Küresel piyasalar tarihi zirvelerde salınırken gözler bir kez daha Jackson Hole toplantısına çevrilmişti. Yıllardır “merkez bankacılığının Davos’u” sayılan bu buluşma, piyasalar için sadece teknik bir tartışma platformu değil aynı zamanda yön arayan yatırımcıların pusulası işlevini görüyor.
➔Bu yıl da öyle oldu. Fed Başkanı Jerome Powell’ın kürsüye çıkışı, borsaların ve tahvil piyasalarının merakla beklediği andı. Powell, eylülde faiz indiriminin masada olduğu mesajını veren cümlesi “Artan işgücü piyasası riskleri ve değişen ekonomik görünüm nedeniyle para politikası duruşunu ayarlamak gerekebilir” oldu.
➔Faiz indirimine kapı aralama, yatırımcıların duymak istediği sözdü. Piyasaların bu denli heyecanlanmasının ardında basit bir gerçek yatıyor: Tarihi zirvelerdeki endeksler ancak düşük faiz ortamında sürdürülebilir görünüyor.
➔Mesajla birlikte ABD’de faizler geriledi, dolar değer yitirdi ve Wall Street endeksleri dakikalar içinde sertçe toparlandı. Son beş günde gerileyen S&P 500 düşüş eğilimini bitirerek yeniden tırmanışa geçti.
➔Hatta faize duyarlı küçük ölçekli şirketlerin performansını yansıtan Russell 2000 Endeksi yüzde 3,8 ile en kayda değer sıçramayı gösterdi.
➔Tüm dünya borsaları da MSCI endeksiyle 955’e çıkarak tarihi zirvesine yükseldi.
➔Küresel ölçekte risk iştahı kabardı, gelişen ülkelerin para birimleri bile nefes aldı.
➔Powell’ın sözleri eylül ayı için faiz indirimi beklentilerini bir anda yüzde 90’lara taşıdı.
EYLÜLDE GERÇEKTEN FAİZLER İNDİRİLİR Mİ?
➔Bu noktada yatırımcıların aklındaki kritik soru şu: “Powell’ın kapı aralaması, gerçekten içeri girilmesi için bir davet mi, yoksa sadece
kapının arkasında kalma stratejisi mi?”
➔Eylülde faiz indirimi gelir mi? Verilere ve gelişmelere bağlı. Belki gelir.
➔Ama bunun garantisi yok. Fed’in zaferi ilan etmeden, piyasaları kontrol altında tutmaya çalıştığı açıkça görülüyor.
➔Piyasalar, şu anda gördüğü faiz indirimi işaretine sarılmış durumda.
➔Ancak bu rüzgârın gerçekten kalıcı olup olmadığını belirleyecek şey, Fed’in açıklamalarından ziyade ekonomik veriler olacak. Bu çerçevede dikkat çekici olan piyasaların tepkisi değil Powell’ın seçtiği vurguydu.
➔Enflasyon hâlâ yüzde 2,6 ile hedefin üzerinde seyrederken, Powell konuşmasının ağırlığını istihdam piyasasındaki risklere verdi.
➔Yani, enflasyonu ikinci plana iterek işsizliğin büyüme üzerindeki etkisini öne çıkardı. Bu, bir Fed Başkanı için olağan bir öncelik değişimi değil.
➔Çünkü enflasyon 2022’deki agresif faiz artışlarının ardından ciddi biçimde geriledi. Fakat hâlâ hedefin üzerinde.
➔İşgücü piyasasında ise soğuma sinyalleri gelse de tam istihdamdan uzak değiliz. İşsizlik oranı hala yüzde 4,2’de.
➔Üstelik erken zafer ilan etmek ve faizleri çok erken indirmek, Powell’ın defalarca vurguladığı bir konu ve Fed’in en büyük korkusuydu.
➔Bu nedenle, eylülde gerçekten bir faiz indirimi gelir mi sorusunun yanıtı, aslında ekonomik verilerin seyrine bağlı.
POWELL’IN STRATEJİSİ
➔Powell’ın konuşmasının satır aralarında dikkat çeken bir başka unsur, “politika yapıcıların esnekliği” vurgusu oldu. Yani Fed ne tamamen şahin, ne de tamamen güvercin, adeta “veri bağımlı” bir çizgide ilerliyor.
➔Bu söylem, piyasalara umut verirken aynı zamanda bir güvenlik supabı işlevi görüyor: Eğer veriler bozulursa, Fed’in adım atmaktan vazgeçmesi için hâlâ gerekçesi var.
➔Dolayısıyla Powell, piyasalara destek veriyor ama aynı zamanda bir fren mekanizması kuruyor. Bu ikili strateji, Fed’in 2020 sonrası dönemde sıkça başvurduğu bir yöntem.
➔Eğer Powell eylülde gerçekten indirime giderse, bu yeni bir “boğa piyasasının” kilometre taşı olabilir.
➔Ancak tam tersi olursa, yani Fed beklenenden daha sabırlı davranırsa, şu anki coşku hızla bir düzeltmeye dönüşebilir.
➔Yatırımcılar için kritik soru şu: Fed’in faiz indirimine başlama eşiği tam olarak nerede?
➔Çoğu analist, en az iki aylık düşük enflasyon verisinin güvence sağlayacağını düşünüyor.
➔Aksi hâlde Fed, tarihi zirvelerde dalgalanan piyasaları kendi elleriyle köpürtmek istemez.
İNCE AYARLI MÜDAHALE Mİ?
➔Powell’ın Jackson Hole konuşması, sadece bir merkez bankacısının teknik değerlendirmesi değildi. Aynı zamanda küresel piyasaların ruh haline yapılan ince ayarlı bir müdahaleydi denilebilir.
➔Piyasalar duymak istediğini duydu ve zirvede kalmaya devam etti.
➔Ama esas soru hâlâ ortada duruyor: Fed gerçekten faiz indirimine gidecek mi, yoksa bu bir beklenti yönetiminden ibaret mi?
➔Belki de Powell’ın asıl başarısı burada yatıyor: Herkesin umutla beklediği bir geleceği işaret ederken, o geleceğin kapısını sonuna kadar açmadan piyasaları kontrol altında tutmak.
➔Kısacası, Jackson Hole’deki mesaj “faiz indirimi mümkün ama garantili değil.” Piyasalar şimdilik bu ihtimale sarılıyor.
➔Gerçek sınav ise eylül ayında, veriler masaya geldiğinde verilecek. Powell’ın ince dengesi hem ABD ekonomisinin hem de küresel piyasalardaki tarihi zirvelerin kaderini belirleyecek.
Tarihi kırılmanın eşiğinde miyiz?
Geldiğimiz aşamada rahatsız edici ama gerekli soruyu sormak zorundayız: Powell neden bir anda “tam güvercin” bir pozisyon aldı? Bunun cevabı sadece verilere mi dayanıyor, yoksa siyasi bir baskının sonucu mu?
➔Donald Trump aylardır Powell’a yükleniyor. Faizlerin “ekonomiyi boğduğunu” iddia ediyor, kamuoyu önünde Fed’i sık sık hedef alıyor. Seçim öncesinde büyümeyi canlı tutmak için düşük faizi istiyor.
➔Jackson Hole’de Powell’ın mesajı, bu baskıyla birebir örtüşüyor. Açıkçası, konuşmanın satır araları Fed’in bağımsızlığından çok Trump’ın siyasi ajandasına hizmet eden bir tablo çiziyor.
➔Eğer bu gözlem doğruysa, tarihî bir kırılmanın eşiğindeyiz. Çünkü Fed’in en büyük sermayesi, bağımsızlığıdır.
1970’lerde Nixon’ın Fed Başkanı Arthur Burns üzerindeki baskısı, enflasyonist bir felaketin yolunu açmıştı.
➔Bugün Powell’ın Trump’a teslim olması benzer bir risk taşır. Kısa vadede borsalar coşar ama uzun vadede fiyat istikrarı ve güvenilirlik ağır bir bedel öder.
➔Fed’in bağımsızlığı sadece Amerikan halkı için değil, tüm dünya için önemlidir. Küresel rezerv para olan doların güvenilirliği, Fed’in siyasi iktidardan bağımsız hareket edebilmesine dayanır. Eğer Washington’daki politik rüzgârlar para politikasını şekillendirmeye başlarsa, sadece ➔ABD değil; gelişen piyasalar, uluslararası sermaye akımları ve küresel finansal mimari sarsılır.
➔Powell’ın konuşması, işte bu yüzden, sıradan bir “güvercinleşme” olarak görülmemeli. Bu, Fed’in bağımsızlığının Trump baskısı altında erozyona uğrayabileceğinin sinyali olabilir.
TRUMP BASKISI: FED’İN BAĞIMSIZLIĞI SORGUSU
➔Eğer durum böyleyse piyasaları tehlikeli bir yol ve adeta tuzak bekliyor. Yatırımcılar Fed’in bağımsızlığını kaybettiğine inanırsa, doların “küresel güven unsuru” niteliği aşınabilir.
➔Böyle bir algı, uzun vadede ABD varlıklarına olan güveni sarsar. Yabancı fonlar siyasi iktidarın yönlendirdiği bir merkez bankasının verilerine değil, sadece Washington’daki seçim hesaplarına bakmaya başlarsa, küresel finans mimarisi temellerinden sarsılır.
➔Bu nedenle Powell’ın konuşmasının uluslararası piyasalarda yarattığı coşku yanıltıcı olabilir. Bugün borsalar alkışlıyor ama yarın Fed’in bağımsızlığının kaybolduğu algısı küresel sermaye kaçışına yol açabilir.
➔Tarihsel örnekler, siyasi baskının merkez bankalarının kararlarını etkileyebildiğini gösteriyor. 1970’lerde Nixon’ın Fed Başkanı Arthur Burns üzerindeki baskısı enflasyonist bir dönemin kapısını aralamıştı ve fiyat artışları ABD tarihinin en yüksek zirvesini görmüştü.
➔Bugün Powell’ın karşı karşıya olduğu tablo da benzer: Trump’ın bitmek bilmeyen faiz indirimi çağrıları, Jackson Hole’deki güvercin söylemle birleşince, “Powell sonunda Trump’a teslim mi oldu?” tartışmalarını gündeme taşıdı.
➔Elbette Powell doğrudan böyle bir teslimiyetin işaretini vermedi. “Veri bağımlı kalmaya devam edeceğiz” sözünü tekrarladı. Ama enflasyonu değil de işsizlik risklerini öne çıkarması, siyaseten daha “Trump dostu” bir duruş olarak algılandı.
TESLİMİYETİN BEDELİ
➔Powell, Jackson Hole’de sadece faiz indirimi kapısını aralamadı. Aynı zamanda “Trump’ın Fed üzerindeki gölgesini” de görünür kıldı.
➔Eğer Fed bu yolda devam ederse, kısa vadeli siyasi kazanç uğruna uzun vadeli güvenilirliğini yitirme riskiyle karşı karşıya kalacak. Bu da yalnızca ABD ekonomisini değil, küresel piyasaları da temellerinden sarsar.
➔Asıl soru ise artık sadece “Powell faiz indirecek mi?” değil. Aynı zamanda “Powell bağımsız mı kalacak, yoksa Trump’ın baskısı altında mı hareket edecek?” sorusu. Ya da masayı dağıtıp bırakıp gidecek mi?
➔Cevap ise hem ABD ekonomisinin yönünü hem de zirvede sallanan küresel piyasaların geleceğini belirleyecek.
➔Piyasalar şimdilik rekorları kutluyor. Ama bugünkü coşkunun arkasında bağımsız bir merkez bankacısının akılcı kararı değil, siyasetin baskısına boyun eğmiş bir Fed görüntüsü varsa, bunun bedeli ağır olur.
➔Sonuç olarak, asıl mesele faiz indiriminin gelip gelmeyeceği değil. Asıl mesele, Fed’in gerçekten hâlâ bağımsız olup olmadığı. Ve bugün bu sorunun cevabı hiç olmadığı kadar şüpheli görünüyor.