’ya yönelik Biden dönemi yaptırımların kaldırılması gibi İsrail yanlısı pek çok adım attı Trump.

        Adelson’ın Trump’a yönelik desteği şartlı. Özellikle ABD’nin bugüne kadar savunduğu bölgedeki iki devletli çözüm modelinden vazgeçmesini istiyordu; Trump yönetimi fiilen iki devletli çözüm modelini savunmuyor. Adelson ayrıca bir nükleer tehdit olarak gördüğü İran’ın da zayıflatılmasından yana. Kampanyasına 100 milyon dolar bağışlayan Adelson’ın hemen hemen bütün isteklerini yerine getirdi Trump… Ve tabii ki Netanyahu.

        GÜNÜMÜZÜN ROTSCHILD’İ

        Jerusalem Post’ta Zvika Klein imzasıyla yayımlanan bir analizde “Adelson’ın onlarca yıldır Yahudilere bir gelecek inşa ettiği” vurgulanıyor. “İsrail’e ve Yahudi dünyasına zamanımızda en büyük bağışını yapan insan Adelson,” diye devam ediyor yazı. “Kesinlikle günümüzün Rotschild’i.”

        Özellikle rehinelerin serbest bırakılması konusunda Trump’a baskı yapan, Trump’ın bu konuyu sürekli gündeme getirmesine neden olan kişi de Adelson. Washington’daki en yetkin isimlere ulaştığı gibi Trump’la da birebir buluşarak rehineler konusunu öncelik vermesini sağladı.

        Adelson’ın bir başka özelliği de İsrail’de Netanyahu’nun siyasi geleceğini bir anlamda ona borçlu olması. Netanyahu’nun davetiyle İsrail’de medya işine girdi Adelson çifti ve satın aldıkları yayın organlarıyla ona koşulsuz destek verdiler, algıyı şekillendirdiler. Gazete ve televizyonlarının Netanyahu’nun halkla ilişkiler ayağı olduğu konusunda hemen herkes hemfikir.

        O sadece tek bir örnek, ama böyle onlarca etkin isim var Amerika’da ve siyasetteki etkileri İsrail’e desteğin kesilmemesini sağlamak. Kongre üyelerine, başkan adaylarına, belediye başkanlarına, valilere bağış yapıyorlar. Sivil toplum kuruluşlarıyla, artık etkinliğini kaybetse de medyayla İsrail’in ABD için vazgeçilmez bir müttefik olduğu mesajını tekrarlıyorlar. Bu tek taraflı ilişkinin sürmesini sağlıyorlar.

        Yıllar içinde örülmüş, nakış gibi işlenmiş bir ağ bu. Birkaç solcu politikacı, Trump’tan sonra geleceği belli olmayan MAGA hareketinin oturmuş bu sistemi kırması kolay değil. Ama deniyorlar ve en azından şu anda gürültü yaratıyorlar. Sonuç alabilecekler mi, emin değilim.