Edip usta da hayatımızdan göçüp gitti. Son yıllarda birer birer çocukluğumuz, gençliğimiz de yitip gidiyor.
Mesleğe başladığım ilk yıllarda çok kez Edip Akbayram'ın konserlerini takip ettim, kendisiyle sık sık muhabbet etme fırsatı buldum. O anlamda kendimi çok şanslı hissediyorum; çünkü şahsına münhasır özel bir insandı Edip Akbayram.
Ağabey gibi, baba gibi, dost gibi... Başka bir duruşu ve davranışı vardı.
Birçok anne ve babada olduğu gibi bir dönem için çok önemli olan Edip ustanın şarkılarının ve sesinin annemde de başka bir anlamı vardı. Tabii ben o yaşlarda pek anlamıyordum ama bundan yıllar önce müzik dünyasının kalbinin attığı Unkapanı'ndan sırf annem seviyor ve sadece onu dinliyor diye Edip ustanın tüm çıkan kaset çalarlarını bulup anneme hediye götürmüştüm. Nasıl mutlu olmuştu, o gün hala bugün gibi aklımda. Tabii yaşım ilerledikçe Edip ustanın yorumu ve şarkıları bende de çok büyük anlam kazandı. Neden bu kadar sevildiğini anladım.
Çünkü başkaydı Edip usta sevdası, sevgisi başka. Tıpkı Yıldız Kenter gibi, tıpkı Tarık Akan gibi, tıpkı Kemal Sunal gibi... Başkaydı, başka...
"Aldırma Gönül" derken başımızı öne eğmemeyi, "Güzel Günler Göreceğiz" derken inanmayı, "Hasretinle Yandı Gönlüm" derken hasret çekmenin bu denli yakıcı olduğunu ustanın şarkılarından öğrendik.
Say say bitmez gönül şarkıların ve yorumunla güle güle usta... Seni ve şarkılarını hiç unutmayacağız.
Hoşça kal çocukluğumuz, gençliğimiz...
Hoşça kal usta...
***
Zaten artık her şey yapay
Bizim nesil Edip ustalarla, Adile Naşitlerle, Kayahanlarla büyümüş bir nesil olduğu için bu dönemi o denli anlamakta güçlük çekiyoruz.
-Mesela yapay zeka yardımıyla yapılan, çok etkileşim aldığı için ödül alan Icardi'nin olaylı eşi Wanda Nara'yı anlamıyoruz. Yaptıklarına anlam veriyoruz. Ve gerçekten artık son bulsun istiyoruz.
-Mesela bir türlü akıllanmayan Dilan Polat'ı anlamıyoruz. Yine yeniden yaptığı her türlü paylaşım ile rezilliklerine rezillik katmasından yıldık. Kadın durmuyor, duramıyor. Ve her defasında bir saçmalık ile yine gündem oluyor.
-Mesela sırf "Sen bana nasıl kardeşim dersin" diyen bir cana, üstelik bir çocuğun canına kıyan insanlarla aynı dünyada yaşamaktan bıktık. Narinlerin, Rojinlerin, Ahmet Minguzzilerin yok olmasını istemiyoruz.
-Mesela sırf miras kavgası yapan insanlardan bıktık. Ferdi Tayfur'un ölümünün ardından ailenin hala kavga etmesi ve tüm çirkinleri ortaya dökmesinden yıldık.
-Mesela Yusuf Güney'in her defasında ortaya çıkıp bilip, bilmeden saçma sapan konuşmalarından yıldık.
***
Kimin ne yaşadığını gerçekten bilemeyiz
8 ay boyunca meme ve rahim kanseri ile mücadele eden Nursel Ergin'in röportajına denk geldim yakın zamanda. İzlerken bir kez daha;
-Kimin ne yaşadığını asla bilemeyiz.
-İnsanların gülerken, içlerinin kan ağladığını bilemeyiz.
-Dimdik duran bir insanın aslında arka planında felaketler yaşayıp, yaşamadığını bilemeyiz.
-Kim mutlu, kim mutsuz bilemeyiz.
Diye diye mırıldandım. Keşke bazıları da bu gerçekleri unutmasa. Unutmayın görünen fotoğrafta bambaşka bir dünya yatıyor olabilir...