Önümüzdeki ay 80 yaş altı 135 kardinal beyaz entari üzerine kırmızı roblarını kuşanarak dış dünyadan tamamen tecrit vaziyette Sistina Şapeli’ne kapanıp yeni Papa’yı seçecek. Masa-sandalye düzenine geçilen şapelde “Eligo in Summum Pontificem” basılı pusularara, “Seni Papa seçiyorum” dedikleri adayın adını yazıp kağıdı ikiye katlayarak ortadaki şeffaf kaseye atacaklar. Üç kardinal oyları ayrı ayrı sayacak, oyların üçte ikisini alan Papa seçilmiş olacak; 33 veya 34 turda sonuç alınamadığı takdirde, iki aday arasında seçime gidilecek. Yine üçte iki çoğunluk gerekecek, bu iki aday oy kullanamayacak. Her seferde oylar özel fırına atılıp yakılacak, ayrı bir fırına dumana siyah veya beyaz rengini veren kimyasal atılacak. Günde dört oylamaya kadar yolu var, ancak bacadan günde sadece iki kez öğlen ve akşam duman salınacak.
Fasıl arkaik ama pop kültürün bu ritüeli heyecanla sevmesini seviyor Katolik Kilisesi; şapelin bacasından er geç beyaz duman çıkacak “Habemus Papam” olacak, bazilikanın çanları çalacak ve Fransiskus’un halefinin kimliği merakla beklenecek. İçeride, yeni adını almış yeni Papa, duygu yüküyle girildiği için “Göz yaşı odası” diye anılan bölüme geçip, hazır bekletileten kıyafet ve kırmızı pabuçlardan beden ve ayak numarasına uygun olanları giyecek, sonra balkondan Aziz Petrus Meydanı’nda toplanan kalabalığı selamlayacak.
Konklav süresince Sistina Şapeli birkaç günlüğüne de olsa huzur bulacak, çünkü son gördüğümde ruhani atmosferinden son derece uzak bir turistik kaos hakimdi. Tepede Yaratılış, zeminde pusetlerinde ağlayan bebekler, yasaklı merdivenlere yayılanlar, yerlerde pet şişeler ve Kıyamet Günü’nün önünde kıyamet gibi fotoğraf çekenler ki, o da yasak!
Bu oylama usulü tarih boyunca böyle seyretmedi elbette. İlk iki yüzyıl Katolik Kilisesi, milyonluk Roma’da beş bin kadar müridiyle küçük bir tarikat ebadında olduğu için ilk 15 Papa’nın isimleri dışında kimlikleri pek bilinmez. Ancak üçüncü yüzyılın ortalarından itibaren Katolik Kilisesi nüfuz ve iktidar ihtirası geliştirmeye başladı. Hz. İsa’nın havarisi Petrus’un ilk piskopos olduğu efsanesine dayanarak Roma, Hıristiyanlığın merkezi olduğunu iddia ediyordu artık.
Geçen yüzyıldan bu yana beş kıtada üç bin din adamının karıştığı on yıllarca sürüp üstü kapatılmış çocuklara cinsel istismar vakalarının yanında – adam boğdurmalar hariç - hiç kalır ama yüzyıllar içinde Kilise hiyerarşisinde piskoposluklardan papalığa nice skandallar yaşandı. Soylu ailelerin hakimiyetinde çocuk yaşta Papa olanlar, mevki satın alarak, zorbalıkla ya da nepotizmle Papalık tahtına konanlar.
En azılı Papa ailesi hiç kuşkusuz Borgia’lardı. Rodrigo Borgia 1492’de, Kardinaller Meclisi oylarını rüşvetle satın alarak seçilmiş, Papa 6’ncı Aleksander ünvanıyla Kutsal Baba’dan çok Mafya Babası tarzı icraatıyla nam salmıştı. Yolsuzlukla makamını kötüye kullanarak zenginleşme, şantaj, zehirle işlenen cinayetler, Vatikan’da alemler… Stendhal’e göre “Şeytanın yeryüzündeki en başarılı enkarnasyonu” olan 6’ncı Aleksander’i Santa Maria Maggiore’nin sunağında İblis’le pazarlık yaparken gördüğüne yemin edenler bile vardı. Rüşvet karşılığı Kilise’de makam dağıttığı gibi 15 yaşındaki oğlunu başpiskopos; cariyesi Giulia’nın kardeşi Alessandro Farnese’yi ise kardinal yapmıştı. Farnese sonraki yıllarda Papa 3’üncü Paulus olarak Roma Engizisyonu’nu kuracak, amansız bir cadı ve büyücü avı başlayacaktı.
KADAVRA SİNODU VE PORNOKRASİ DÖNEMİ
Borgia ailesinin roman, film ve dizilere konu olan sefih hayatı bir yana, Kilise hiyerarşisine kadın parmağı karıştığı zaman tarihçilerin mizojenik dürtülerle daha pespaye tablolar çizdiği, metreslerin Papalık hanedanları kurduğu da vaki. Papa metresi Marozia’nın iki oğlu, iki torunu, iki torun çocuğu ve bir de torununun torunu Papa olmuştu mesela. Marozia ve annesi Theodora’nın icraatları nedeniyle tarihe “Saeculum obscurum” (Karanlık çağ) olarak geçen, “Pornokrasi” veya “Fahişeler yönetimi” diye anılan 9’uncu Yüzyıl sonundan 11’inci Yüzyıl ortalarına kadar süren dönemden bahsediyoruz.
Marozia’nın hikayesi 897 yılında Kadavra Sinodu’yla başlar, daha doğrusu yazılı kayıtlara girdiği ilk yer orasıdır. Olay şöyle cereyan eder:
Papa Formosus vefat edeli dokuz ay olmuş, Roma’daki ebedi istirahatgahında yatıyordu. Ancak halefi Papa 6’ncı Stefanus’un görülecek hesabı vardı, Formosus’u seçime hile karıştırmak ve yalan yere yemin suçlarından yargılamak üzere mezarından çıkarttırdı, çürümeye yüz tutmuş naaşı Papalık kostüm ve dekorlarıyla tahta oturttu. Üç piskopos savcılık görevini üstlendi, bir papaz da ölünün avukatı oldu. Üç gün süren celseler sonunda suçu sabit görülen Formosus’un teslise yarayan üç parmağı kesilip cesedi Tiber Nehri’ne atıldı.
Kadavra Sinodu (Jean-Paul Laurens - 1870)Kilise tarihine Kadavra Sinodu olarak geçen bu tuhaf vakanın tanıkları arasında altı yaşındaki Marozia da vardı. Soylu Roma Konsülü Theophylakt ile güzeller güzeli Theodora’nın kızı.
Marozia 15’ine geldiğinde, annesi Theodora marifetiyle kendisinden 30 yaş büyük Papa 3’üncü Sergius’a metres verildi. Sergius, seçilmiş bir Papa değildi. Askerleriyle Roma’yı işgal edip, seleflerinden ikisini hapsederek öldürtmüştü. Ruhban sınıfına henüz evlilik ve cinsellik yasağı getirilmemişti. Papaların 39’u evliydi ve 16’ncı yüzyıla kadar çok sayıda Papanın metres tutup, cariyeler bulundurduğu ve çocuk sahibi olduğu malum. Sergius kudretinin doruğundayken Marozia da bir oğul dünyaya getirdi ve Spoleto Uçbeyi Alberich ile evlendi. Tarihçilerin deyişiyle “Marozia’nın Papaları tayin ettiği, azlettiği, öldürdüğü ve doğurduğu dönem” böylece başlamış oldu.
Marozia, Roma'nın fiili hükümdarıydıKilise tarihçisi Cremonalı Liutprand ise belirgin bir kadın düşmanlığıyla daha arsızca tarif ediyor Marozia’yı: “Venüs’ün ateşinden alev almış utanmaz fahişe…” Pornokrasi diye anılan o karanlık dönemde Papalar, Romalı aristokratlarla İtalyan kralları ve Alman imparatorlarının oluşturduğu iktidar ekseninde etkisiz figürlerdi. Çok hızlı değiştiriliyor ve tehlikeli yaşıyorlardı; 882-1046 yılları arasında 45 papanın bir kısmı görevden alındı, bir kısmı zindana atıldı, bazıları sürgüne gönderildi veya katledildi.
Kendisini soylu Roma Senatörü ilan eden Marozia, oğlunu Papa yapmak için mıntıka temizliğine girişmişti. Annesi Theodora’nın ölümünden sonra, kadının eski aşığı Papa 10’uncu Yuhanna’yı azledip Castel Sant’Angelo’da zindana attırmış ve boğdurmuştu. Yuhanna’nın iki halefini de öldürttükten sonra Morazia’nın Papa Sergius’tan olma oğlu henüz 20’sinde 11’inci Yuhanna adıyla Papalığa yükseldi. Oğlan tahta çıkar çıkmaz, annesinin ikinci kocası Toskanalı Guy’den boşanmasını sağladı ki, adamın üvey kardeşi İtalya Kralı Hugo ile evlenebilsin! Hugo’yu da karısından boşattı.
HAYIRSIZ EVLAT PAPA OLDU
Marozia’nın dul kaldığı ilk kocadan Alberich adında bir oğlu daha vardı. Kral Hugo’nun üstüne yanlışlıkla su dökünce yüzüne tokat yemiş ve üvey babaya karşı kin beslemeye başlamıştı. Ve ilk fırsatta intikamını aldı; ortalık yerde Roma’yı fahişelerin yönettiğine dair öyle bir konuşma yaptı ki, kasttettiği öz annesiydi. Bunun üzerine galeyana gelen halk tam da düğün günü Castel Sant’Angelo’yu bastı, Hugo surlardan atlayarak kaçmayı başardı. Marozia ise kaçamadı ve oğlu tarafından kalede zindana atıldı.
Oğul Alberich tam 25 yıl papalık yaptı, ölüm döşeğindeyken oğlu Octavian’ın, kendisinden sonra Papa seçilmesi için bütün soylulara Aziz Petrus’un mezarı üzerine yemin ettirdi; 18 yaşındaki çocuk 12’nci Yuhanna adıyla Papa oldu ve ikametgahı Lateran Sarayı’nı randevuevine çevirdi. Petrus’un mezarını ziyaret eden kadınlara tecavüz dahil türlü suçlar işleyen 12’nci Yuhanna, bir cariyesiyle cürmü meşhut halinde yakalandığı koca tarafından öldürüldü.
Marozia’nın akıbetine gelince, hayatının normal bir ölümle sonlanmadığına dair rivayet muhtelif. Zindanda 5 yıl geçirdiği ve Papa 15’inci Yuhanna tarafından yastıkla boğularak öldürüldüğü söylenir.
EN EFSANE KONKLAV
Papaların bu yöntemlerle el değiştirdiği çağ 11’inci Yüzyıl sonlarına doğru kapandı ve konklav (cum clave – anahtarlı) denemelerine girişildi. En efsane konklav, 4’üncü Klemens’in ölümü sonrasına denk düştü. Papa 29 Kasım 1268’de, İtalya’nın orta kesimlerindeki Viterbo’da vefat etmişti. Olay mahallinde derhal seçim yapılmasına karar verildi. Ancak siyasi kargaşa nedeniyle seçim çıkmaza girdi: Yeni taç giymiş Sicilya Kralı Fransız Şarl, Fransız kardinalleri İtalyan kardinallere karşı kışkırtıyordu. Aradan iki yıl geçmiş ve ev sahibi Viterbo beylerinin sabrı tükenmişti; toplantı mekanının çatısını söküp kardinalleri açık havada bırakarak ekmekle suya mahkum ettiler. İki yıl dokuz ay iki gün sonunda Papa seçildi: 10’uncu Gregor.
16’ncı Benedikt’in 2007’de getirdiği 33 veya 34 tur sonrası iki adaylı seçim kuralı sayesinde Viterbo vakası gibi bir tıkanıklığın önü kesildi. Ayrıca her türlü manipülasyon ihtimaline karşı seçim ortamında konuşmak yasak, sadece oy kullanmak ve dua etmek serbest.