Phil Reilly, 29 yıllık emekli bir CIA kıdemli Harekat Subayı. CIA'den önce ABD Ordusu Özel Kuvvetleri'nde de yer almış.
Bir dönem, CIA'in kıdemli paramiliter subayı olarak Özel Faaliyetler Birimi Şefi olarak görev yapmış ve Başkan tarafından yönetilen faaliyetleri yürütmekle görevlendirilmiş.
Reilly, Afganistan, Avrupa ve Uzak Doğu'da İstasyon Şefliği görevleri de dahil olmak üzere çok sayıda yurt içi ve yurt dışı görevi üstlenmiş.
Kendisi, 11 Eylül saldırılarından iki hafta sonra Afganistan'a giren ilk ABD Hava Kuvvetleri ekibinin komutan yardımcısı olmak gibi kritik bir kariyere sahip.
Böylesine özel operasyonlar komutanlığı, CIA istasyon şefliği, paramiliter donanımlar ve hatta Afganistan’a ilk giden sekiz on kişilik özel operasyon ekibinin yöneticisi olan bu çok profesyonel kişi, şimdilerde Gazze’ye giren gıda yardımlarını koordine eden ekibin başında boy gösteriyor. Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın (GHF) operasyonlarının başında yani.
Sadece bu bile İsrail’in kurduğu bu Vakfın olaya nasıl baktığını göstermeye yeter ancak biz biraz daha derinleştirelim.
Ekim 2023’ten sonra İsrail’de oluşan ortam sonucu yüzbinlerce İsrailli sivil, yedek asker olarak orduya geri döndü. Hatta bunların çoğu bugün etkili pozisyonlara geçmeye başladılar.
Burada ilginç bir melez süreç başladı İsrail ordusu içinde. Bir ayağı sivil hayatta özel sektörde diğer ayağı ordu içinde olan bu yedek askerler, içerideki kariyer askerleriyle kendi özel sektör tecrübelerini bir araya getirme ortamı yakaladılar. Böylece İsrail ordusu özel sektör ruhuyla kendi alanında başarılı olan ve kimisi büyük fonları yöneten birçok isimle tanışmış oldu.
Bu isimlerden bazıları Aralık 2023’te ilk gayri resmi toplantılarını yaptılar.
Bu toplantılara katılan isimlerden önemlileri şunlar; Gazze'ye yardım ulaştırılmasını denetleyen askeri departman COGAT'a katılan stratejik danışman Yotam HaCohen, COGAT'a katılan ve küresel alanda sağlam bağlantıları olan teknoloji yatırımcısı Liran Tancman ve ordu dışında kalan İsrailli-Amerikalı milyarlık girişim sermayedarı Michael Eisenberg.
Aralık 2023'te, HaCohen, Tancman ve Eisenberg, Tel Aviv yakınlarındaki bir kolejde hem yetkililer hem de nüfuzlu sivillerle bir beyin fırtınası yapıyorlar. Daha sonra Eisenberg'in Kudüs'teki evi de dahil olmak üzere başka mekanlarda bir araya geliyorlar.
Toplantılarda Hamas'ı yalnızca askeri güçle yenmenin ne kadar zor olduğu ele alınıyor ve Hamas'ın Gazze'deki siviller üzerindeki kontrolünü, yardım da dahil olmak üzere, zayıflatmanın yolları aranıyor sürekli.
Toplantıların yöneticilerinden HaCohen’in İsrail ordusuna ait bir dergide yazdığı makalede şu satırlar toplantıların içeriğini ifşa ediyor.
“Savaşın uzun vadeli hedeflerine ulaşmak için İsrail'in, Hamas hükümetini (geçici olarak) devirmekle kalmayıp, Hamas hareketinin ayağını kaydıracak araçlar geliştirmesi gerekiyor. Ayağının kaydırılması, İsrail'in sivil halkla doğrudan çalışmaya başlaması, yardım dağıtımını kendisi yönetmesi ve 'ertesi gün'ü inşa etme sorumluluğunu üstlenmesiyle gerçekleşecek.”
İşte bu toplantılar sonucunda Gazze İnsani Yardım Vakfı kurulması kararı alınıyor.
Vakıf da bu operasyonları yönetmek için en başta bahsettiğimiz eski CIA görevlisini tüm operasyonların başına getiriyor.
Böylece Gazze’ye giden gıda akışının kontrolünü sağlamak gibi çok stratejik bir hamle geçtiğimiz aylarda artık gerçekleşmiş oluyor.
Projenin en temel mantığını az önce kendi ağızlarından anlattım.
Hamas üzerinden dağıtılan yardımların Hamas’ı toplum nezdinde güçlendirdiğini düşündükleri için bunu bitirmek. Ama bununla birlikte Gazze’ye girecek yardımların miktarını kontrol ederek Gazze halkını şu an olduğu gibi kıtlıkla soykırıma tabi tutabilmek. Günlük kalori miktarı ve kamyon sayısının hesaplandığı bu kıtlığa dayalı soykırım sistemini bir önceki yazımda detaylıca anlatmıştım.
Ayrıca bu yardım merkezlerinde birkaç ayda binlerce kişi İsrail ordusunun açtığı ateş yüzünden hayatını kaybetti. Dolayısıyla burada soykırımın sürekliliği de söz konusu.
Elbette son olarak İsrail’in uluslararası alanda yardım konusunda elimden geleni yapıyorum algısını oluşturma çabaları da bu Merkez’lerin kurulmasının önemli amaçları.
BM ve diğer uluslararası yardım kuruluşları bu Merkez’lere karşı çıksalar da ellerinden gelen bir şey yok malum.
Gelelim başka bir hususa.
Bu Vakfın İsrailli olmadığı algısı özellikle işlenmeye çalışılıyor. Operasyonu yürüten kişinin ABD’li olması kuruluşun da ABD kuruluşu olduğunu göstermiyor haliyle. Böyle yaparak, kuruluşun ABD’li olduğu algısını güçlendirmeye çalışıyorlar.
Hatta Vakfı’n tescili ABD’de olduğu için kuruluş ABD’li bir yardım kuruluşu olarak geçiyor İsrailli kaynaklarda. Burada da temel amaç uluslararası sözleşmelerde işgalci güçlerin insani yardıma tarafsız bir şekilde izin vermesi ilkesini çiğnememek. İsrail bunu ABD üzerinden yapıyor ki bu anlamda tarafsızlık durumu kozunu oynayabilsin. İsrail uluslararası hukuku önemsediğinden değil elbette ama boşluk bırakmayacak kadar da dikkatli soykırım sürecinde.
Son olarak bu yardım merkezlerine de bakalım.
Buralar tam bir ölüm koridoru, ya da askeri terminolojiyle ölümcül huni (fatal funnel) olarak adlandırılıyorlar.
İsrail’in yeni inşa etmeye başladığı bu merkezleri inceleyen İsrailli akademisyen Yaakov Garb; Harvard Dataverse’de yayınlandığı akademik araştırmasında böyle tanımlıyor bu merkezleri.
Rapora baktığımızda bu yardım merkezlerinin neden inşa edildiğini çok daha net anlayabiliyorsunuz.
Garb raporunda, Gazze'de hızla inşa edilip faaliyete sözde yardım dağıtım tesislerinin haritalarını, konum verilerini ve diğer detaylarını ayrıntılarıyla sunuyor. İsrail merkezli ve Amerikan desteğiyle kurulan Gazze İnsani Yardım Vakfı’na (GHF) ait beş yardım dağıtım merkezini detaylarıyla inceliyor.
Bunu da uydu görüntüleriyle mekânsal analizler yaparak, merkezlerin mimarisinden yer seçimlerine kadar her unsuru inceleyerek yapıyor. Bu merkezlerin yardım değil denetim amacıyla tasarlandığını raporun sonunda ortaya somut bir şekilde koyuyor.
Bu merkezlerin beşinin de aynı mimari plana göre inşa edildiğini ve her birinin İsrail askerî üslerinin hemen yanında yer aldığını gösteriyor.
Rapora göre bu tarz tasarımlar, kalabalıkları baskı altına almak ve gerektiğinde kontrol altında şiddetle müdahale etmek amacıyla geliştirilmiş.
Zaten geçtiğimiz hafta bahsettiğim üzere bu yardım merkezleri gerçekten de ölüm koridorları olarak işlev gördüler. Yardım için merkezlere giden Gazzelileri İsrailli askerler mermilerle karşılıyor. En az 2 bin kişi hayatını kaybetti şimdiye kadar bu merkezlerde. Onbinlerce insan da yaralandı. Tanıklılar, videolar ve diğer tüm deliler ortada.
Bu da bir Siyonist oyun işte. Gazzelileri daha sistematik, daha kesin ve dünyanın tepkisini çekmeden katletmek için kullanılan bir kılıf.
İsrail, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar, soykırım suçları gibi insanlık tarihinde ne kadar suç varsa hepsini işliyor ve her seferinde yeni bir metodla karşımıza çıkıyor.
İnsani yardım merkezleri kurarak soykırımı devam ettirmek başka kimin aklına gelir ki?