Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İnsan yaş aldıkça hayatı daha da bir başka sorguluyor.

        Yaptıklarını, kararlarını, yarınlarını, çevresini.

        Hele ki günümüzde. Hele ki, son yıllarda. Büyüklerimizin söylediği "Ekmek aslanın ağzında" lafı daha da keskinleşmişken. Dost dost değil, "Nasıl koltuğunu altından alırım" düşüncesiyle ile yarışıyorken. Dost sandığın insanlardan kazıklar dağ gibi olunca hatta, "Ben kimlerle dost olmuşum böyle" demeye başladıkça da fazlasıyla büyüdüğünü anlıyorsun. E tabii bu kazıklar 'Yalan Rüzgarı' tadında dizi film moduna geçtiğinizde de bingo!!! Eleme işlemi başlıyor. Bakın bu kötü bir şey gibi olsa da değil aslında.. Zaten yüzlerce insan ile dostluk yürümez. Bir yaşa geldikten sonra azalmak, hayatını daha iyi konforlaştırmak için. Yani sık elemeye, hayatına öyle kolay kolay kimseyi almamaya ve konfor alanı yaratmaya karar verip uyguladığın zaman hayat daha da bir güzel oluyor.

        Yani şunu demek istiyorum; 20'lerinde "Ben herkesten her şeyi daha çok biliyorum" diyerek tüm dünya sanki senin arkadaşınmış edasında dolaşırsın. 30'larında "Vay be 30 oldum" diye diye etrafında sadece eğlenen, gülen, gezen insanlar görmek istersin mesela. Sonra tabii bir bakmışsın 40 olmuşsun ve "Eyvah hangi ara 40 oldum. Hayat geçiyor, hayatı kaçırmamalıyım" diye planlar yaparken bir anda 50'lere 60'lara merdiven dayadığı fark ediyorsun. "Dost dediğin bir elin parmağını geçmeyecek. Herkese dost denmez. 3-5 kişi varsa tamam" deyip hayatını küçültmeyi artık tamamlamış oluyorsun. Yani bu küçültme 40'larda başlıyor anlayacağınız.

        Kimisi çaktıra çaktıra gidiyor, kimisi de çaktırmadan hayatınızdan çıkıyor. Daha doğrusu o noktaya siz getiriyorsunuz. Ben de işte tam da o noktadayım. Yani "Al işte benim de bir elin parmaklarını geçmiyor dostlarım" dediğim dönemlerdeyim. Ve durumdan aşırı memnum ve mutluyum.

        Amerikalı girişimci, yazar ve motivasyon konuşmacısı Jim Rohn'un sözü, “İnsan, birlikte en çok zaman geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır" ya da bizim büyüklerimizin bizlere sık sık söylediği, "Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" atasözünün bir başka versiyonunda olduğu gibi "Etrafımdaki beş kişiyi" tam da ve kesin netleştirmeye çalışıyorum. Kendimi daha iyi anlamak, bulmak ve konfor alanı oluşturmak için. Kısacası daha kaliteli yaşamak için.

        Jim Rohn'un sözündeki birlikte zaman geçirdiğin beş kişinin ortalamasını şöyle buluyormuşuz; zamanın çoğunu birlikte geçirdiğiniz beş kişiyi yazıp 1'den 10'a kadar bir değerlendirme yapın. Ve ardından ortalamayı hesaplayın. Tabii Steve Jobs, Elon Must falan olmalarına gerek yok. Fakat senin hayatındaki insan hem sizi daha iyi hissettirmeli, hem de performansınızı yükseltmeli. Değerlendirmeyi yaparken öyle düşünün. Yani sizin gelişiminize katkı olsunlar. Siz onları rahatlıkla eleştirin. Onlarda sizi eleştirsin. Kırılmayın, darılmayın, küsmeyin. Tabii ki tartışın ama mutlaka bir çözüm noktası bulun. Sizi korusun, kollasın. Siz yokken bile ortamda sizin kalkanınız olsun. Maddi ve manevi her anlamda yanınızda olacağını bilin. Yani o kişi sizin aynanız olsun.

        Diye uzayan bu listede kendinizi de değerlendirin tabii.

        Siz de karşınızdaki kişilere bu konforu sağlıyor musunuz? Sağlayabilir misiniz? İyice tartıdan geçirin. Yazının en başında da söylediğim gibi. Düşünmek gerek. Hele ki 40'ları bitirme zamanlarınızda iseniz düşünün. Gençlik güzel. Orta yaşlar daha da güzel. Ama yaşlılık uzun ve zorlu. Bu yüzdendir ki, hayatınıza konfor katmak için etrafınızdaki en en dost kişilerin önemi büyük.

        Bakın ailenizden bahsetmiyorum. Aileniz zaten hayatınızda olmazsa olmazınızdır.

        Bu dost dediğim kişi... Sevgiliniz, eşiniz ve yakın arkadaşlarınız olmalı. Zamanını en çok geçirdiğiniz kişi. Ve kişiler.

        Sevgiliniz, eşiniz diyorum çünkü belli bir yaştan sonra gerçekten hayatındaki kişi ile dost olmalısın. Sırtınızı iyiden iyiye yaslayacağınızı bilmelisiniz. Yani hayatınızı kaliteli hale getirecek kişilerden oluşturmalısınız.

        Şu zor dünyada bir de etrafınızda zorlu insanlar olursa bu hayat geçmez a dostlar. O yüzdendir ki, çevrenizde tuttuğunuz insanları sessizce gözlemleyin.

        Boş laf eden değil, size yararı olan insanlarla çevreleyin. Varsın 3-5 kişi olsun. Ama tam olsun.

        Ne yalan söyleyeyim ben şu ara o konforu ciddi ciddi yaşıyorum. Etrafımda sık görüştüğüm. Her anımda olan. Her mevzumu bilen. Her sıkıntımı anlattığım. Karşısında gönül rahatlığı ile anlayabildiğimiz, gelebildiğini.

        Dertlenebildiğim insanlar beni ciddi ciddi konfor alanımda yaşatıyor.

        Ortalamalarını hesapladım tamamdır. Az olsun, öz olsun. Gerçek olsun öyle değil mi? Size de tavsiye ederim.

        Ve pek tabii

        Ve pek tabii
        0:00 / 0:00

        Etrafınızdaki kişiler sizi ne kadar iyi anlıyor. Ne kadar dinliyor. Ne kadar ve hangi zamanda yanınızda oluyor...

        Zorlu geçen gecelerinizin, sıkıntılarınız farkında değil ve kapınızı çalmıyorsa, sizi anlamıyorsa "O kapıyı zaten bir daha hiç açmayın" derim. Hak etmiyordur.

        Çevrenizde ki, insanlara sessizce eleştiri yapmak kulağa yargılayıcı ve düpedüz acımasız gelebilir. Fakat onları anlamanın, sizin yanınızda ne kadar durup durmayacağınızı fark etmeniz için çok etkili ve önemli.

        Siz yargılıyor, eleştiriyor, yargılanıyor, eleştiriliyor ve ilişkiniz zarar görmüyorsa zaten bravo.

        O insanı hiç kaçırmayın derim.

        Bir de dostların, gerçek dostların kredileri olmalı. Kredi önemlidir.

        Ve Jim Rhon'un da söylediği gibi; "Birisi ortalamanızı düşürüyorsa, onun hayatınıza katılımını azaltmanız gerekir. Eğer bunu yapmazsanız enerjinizi ve başarınızı engelleyebilir."

        Bakın bu cümlenin altına imza atarım a dostlar. Gerçekten enerjisini ve başarınızı emiyor böyleleri. Azaltın ve mümkünse bir daha da görüşmeyin derim.

        Gençler

        Gençler
        0:00 / 0:00

        Hazır bu konu açılmışken. Ve hazır bugün de Atamızın gençlere armağanı olan 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı iken size üç beş tavsiye de vermeden geçmek istemedim.

        20'ler özellikle de üniversite zamanları nasıl güzel, nasıl hızlı akıp gider. Kanın deli fişek attığı zamanlar. Her konuda bir fikriniz olduğu zamanlar.

        Ben bazıları gibi, "Ah ah biz de geçtik o yollardan", "Sen gelirken ben gidiyordum" gibi beylik büyük laflardan hiç hoşlanmam. Ya da, "Biz neler çektik. Az biraz da siz çekin" denmesinden.

        Çekmesinler efendim.

        Ya da bırakın hata yapsınlar.

        İnsan böyle öğrenir. Böyle büyüyebilir ve böyle doğru yolu bulabilir. Sizler de yapın. Hata yapın. Hatalı kişileri sevin, hatalı iş girişiminde bulunun. Fakat hatalarınızı uzatmayın.

        Bir kez hata yapan bir daha yapmaz.

        Bunu unutmayın ve hatanızdan ders çıkartın.

        Ve büyüklerinizi dinleyin. Tamam tamam dinlemeyeceksiniz ilk etapta ama yine de bir gün gelecek, "Ne doğru söylemişler" diyeceksiniz. Üzgünüm ama gerçekten öyle. Ben de büyüklerim "Ah ah" diye nasihat çektiklerinde "Sen öyle yaşamışsın ben öyle yaşamak zorunda değilim. Ben bunları yapmayacağım" dediğim halde yapıldı, yaşandı falan.

        Ama dediğim gibi bir hata bin kez yapılmaz. Ama gençliğinizi de doya doya yaşayın.

        Ve Atatürk'ün yolundan ayrılmayın. İyi bayramlar...

        Yapay zeka güzelleri ve yakışıklıları

        Yapay zeka güzelleri ve yakışıklıları
        0:00 / 0:00

        Yapay zeka sardı dört bir yanımızı a dostlar, okuyucular. Hanımlar-beyler. Önceki gün okuduğum bir haberde yeme bozukluğuyla mücadele alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütü The Bulimia ProJect’ten araştırmacılar ideal erkek ve kadın bedenlerini yapay zekaya sormuş. Çalışmada Dall-Midjourney, Stable Diffusion gibi yapay zekâ görüntü oluşturma sistemlerinden yararlanılmış. Yapay zekânın ortaya koyduğu sonuçlara göre kadınlar için yoğun sarışın, buğday tenli, kahverengi gözlü ve ince yapılı. Erkeklerde ise kumral saçlı, esmer tenli, elmacıkkemikleri ve kasları belirgin imajlar görülmüş.

        Fotoğraflara uzun uzun baktım. Türk demezsin. Alman da demezsin. Japon hiç demezsin. İsviçre falan tamam da hani bizim yöreler asla. Yani gelecekte bizim tipler yok şimdiden söyleyeyim.

        Ah ah bu yapay zeka daha neler edecek bize acep. Meraktayım.

        Diğer Yazılar