Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Abdurrahman Yıldırım Sütaş mayası iyi tuttu, Bingöl'ü sıçrattı
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Finansal piyasalarda önemli gelişmeler yaşanıyor. Ancak bu haftaki yazıyı yarına bıraktım. Çünkü bir grup gazeteciyle Türkiye’nin en büyük süt işleyicisi Sütaş’ın Bingöl’de henüz resmi açılışı yapılmayan entegre tesislerine gittik. Burada Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz’dan bilgi aldık. Süt önemli, ette yaşanan sorunun da anası.

        ➔Bursa Karacabey’de 1975’te kurulan Sütaş 50. yılına girdi ve sadece süte odaklandı. Pakistan ve Makedonya’da iki, Türkiye’de ise Bursa, İzmir, Aksaray ve Bingöl’de dört olmak üzere altı ayrı merkezde faaliyet gösteren Sütaş’ın şimdiye kadarki toplam yatırımları 822 milyon doları buldu.

        2024’te 39.6 milyar liralık ciroya ulaşan Sütaş, 50’nci kuruluş yılında İSO 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinde 50. sıraya yükseldi.

        ➔Şirket 2024’te 1 milyon ton süt işleyerek günlük ortalama 6.7 milyon paket süt ürününü tüketiciyle buluşturdu. 182 bin satış noktasından müşterilere ulaşan Sütaş ürünleri her 10 sofranın 8’inde yer alıyor. Sütaş kayıtlı süt pazarından yüzde 10 payı ile en büyük kuruluşu.

        ➔Sütaş 5.800 kişisi bordrolu, 2.000 kişisi sözleşmeli 7.800 kişiye doğrudan istihdam sağlıyor, 20.000 üretici aile ile çalışıyor.

        USTALIK ESERİ

        ➔Fabrika için Elazığ’da yer bakarken Muharrem Yılmaz’ın karşısına şimdi Cumhurbaşkanı Yardımcısı, dönemin Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın önerisiyle komşu il Bingöl çıkmış.

        Hayvancılığa uygun doğası ile Bingöl’de süte atılan maya iyi tutmuş ki, Muharrem Yılmaz 2030 yılında kapasitenin dolmasını bekliyor.

        ➔Beklenen ise bölgede paketli süt ürünleri tüketiminin artması. Türkiye’de süt ve süt ürünlerinin yaklaşık yarısının markasız biçimde tüketiliyor.

        Sütaş Bingöl Entegre Tesisleri, Muharrem Yılmaz’ın kendi deyimiyle “ustalık eseri.”

        ➔Süt işleyen fabrikada herhangi bir koku yok, yerde su göllenmesi veya damlası yok. Her taraf kuru. Hemen her şey boruların içinde. Sadece bu fabrikada 50 kilometre uzunluğundan boru döşenmiş.

        ➔Süt kontrol edilerek ve hijyenik şartlarda istasyonda fabrikaya basıldığında üretim otomatikleşiyor, bilgisayarlar tarafından yönetiliyor ve denetleniyor. Temizliği de aynı şekilde yapılıyor. Süt girip 18 ayrı süt ürünü olarak çıkıyor.

        3.200 dönüm arazi üzerine 202 milyon dolara kurulan tesis, 4 fabrika ve 4 çiftlikten oluşan modern bir işletme ve Bingöl’e birkaç kilometrelik mesafede.

        ➔Süt, yem, enerji ve gübre olmak üzere birinin çıktısı diğerinin girdisi şeklinde dört fabrikan kurulu entegre tesiste ayrıca damızlık süt sığırı, düve, besi, süt hayvancılığı ve eğitim merkezi olarak dört çiftlik de yer alıyor.

        4 FABRİKA,4 ÇİFTLİK

        ➔Hayvanın gün içinde besin ihtiyacını karşılayan yemler ile bunlara ait karışım oranlarını ifade eden Rasyon Hazırlama Merkezi de bu tesiste hayvancılığa kazandırılan önemli bir teknolojik yenilik.

        ➔Çiftliklerin ortasında büyük çark şeklindeki kurulan platformun adı “döner sağım sistemi.” Memesi şişen ve rahatsızlık duyan hayvan tek başına buranın yolunu tutuyor. Sıraya giren hayvanların önce memeleri temizleniyor ve kendi başlarına dönen çarka sağım alanına çıkıyor. ➔Sağım bittiğinde yine kendiliğinden ayrılıp geldiği yere dönüyor. Bu platformda aynı anda 80 ineğin sağımı otomatik yapılıyor.

        ➔Çiftliklerde 7.023’ü sağmal olmak üzere toplam 15.618 büyükbaş hayvan bulunuyor. Süt fabrikasında ise günde bin ton işleme kapasitesi bulunuyor.

        ➔2024 yılında hububat sapı, yonca ve silajlık mısır üretimi karşılığında bölge çiftçilerine 245 milyon TL ödendi. Bu rakamın 2025 yılında 414 milyon TL’ye çıkacağı tahmin ediliyor.

        ➔Bingöl’de 658 üretici aile ve çiftlikten günde 28,3 ton süt tedarikine başlandı. 1.012 kişiye doğrudan istihdam kapasitesine sahip tesislerde halen 893 kişi istihdam ediliyor ve bunların büyük çoğunluğu Bingöl ve komşu illerinden geliyor.

        Sütaş mayasının Bingöl’de iyi tutmasında ve çeyreyle bütünleşmesinde entegre bir tesis olması yanında çiftçilerden sözleşmeli şekilde süt alması etkili.

        BİNGÖL’E KATKISI NE?

        Prof. Dr. Erinç Yeldan ve Kamil Taşcı tarafından yapılan Etki Analizi çalışmasına göre 2033 yılında normalde 2 milyar 254 milyon dolar tahmin edilen Bingöl’ün GSYH’sı Sütaş yatırımı sonrasında 3 milyar 641 milyon dolara ulaşacak.

        ➔Sütaş yatırımı olmaksızın normalde 2033 yılında 7.322 dolara ulaşması beklenen Bingöl’ün kişi başına geliri bu yatırım sonrası 10.221 dolara çıkacak. Bu da kişi başına ve dolar bazında yüzde 40 artış demek.

        ➔Bu artışla Bingöl’ün Türkiye iller arasındaki yeri 73’ten 38’inci sıraya çıkacak, 35 basamak birden atlayacak.

        ➔Yatırımının doğrudan ve dolaylı toplam istihdam etkisinin 8 bin 611 kişi olacağı hesaplandı. Sütaş, bünyesinde çalıştırdığı her bir kişiye karşılık 8 kişiye daha istihdam imkânı oluşturacak.

        ➔İlde toplanan vergi gelirlerinin normal eğilimi ile 2033 yılında 165,1 milyon dolar olması beklenirken Sütaş yatırımı sonrasındaki büyüme ve canlanma ile bu rakam 404 milyon dolara ulaşacak.

        “SÜT SANAYİNİN EN BÜYÜK İHTİYACI İSTİKRAR”

        ➔Fabrikayı gezerken Muharrem Yılmaz çiftlikten sofralara entegre iş modelinin enerji üretiminden organik gübre üretimine, yem bitkileri üretiminden süt hayvancılığına, yüzlerce süt ürününün üretilmesinden tüketicilerin sofralarına ulaştırılmasına kadar uzanan kapsamlı bir entegrasyon sağladıklarını belirterek şu noktaların altını çizdi:

        “Sütten daha iyi, daha doğal bir gıda olamaz. En iyisi süt, alternatifi yok. Biz de 50 senedir buna para yatırıyoruz. Küçük üreticilerle büyümeye çalışıyoruz. Bingöl’de bazı çiftçilerin yerini bilmediği tarlasının değeri artık 10-20 katına çıktı.

        ➔Süt sanayinin en büyük ihtiyacı istikrardır. Bu anlamda Ulusal Süt Konseyi’nin çok önemli bir işlevi var. Kıymetini bilmek zorundayız.

        ➔Süt arzının bol olduğu dönemde Tarım Bakanlığı devreye giriyor ve ESK aracılığıyla günlük 2.500-3.000 ton süt alıyor, süt tozu yapıyor. Süt arzı martta başlayıp Haziran’da son bulan 4 aylık dönemde boldur. Bu dört ayda yıllık üretimin yaklaşık yarısı yapılıyor.

        ➔Mevsim dönünce arz düşüyor ve denge yeniden kuruluyor. Bakanlık da süt tozunu sadece ihraç kaydıyla satıyor.

        ➔Biz de sadece Ulusal Süt Konseyi’nin belirlediği rakamdan süt alıyoruz.

        “SÜT NİYE 3 YILLIK BİR YATIRIMDIR?”

        ➔Ana olmadan dana olmaz. Sütün sorununu çözmeden etin sorunu çözülmez. Önce sütteki sorunu çözmek için üretime bakalım.

        ➔Bir inek doğumdan 27 ay sonra süt verir. 9 aylık gebelik dönemi de eklenince üç yıllık bir yatırım vadesi demektir.

        ➔Bu vade üretici için uzundur ve bu nedenle önünü görmesi lazımdır. İstikrar bu nedenle süt üreticileri için de çok önemlidir.

        ➔Kurulu mekanizmalar, müdahale alımları, gerçekçi bir taban fiyatın belirlenmesi çok elzemdir.

        ➔Hayvanın beslenme maliyetinin yönetilmesi de fiyat istikrarını gerekli kılar. Ticari krediyle finanse edersen batarsın.

        ➔Bütün bunların planlı yapılması lazım. Fiyatta istikrarın kurulması için biraz zamana ihtiyaç var. Bu konuda müdahale alımları ve taban fiyat uygulamasının sürdürülmesi çok önemli. Mevsim dalgalanmalarını azaltıyor. Aksi dalgalanma yaratıyor.

        ➔Biz sanayici olarak süt sıkıntısı çekmiyoruz. Eğer bir bölgede satışlar artarsa diğer bölgelerin sütünü buraya çekiyoruz.

        Üreten sanayici mutlu değil. Ben süt fiyatı artmadan diğer maliyetlerim artsa bile fiyatı artıramıyorum. Çünkü tüketim sınırlı.”

        DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR

        ➔Hem sorduğumuz sorulardan hem de fabrikada gördüklerimizden anlatılanlardan süt ürünlerine ilişkin bazı önyargılarımız da yıkıldı ve detayları öğrendik.

        ➔Bunlardan ilki kaymaklı yoğurt ile kaymaksız yoğurt farkının aslında olmadığı. Çünkü süt aynı süt, yağ farkı yok. Sadece mayalanma şekli farklı. Kaymaklı olacaksa mayalanma süresi biraz daha uzuyor ve sütün içindeki kaymağın üste çıkması sağlanıyor.

        ➔Kaymaksızda ise kaymak yoğurdun her tarafına homojen dağılmış olarak var. Önemli olan yoğurdun yağ oranının kaç olduğu.

        Eğer kaymağını sevmiyor ve üstten sıyırıp atılıyorsa geriye kalan yoğurdun yağ oranı kaymaksıza göre daha düşük oluyor. Yoğurtta önemli olan yağ oranı.

        ➔Bir de özellikle tava yoğurdu gibi daha katı yoğurtlara jelatin gibi katkı maddesi karıştırılarak yapıldığı şehir efsanesinden ibaret. Evde mayalanan yoğurtlar daha sulu olurken ve daha kısa sürede bozulurken fabrika yoğurtları daha katı. Buradaki işin sırrı sütün suyunun buharlaştırma yoluyla azaltılmasından geliyor.

        ➔Sütaş’ta 1 kg yoğurt 1.5 kg sütten yapılıyor. Katılık buradan geliyor. Raf ömrü taze mayadan ve mayalanma şeklinden geliyor. Tava yoğurdunun “taş gibi” katı olması 1 kg için kullanılan süt oranının 1.5 kilonun da üzerine çıkarılmasıyla mümkün oluyor. Ürünlerin doğal olduğunu marka taahhüt ediyor.

        ➔Bir de günlük pastörize süt ile uzun ömürlü sütün arasında benzer bir durum var. Süt aynı süt, pastörize 76 dereceye kadar ısıtılan ve bu ısıda 12 saniye tutulan sütün 4 derecede soğutulmasıyla elde ediliyor.

        ➔Uzun ömürlü süt ise 135-150 dereceye kadar yüksek sıcaklıkta kaynatılıp 2-4 saniye ısıl işleme tabi tutulduktan sonra yine 4 derecede soğutuluyor. Dayanıklı sütler mineral, yağ ve protein bakımından daha zayıf bulunuyor.

        Ancak her iki tür sütte de katkı maddesi yok. Ambalaj farkı ise var. Ambalajı açıldıktan sonra buzdolabında tutulsa dahi sütün iki günde tüketilmesi tavsiye ediliyor.

        ➔Merdiven altı dediğimiz kayıt dışı üretimde, iddia edildiği gibi son tüketim tarihi geçmiş peynirler eritilerek ve raf ömrü uzasın diye katkı maddesi eklenerek yeniden satışa sürülüyor mu, bilemeyiz. Ama fabrikalarda eritme peynirlere de diğerlerinden farklı bir muamele yok, gerçek süt kullanılıyor ve herhangi bir katkı maddesi içermiyor.

        Yanlış bildiğimiz bir konu da kalitesi düşük tereyağlarının süt tozundan yapıldığı kanaati. Muharrem Yılmaz’a göre normalde bu mümkün ama üreten daha pahalı bir yöntemi niye seçsin. Sütü önce toz haline getirip sonra onu tekrar sulandırıp yağını çıkarmak daha maliyetli bir yol. Sahte ve hileli tereyağlarında ise karıştırmak gibi başka yöntemler deneniyor.

        SUYUN VE AÇIK HAVANIN ÖNEMİ

        ➔İnekler için hava ve suyun bolluğu çok önemli.

        ➔Her bir litre süt için daha fazla su gerekli. Çiftlikteki ineklerin günlük su ihtiyacı ortalama 100 litre. Su eksik ise süt de eksik çıkıyor. Herhalde süte su karıştırma gibi sokak satıcısı alışkanlığımız buradan geliyor olsa gerek.

        ➔Ayrıca hava inekler için son derece önemli. Çünkü bir ineğe bir litre süt için 500 litre kan dolaşımı gerekiyor. Bu da etrafı açık bir yapı ve sıcak olmayan bir havayla mümkün.

        ➔Bu nedenle çiftlikler etrafı açık inşa ediliyor. Güneşten etkilenmesini ve strese girmesini önlemek için de tavanlara vantilatör takılmış.

        ➔Gezerken çiftliğin ağaçlandırılmadığını fark ettik. Öğrendik ki ağaçlar kuşları çekiyor. Kuşlar da ineklerin hazır yemini gagalıyor. Ağaç olmamasına karşılık yine de 10’larca kuşun inek yemlerine dadandığını gördük.