İnsaniyetsizlik namına ne kadar kötü olunabilir, Gazze’de test ediliyor. İsrail iki aydır Gazze’ye yardım sevkiyatına geçit vermiyor. İki milyon Filistinli gıda krizinin pençesinde, bir-iki haftaya çorba kaynatacak zerre malzeme kalmayacak. İnsani yardım kuruluşları bağışlar topluyor, “Vicdan” gemileri denizlere açılıyor, yollarda dronlarla vuruluyor, mutlak şüpheli İsrail. Velev ki, yolda vurmadı aslında o yardımın Gazze’ye ulaşma şansı sıfır.
İsrail Gazze’ye saldırıyı genişletme planını “nihai işgal” seçeneğiyle tamamlarken, diğer yandan Gazze’ye yardım dağıtım işini Amerikan özel güvenlik şirketlerine ihale etmek için tezgah hazırlıyor. BM ve diğer insani yardım örgütleri feveran ediyor, hem insani ilkelere sığmadığı için, hem de lojistik imkansızlık nedeniyle ve Gazzeliler ile yardım çalışanlarını riske sokacağı için.
Netanyahu kabinesinin aldığı karara göre gıda yardımı her bir sivil Gazzelinin ihtiyacı kadar, ne bir gram eksik ne bir gram fazla, “yeteri kadar” gidecek. Planlamayı yapan İsrailli yetkililer Amerikan medyasına öyle söylüyor. “Yeteri kadar” öldüremedikleri Gazzeli çocukların ne kadar kıt besleneceğine onlar karar verecek. Silahlı güvenlik elemanlarının kontrolündeki gıda ve hijyen malzemeleri, uluslararası yardım çalışanları tarafından altı ayrı merkezde biyometrik yüz tanıma sistemiyle dağıtılacak ki, Hamas’ın eline geçmesin, örgüt dağıtıma karışmasın. İsrail, Hamas’ın sivillere gitmesi gereken yardım malzemelerini satarak milyonlarca dolar hortumladığını iddia ediyor ama ortada kanıt yok. Bu arada Hamas’ın temel ihtiyaç maddelerini yağmalayanları infaz ettiğine dair haberler geliyor.
“Yeteri kadar” denilen insani yardım, iki haftada bir her haneye 20 kiloluk gıda ve temel ihtiyaç maddesi içeren paketten ibaret. İsrail, günde 60 kamyonun Gazze’ye geçişine izin verecek ki, iki aylık ateşkes boyunca izin verilen hacmin ancak onda biri kadar. İsrail’in “yeteri kadar” miktarı nasıl hesapladığı meçhul ama her merkez 5 bin – 6 bin haneye hizmet vereceği için 2 milyon Filistinlinin ihtiyacını karşılaması mümkün değil. Yardım örgütlerine göre İsrail’in niyeti insani krizi gidermek değil, uluslararası baskıyı sündürmek. Sevkiyat kıtlığı nedeniyle dağıtım merkezlerinde izdiham kaçınılmaz.
Refah'ta ekmek izdihamıİsrail Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben Gvir’e kalırsa, aslında Gazze’ye insani yardımda bulunmak İsrail’in üstüne vazife bile değil; pazar günkü kabine toplantısından sızan bilgiye göre “Yeteri kadar gıdaları var” demiş. Yardım sevkiyatının başlamasına bir tek o itiraz etmiş. Aşırı sağcı bakan, ocak ayındaki ateşkes üzerine kabineden istifa etmiş, İsrail’in anlaşmayı bozarak Gazze saldırısını sürdürmesi üzerine geri dönmüştü.
Zaten Netanyahu’nun partisi Likud’dan milletvekili Moşe Saada, itiraf da sayılmaz övünerek açık açık söylemişti; “Evet, Gazze’yi açlıktan öldüreceğiz, buna mecburuz…” Çekinme marjı sıfır. Ultra milliyetçi Maliye Bakanı Bezalel Smotriç de Gazze’yi kalıcı olarak işgal edeceklerini söylüyor. Plan, ateş atındaki aç susuz Filistinlilerin tamamını güneye sürüp sıkıştırmayı içeriyor. Sonrası mı, meçhul.
İSRAİL’DEN BM’YE: YA SEV YA TERK ET
“Yeteri kadar” insani yardım operasyonu büyük ihtimalle 13 Mayıs’tan sonra Trump’ın Ortadoğu turu sırasında başlayacak. Aslında Trump’ın yüzü suyu hürmetine başlayacak. ABD Başkanı, İsrail’e açık çek vermiş olmakla birlikte, Netanyahu ile telefon görüşmesinde Gazze’de sivillere yardımın sürdürülmesi telkininde bulunduğunu söylemiş, “Bu işin çaresine bakacağız, orada ilaç ve gıdaya büyük ihtiyaç var” demişti.
Ancak BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), diğer birçok örgütün de karşı çıktığı planı reddeden bir açıklama yayınladı. Washington Post’un çok sayıda kaynağa dayandırdığı habere göre İsrailli askeri yetkililer, pazarlığa meydan vermeyecek şekilde “ya sev, ya terk et” pozisyonuyla planı üst düzey BM temsilcilerine takdim etmişler.
Aslında Netanyahu kabinesinin ultra sağcı kanadı, insani yardım operasyonunun ordu eliyle yürütülmesini istiyordu, bu konu hayli tartışıldı. Çünkü niyetleri Gazze’nin tamamını işgal ederek sivil veya askeri bir rejim kurmak. Ancak Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, ordunun böyle bir operasyona hazır olmadığını ve sorumluluk üstlenmek istemediğini kabineye bildirdi.
YARDIM ÖRGÜTLERİNE AĞIR BASKI
İnsani yardım koridorlarının lojistiği ve dağıtım noktalarının güvenliğinden iki özel Amerikan şirketi sorumlu olacak: Safe Reach Solutions (SRS) ve UG Solutions. Bu iki şirket ateşkes sürecinde de Gazze’de kuzeyden güneye uzanan karayolunda kontrol noktaları oluşturmuştu. UG Solutions’ın başında, Irak ve Afganistan’da görev yapmış emekli Yeşil Bereli Jameson Govoni var. Alt yüklenici olarak planlama ve lojistiği yürütecek SRS ise CIA’den emekli istihbaratçı Phil Reilly’nin yönetiminde. Silahlı güvenlik elemanlarının gözaltı yetkisi olmayacak, ancak insani yardım kuruluşları yüz tanıma sistemiyle dağıtımdan kaygılı; İsrail tarafından hedef alınma endişesi hakim.
Haksız değiller, çünkü İsrail hükümeti Filistinlilere yardım eden yerli ve yabancı bütün sivil toplum örgütleri üzerinde ağır baskı uyguluyor. Mart ayında uluslararası yardım kuruluşları için vize ve akreditasyon kuralları sıkılaştırılmış, bu örgütlerin Filistinli çalışanları ve aileleriyle ilgili kimlik bilgilerini bildirme zorunluluğu getirilmişti. Bugünlerde mecliste görüşülen bir yasa tasarısı ise İsrailli STK’lara dışarıdan fon akışını durdurmayı hedefliyor.
İnsani örgütlerin kuralı: Taraf gözetmeden yardımŞimdi İsrail’in kurguladığı sistem Dünya Gıda Programı gibi BM kurumlarının Gazze’deki hareket kabiliyetini kısıtlayacak. İsrail, yardım örgütlerinin er geç plana uyacaklarını hesaplıyor. Ancak insani kuruluşlar, nerede ihtiyaç varsa taraf gözetmeden ve silahın gölgesi düşmeden yardım dağıtma ilkesiyle hareket ediyor. Güvenlik şirketlerinin silahlı elemanları nezaretinde yardım ise bu kurallara ters düşüyor.
Uluslararası hukuk, Gazze’ye engelsiz geçiş koridorunu zorunlu kılıyor. Ancak İsrail ateşkes sırasında sivillere yeterince malzeme gittiğini ve uluslararası yasalara göre “düşmana” yardım yükümlülüğü olmadığını iddia ediyor. Ortak bildiri yayınlayan BM kurumları ve diğer örgütlerin görüşü ise şöyle:
“Bu plan, Gazze’nin en kırılgan ve hareket kabiliyeti zayıf büyük bölümünün yine ikmal malzemesinden yoksun kalacağını gösteriyor. Temel insani ilkelere aykırı planlama, yaşamsal maddelerin kontrolüne yönelik askeri stratejinin parçası olarak tasarlarmış gibi görünüyor.”
Özetle, savaş suçlarına devam…