Sinema tarihinin en ünlü filmleri, en fazla gişe yapan yapımları hep onların şirketinden çıktı. Godfather, Forest Gump, Titanic, Gladyotar, Görevimiz Tehlike, Cesur Yürek, Iron Man, Indiana Jones, Şirinler ve daha niceleri. Ben eskilerden yazdım ama güncelde hem sinema salonlarında hem de dijital platformlarda izlediğiniz film ve dizilerin çoğunda onların imzası var. Hangi şirket olduğunu logosunu söyleyince hemen anlayacaksınız.
Buzla kaplı bir dağ ve zirvesinin etrafında tam tur dönen yıldızlar var. Belki de dünyanın en ünlü logosudur.
İşte bu şirket geçtiğimiz sene Yahudi iş adamı Larry Ellison’ın oğlu David Ellison tarafından satın alındı. Larry Ellison adını da Oracle şirketinden biliyoruz. Oracle, Microsoft'un ardından dünyanın en büyük ikinci yazılım şirketi. 120 bini aşkın çalışanı, 380 binden’den fazla kurumsal müşterisi ile 145 ülkede faaliyet gösteriyor. Aile, İtalyan asıllı Amerikalı Yahudi bir aile. Geçen ay Eylül’de Larry Ellison’un net serveti 393 milyar dolar oldu ve Elon Musk'ın 384 milyar dolarlık servetini geride bıraktı. Ancak birkaç gün sonra Musk yeniden öne geçti.
Kendisi İsrail Askeri Gücü’ne (IDF) bağışlar yapmasıyla biliniyor. İsrail’e sadakati çok yüksek. Ama belki de en kritik olanı, Netanyahu’nun sürekli poz verdiği Kudüs’ün altındaki tünelleri sözde arkeolojik kazı adıyla finanse etmesi.
Netanyahu’yu Hawaii’deki çiftliğinde sık sık ağırlıyor. 2021'de Haaretz'de çıkan bir habere göre, Ellison, soykırımcı Netanyahu'ya Oracle şirketinin yönetim kurulunda bir koltuk teklif edecek kadar ileri gitmiş.
Ellison, Trump'ın Mar-a-Lago tatil beldesine akşam yemekleri için sık sık gidiyor ve onunla Oval Ofis'te görüşüyor. Trump, TikTok'un satılmaması halinde yasaklanması yönündeki Ocak ayı kararına uymayı defalarca ertelerken, Oracle popüler sosyal medya uygulamasının başlıca alıcısı olarak ortaya çıktı.
Oğlu David Ellison ise Paramount şirketi ve CBS ile birlikte eğlence, sinema ve medya sektöründe dünyanın en büyüğü olmuş oldu.
Bu insanlardan neden mi bahsediyorum?
Çünkü geçtiğimiz ay İsrail eski Savunma Bakanı Benny Gantz’ın e-mailleri bir grup hacker tarafından sızdırıldı ve David Ellison ile arasındaki yazışmalar ortaya döküldü.
Benny Gantz, İsrail siyasetinde merkezi bir figür ve 38 yıllık askeri kariyerinde IDF Kurmay Başkanlığı gibi en üst düzey görevlerde bulunmuş biri. Gantz, Filistinlilerin İsrail’i “gayrimeşrulaştırma çabalarının” yol açtığı uluslararası baskıyla mücadele etmesi gerektiği görüşünü sık sık tekrarlıyor.
Sızan yazışmalar ve belgelere gelecek olursak. Burada, İsrail için 12 tane milyarder bağışçı bulunması ve bunlarla İsrail’in yapamayacağı örtülü istihbarat ve operasyonel faaliyetlerin yapılması stratejisi yer alıyor. Stratejinin en ilginç yönü ise bu oluşuma “12 Kabile Planı” adının verilmesi.
“12 kabile” ismi, Tevrat’taki Hz. Yakup’un on iki oğluna, yani kurucu birlik fikrine gönderme yapıyor. Bağışçıların her biri, finansman ve ağ gücüyle bir kabileyi temsil ediyor ve on üçüncü kabile ise İsrail devletinin kendisi olarak kodlanıyor.
Gantz, On İki Kabile Planı fikrini önce David Ellison’a açıyor. Belgelerde bu 12 kişinin arasında David Ellison, Larry Ellison’un yanı sıra Rothschild ailesi, Haim Saban ve 149 milyar dolar servetiyle Google’ın kurucusu Sergey Brin gibi 12 milyarder Yahudi var.
İsimleri Google’da aratınca karşımıza finans, teknoloji, düşünce kuruluşları, sinema, medya, eğlence sektörü, gayrimenkul sektörü gibi alanlarda dünyanın en büyükleri çıkıyor. Her biri milyarder ve her biri dünyanın farklı ülkesinde iş insanı. İngiltere’ye etki eden de var, Kanada ya da Avusturalya’da söz sahibi olan da. Küresel çapta karşımıza çıkan her işin arkasında bu 12 kişi var. Pinokyo, Şirinler gibi çocukların izlediği çizgi filmlerden kullandığımız yazılımlara, okuduğumuz kitaplardan bu araştırmayı yapmak için kullandığım Google’a kadar birçok alanda söz sahibiler hatta tekel konumundalar.
Bu ağ, klasik lobicilik sınırlarını aşarak, özel istihbarat ve medya yönlendirmesiyle kamuoyu oluşturmak için bir araya geliyor. Sadece kendi ellerindeki imkanları kullanmakla kalmıyorlar aynı zamanda İsrail lehine faaliyet göstermesi için ilginç bir istihbarat şirketiyle çalışmaya başlıyorlar.
Black Cube adında İsrailli bir istihbarat şirketiyle anlaşıyorlar ve finansmanın çoğu bu operasyonlara gidiyor.
Belgelerde yer alan bilgilere göre, “12 Kabile” fonuyla Black Cube şirketine kaynak sağlanarak, Filistin yanlısı aktivist, siyasetçi, gazeteci ve diğer etkili kişilere yönelik istihbarat/etki operasyonlarının yürütülmesi sağlanıyor.
Black Cube şirketine de biraz daha yakından bakmak gerek.
Şirket, 2010 yılında iki eski İsrail istihbarat subayı tarafından kuruluyor. Merkezi, Tel Aviv’de, ayrıca Londra, Madrid, Paris, Toronto ve New York gibi şehirlerde de ofisleri bulunuyor.
Yasal statüleri özel güvenlik ve danışmanlık firması ama fiiliyatta klasik istihbarat servislerinin yaptığı hemen her işi özel sektör mantığıyla yürütüyorlar. Hedef kişi ve kurumlar hakkında gizli bilgi topluyorlar, finansal ve kurumsal soruşturmalar yapıyorlar, rakip analizleri ve siber güvenlik operasyonları yürütüyorlar, yumuşak hedeflere yönelik sosyal mühendislik ve psikolojik manipülasyon faaliyetleri tasarlıyorlar.
Birçok tartışmalı operasyonun arkasında bu şirketin olduğu görülüyor. Bir dönem Mossad eski şefini bile istihdam etmişler. Aynı zamanda İngiliz MI6, Amerikan CIA ve diğer bazı ülkelerin eski istihbaratçılarından da çalışanları var.
Bunlarla özellikle ABD’de ama dünya genelinde İsrail karşıtı her sesi, her etkili kişiyi, her sanatçı ve yazarı hedef alıyorlar. Bu kesimlere yönelik siber/etki operasyonları tasarlıyorlar. Operasyonları arasında sosyal mühendislik, sahte tabanlar oluşturma, itibar zedeleme, şantaj gibi stratejiler yer alıyor.
İsrail’in, “12 Kabile Planı” adıyla şekillendirdiği bu küresel ağ, adını koyamadığımız ama her daim üzerinde durduğumuz yeni müesses nizamın bir kolu gibi görünüyor. Medya, sinema, teknoloji, finans gibi alanların tamamını kontrol edip beşinci kol faaliyetleri icra ediyorlar. Bugün bir Hollywood filminde izlediğimiz sahne, yarın bir diplomatik açıklamanın zeminini hazırlayabiliyor. Bu tablo, modern çağın yeni savaş biçimini tanımlıyor, sermayeyle sürdürülen bir algı savaşını yani.
Ancak Gazze’deki soykırım, bu çalışmaların seyrini alt üst etmiş gibi gözüküyor. Hollywood starlarının, dünyaca ünlü sanatçıların, bilim insanlarının, yazar ve entelektüellerin İsrail’e karşı çıkması ve dünyanın birçok ülkesinde İsrail’e karşı milyonların sokakları dökülmesi Siyonistlerin çabalarını ters yüz etti. İsrail’in ateşkes sürecine doğru evrilmesinin en kritik nedenlerinin başında Trump’ın baskısı geliyorsa belki de daha önemlisi dünya kamuoyunun İsrail aleyhine dönmesidir. Bu, Siyonistler için büyük bir sorun ve onlara göre bunun bir an önce durması gerekiyor. İsrail’in Holokost “mağduriyeti” ve bundan beslendiği “meşruiyeti” artık geri dönülemez şekilde yara almış durumda. Ateşkes de bu yüzden artık İsrail için zorunlu hale gelmiş durumda.
Bu satırları yazarken Mısır’dan ateşkes haberi geldi. Gazzeliler için, Filistinliler için İnşallah hayırlı olur. Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu süreçteki rolü elbette tarih sayfasında yerini alacaktır. Ateşkesi anlamak, bu noktaya giden süreci okumak önemli. Bundan sonra Gazze’nin, Filistin’in geleceği ve bu süreçte kimlerin aktör olacağı konusunda daha önce bu köşede birkaç yazı kaleme almıştım. Gelişmeler oldukça tekrar irdeleriz.