Allah aşkına Müjde Hanım… Ne bu öfke, ne bu celal?
Sanki karşıdaki haberciler değil, memleketin tüm dertleri birikmiş de sizin üzerinize çullanmış gibi bir hal tavır…
Oysa sadece bir muhabir. Eline kamerasını almış, “Aaa Müjde Ar” demiş…
Heyecan yapmış, normal değil mi? Uzun süredir ortalarda yoktunuz. Biz bile ekranda sizi görünce “Müjde Ar nerelerde” diye sesi açıp söyleyeceklerinize kulak kabartıyoruz.
Ama siz? Bir sinir, bir çıkış, bir “Çekmeyin beni”ler… Sanki kapıyı çalıp icra getirmişler! Müjde Hanım… Siz bu ülkenin yaşayan efsanelerindensiniz. Sadece filmlerde değil, hayatlarımızda da iz bırakmış bir isimsiniz. “Kadın dediğin böyle konuşur işte!” dedirten kadınlardansınız. Bunu da siz demediniz mi yıllarca? Hem siz bu ülkenin “Fahriye Abla”sı olduysanız, biz de o mahallenin çocuklarıyız. Sizi görünce sokağa dökülen, omuz atıp yer kapmaya çalışan, “Ben gördüm önce!” diyen bir dönemin çocuklarıyız.
Ayrıca…
Siz bu ülkede sözleriyle kalbimizi dağlayan, aşkı ve isyanı aynı dizede buluşturan o deli kadının Aysel Gürel'in kızısınız. Mehtap Ar gibi sıcacık bir yüreğin ablasısınız… Bizim sinemadaki "Fahriye Abla"mız, sokaktaki kadınların sesi, efsaneler efsanesi Müjde Ar’sınız. Aysel Gürel gibi bir kadının kızı olmak kolay değil. Aysel Hanım yaşasaydı, o muhabirin elinden mikrofonu alır, “Kızım senin yerine ben röportaj vereyim” derdi. Mehtap Ar deseniz, bir kahkaha atar, sarılır geçerdi.
Siz neden bu kadar gerildiniz.
Yapmayın Müjde Hanım zaten memleket gergin, zaten insanlar mutsuz. Ne olur güzel bir kelam etseniz. Fena mı olur?
Bakın, biz sizi özlemişiz.
Sizi görünce heyecanlanan o muhabir arkadaş da aslında sizin hâlâ ne kadar özel biri olduğunuzun kanıtı. Sizi görüntülemek istiyor, sizden bir kelam almak istiyor.
O yüzden diyoruz ki…
Aman Müjde Hanım, siz yapmayın bari. Bakın inanın bu ülkenin bazı değerleri gülünce biz ısınıyoruz, sizler öfkelenince ortalık buz kesiyor, zaten gerginiz. Bari sizler bırakın bu asabiyeti…
O yüzden…
Sakin olun Müjde Hanım. Gelin, yine zarafetinizi kuşanın. Çünkü sahne hâlâ sizin.
Ve biz…
Alkışlamaya devam etmek istiyoruz, gergin olmak zaten son yılların modası. Siz yumuşatın yüreğinizi bari...
***
“Sinirlenmek Kolay… Ama Nezaket Paha Biçilmezdir”
Hayatta bazı tepkiler vardır ki refleks gibidir. Birden parlayan öfke, yükselen ses tonu, kaçan mimikler. İşte sinirlenmek tam da böyle bir şey. Aslında çok da kolay.
Geldi mi tutamazsın.
Bir bakarsın, kalp kırılmış, ortam gerilmiş, sonra da herkes dağılmış.
Ama işte…
Asıl mesele orada başlar. Sakin kalabilmek…
İçinden “Yeter artık” diye haykırmak geçerken, dışarıya “Anlıyorum sizi” diyebilmek… İşte o meziyet. O duruş.
O, yılların getirdiği olgunlukla, hayata karşı kazandığın iç disiplindir.
Ve ne yazık ki en nadir bulunan şeydir, özellikle bugünlerde.
İşte Müjde Ar da yaşadığı o kısa anda, tam da bu denklemde sıkıştı kaldı.
Bir muhabir…
Bir kamera…
Ve ardından bir çıkış:
“Çekmeyin beni!”
Bakın yıllardır bu mesleği yapan biri olarak şunu çok net söyleyebilirim ki, aslında Müjde Ar böyle sinirlidir, çıkışları vardır. Ben de muhabirlik zamanımda kendisine yaklaşırken çekinirdim. Ancak ne de olsa son zamanlarda öyle gergin ki, ortam Müjde Ar'dan da biraz sakinlik bekliyor insan. Yani bu olayda ben bunu hissettim.
Çünkü son yıllarda sokakta yürürken omzunuza biri çarpsa, özür dilemek yerine size bakıyor: “Ne var?” diyor.
Trafikte biri sinyal vermeden önünüze kırıyor, sonra da camdan bağırıyor: “Kör müsün kardeşim?” diye bağırıyor ya da korkunç kavgalar başlıyor.
Markette, hastanede, sosyal medyada…
Her yer patlamaya hazır bir bomba gibi.
Ve herkesin eli hep tetikte:
Sinirlenmeye, bağırmaya, yargılamaya…
Tamam zor gibi ama biraz sakin olmak gerek. Çünkü incelik, her şeyin önüne geçer.
Ve nezaket…
Onun modası hiç geçmez.