Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler İdris Kardaş Trump planı kabul edilecek mi?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “Saddam Hüseyin’in kitle imha silahları programı aktif, ayrıntılı ve büyümektedir. Onu caydırma politikası işlememektedir. Bu program kapatılmış değildir; aksine işler halde ve çalışmaktadır. Bu belge, Saddam’ın askeri planlamasının bazı kitle imha silahlarını, kullanma emri verildikten 45 dakika içinde hazır hale getirecek şekilde tasarlandığını ortaya koymaktadır.”

        İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in sözlerinin yer aldığı bu belge, Irak işgaline doğru giden sürecin en önemli belgelerinden biriydi.

        Blair, ABD’nin yanında Irak işgaline katılmayı mutlak bir görev olarak görüyordu. BMGK onayı çıkmamasına rağmen bu işgal için adeta yanıp tutuşuyordu. ABD Başkanı Bush’un o kadar etki alanına girmişti ki kendi ülkesinde “Bush’un finosu” lakabını almıştı. Irak işgaline zemin hazırlamak için de alelacele bir rapor hazırlatmıştı. Raporun adı “September Dossier” idi.

        Bu rapor Irak’ta kitle imha silahları olduğunu açıklayan bir sürü yanlış bilgi ve sahte belgeyle donatılmıştı. İngilizler, kendilerini 45 dakika içinde vurabilecek çılgın bir Ortadoğu liderine karşı Blair’e destek verir duruma getirilmişti.

        Ancak İngiliz devleti 2016 yılında “Chilcot Raporu” adında başka bir rapor daha hazırladı. Yıllar sonra gelen bu kapsamlı soruşturma, “September Dossier” in Blair hükümeti tarafından savaşa gerekçe yaratmak amacıyla aceleyle hazırlandığını ve istihbaratın yanlış sunulduğunu teyit etti.

        Ama olan olmuştu.

        İşgal yüzünden Irak’ta en az 650 bin insan öldürüldü. Ülke, 23 yıldır bir türlü toparlanamadı. Bugün hala 2 milyondan fazla Iraklı, mülteci durumunda. Eğitim, sağlık ve alt yapı sistemleri tamamen çöktü. Milyonlarca insan topraklarında her gün terör ve şiddet dalgasıyla yaşamak durumunda kaldı. İşgalcilerin Iraklılara yaşattıkları işkenceler ve zulümler hafızlarda büyük yer edindi.

        Tüm bunların birinci sorumlusu ABD Başkanı Bush ise ikincisi de hiç kuşkusuz Tony Blair’di. Kendisi bunu yaparken de yalan bilgilerden oluşan belgelere başvurmaktan çekinmemişti.

        Blair 10 yıl süren Başbakanlık görevini 27 Haziran 2007’de bıraktı. O gün öğleden sonra 13 yıldır giydiği uğurlu ayakkabılarıyla Kraliçe 2. Elizabeth’e göreve bıraktığını söylemek için Buckingham Sarayı’na gitti.

        Saray’dan dönüşten birkaç saat sonra ise akşam üstü Orta Doğu Dörtlüsü olan ABD, AB, BM, Rusya tarafından Filistin-İsrail sorunu için özel temsilci olarak atandı.

        Arap dünyası Blair isminin Irak tecrübesini bildiği için bu karara tepki gösterdi.

        Blair ise Filistin’de tamamen ekonomik odaklı işler yaptı. İşin siyasi boyutuyla ilgilenmedi. Kendi iş çevresini genişletti. Dünyanın her yerinden bu bölgeye fon bulma şansına sahip olduğu için ilgisini bu konu çekmişti.

        Blair’in bu temsilciliği 2015 yılına kadar sürdü. Zira görevinden istifa etti. Bu süre içerisinde İsrail, Filistin’e onlarca kez saldırdı. Mesela, 2014 yılında Gazze’ye büyük bir saldırı akını başlattı. 50 gün süren bu katliamda neredeyse tamamı sivil 2500 kişi hayatını kaybetti. On binlerce insan yaralandı. İsrail, Gazze’nin altını üstüne getirmişti.

        Başka saldırılar da olmuştu. İsrail, Sıcak Kış operasyonu, Gazze saldırısı, Batı Şeria ve Refah’ta onlarca kez katliamlar düzenledi. On binlerce Filistinli öldürülüyor, Filistin toprakları İsrail lehine genişliyordu.

        Blair, bu görevdeyken şirketler ve vakıflar üzerinden birçok ülkeye aynı zamanda danışmanlık hizmeti veriyordu.

        Örneğin, Tony Blair Associates, Başbakan Nuri el-Maliki hükümeti döneminde Irak’ta ekonomik reform ve yatırım ortamı geliştirme konularında danışmanlık verdi. Petrol gelirlerinin yönetimi, elektrik altyapısının iyileştirilmesi, yabancı yatırımcıların Irak’a çekilmesi gibi alanlarda aktif rol üstlendi.

        İşgal ettiği ülkeye sonradan danışmanlık vermek ahlaki çıtasını ortaya koyuyordu.

        İngiliz Telegraph ve Guardian gazeteleri, Blair’in Irak’taki bu faaliyetlerinden milyonlarca dolar kazandığını, bunun da Blair’in Irak savaşındaki rolüyle ciddi bir ahlaki çelişki yarattığını yazdı.

        Afrika’dan Orta Asya’ya, Ortadoğu’dan Körfez ülkelerine kadar birçok ülkeye danışmanlık yaptı ve milyonlarca dolar kazandı.

        Tony Blair’in adı geçtiğimiz gün Trump’ın Gazze planı ile tekrar gündeme geldi.

        Plana göre Gazze’yi yönetecek kurulda görevli olacağı ilan edildi.

        Daha önceki siciline bakınca meseleye daha çok para odaklı bakacağı kesin gibi.

        Bu köşede bahsetmiştim. Geçtiğimiz ay; Blair, Trump’ın damadı Kushner ve Netanyahu’nun sağ kolu Dermer ABD’de Trump ile görüşmüş ve Gazze’nin geleceği konusunda konuşmuşlardı.

        Trump’ın, Gazze’nin tatil şehri olarak yeniden inşa edilmesinden sıkça bahsettiği Gazze Rivierası fikri, Blair’in şirketinin bir çalışmasıydı.

        Trump’ın Pazartesi günü açıkladığı son plana gelecek olursak.

        Planın açıklanmasından bir gün önce yani Pazar günü Beyaz Saray temsilcisi Steve Witkoff ve Trump'ın damadı Jared Kushner, Netanyahu ve sırdaşı Ron Dermer'le altı saat görüştü.

        Plan açıklanmadan, İsrail, saldırı dolayısıyla Katar Başbakanı’na özür telefonu edildiğini açıkladı. Böylece Doha’yı tekrar arabulucu rolüne sokmuş oldu.

        Zira plan, Trump ile Netanyahu arasında görüşülürken aynı anda Doha’da Hamas yetkililerine sunuldu.

        Plan açıklandıktan hemen sonra, Arap ülkeleri ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu sekiz ülkenin dışişleri bakanları tarafından yapılan ortak açıklamayla Trump’ın bu planı olumlu bulundu.

        Hamas ile yapılan görüşmelerde yer alan bir kaynak ABD’li CBS News’e verdiği bilgide, Hamas’ın bu planı kabul etmeye meyilli olduğunu söyledi. Eğer haber doğruysa muhtemelen Çarşamba yani bugün bir karar bildirecekler.

        Birçok devlet, İbrahim Anlaşmaları kapsamında ya da benzer bir formülle İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek ve bunun üzerinden de ABD ile daha derinlikli bir ilişki istiyor. Dolayısıyla Hamas’ın üzerinde büyük bir baskı var. Yani, Trump’ın planı kabul edilecek gibi görünüyor. Planın uygulanmasına yönelik bir şey söylemek için henüz erken. Zira İsrail denklemi bozabilir.

        Birçok kaynak, planın İsrail’in istediği gibi hazırlandığını söylese de, Trump’ın Netanyahu ile ilişkilerinde Gazze dolayısıyla krizler çıkabilme ihtimalini yabana atmıyorlar. Netanyahu’nun özellikle ABD siyaseti ve kritik aktörler üzerindeki etkisi Trump’ı rahatsız ediyor. Ayrıca ABD ile iyi ilişkilere sahip Katar’a yönelik saldırıda olduğu gibi Netanyahu’nun Trump tarafından kontrol edilemediği kimi olaylar da özellikle sorun yaratıyor. İşte Blair ismi de bu noktada Trump’ın özellikle plana eklediği bir isim olarak göze çarpıyor. Sürecin tamamen Netanyahu güdümünde ilerlemesini istemiyor çünkü.

        Yüzbinlerce insanını kaybettikten ve modern zamanların en büyük soykırımını yaşadıktan sonra Gazze’yi nasıl bir gelecek bekliyor, bilmiyoruz. Ama böyle bir acı yaşadıktan sonra onlar için tek duamız; bağımsız bir Filistin’de özgürce, huzurla yaşamalarıdır. Bunca acı bunca zulüm elbet zalimin yıkılma vesilesi olacaktır.