Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Mesut Yar Yumurta nereye dayandı?

        Yani aklıma gelecek son yoksunluk “yumurta” olabilirdi. Öyle ya, “memlekette aç mezarı yok” diyenler kanıt olarak “en kötü iki yumurta kırıp yeriz” diye noktalardı sözünü…

        Bu tamamdı benim için. Ta ki bu sabah verdiğim haberde Ramazan ayının başından itibaren yumurtaya (on beş günde) yüzde 20 zam gelmiş olduğunu öğrenene kadar…

        Şaka bir yana yumurtanın adedi 9 liradan başlıyor ve yükseliyordu. İki tane kırsan 18 lira. Yanına bir de ekmek 33 liradan başlayan fiyatlarla…

        Üç öğün yumurta yiyip, safra keseni patlatmazsan, bir ayda 33X3X30 eşittir 2970 liraya aç mezarına girmiyorsun

        Belli ki yeni bir önerme bulmak lazım. Açlık eşiğini yumurta üzerinden hesap etmek tutacak gibi değil. Hani, simit üzerinden hesabı da unuttuk çoktan…

        Tüm bunları bir kenara bırakalım. ABD’de yaşanan yumurta krizinde sübvanse ülkelerden biri olarak ihracatı patlattık. Ve fakat iç piyasa çöküverdi…

        Şimdi herkesin şartlarını eşitlediği bir dünyanın “Süper Gücüyle” aramızdaki makası kapatan yumurta için iki soru sorma hakkımı kullanabilirim…

        Yumurta mı insandan çıkar, insan mı yumurtadan? Yoksa her ikisi de mi çığırından?

        ***

        İzmarit cep yakıyor!

        Haber Bodrum Belediyesinden geldi. Çok da hoşuma gitti. Bir süredir kaynak sorunu yaşayan belediyeler hakikaten orijinal fikir atölyelerine döndü…

        Bodrum’da sigara izmaritini sokağa atmak yasaklanmış. Daha doğrusu cezaya tabi olmuş. Ortalıkta kimse yokken sıkıntı da yok ama yanlışlıkla şahit varsa yapıştırıyorlar cezayı…

        Bu arada zabıtaların yanı sıra gönüllüleri de çokmuş bu işin. Misal, arabadan aşağı izmarit atıldı. Görüntüleyip, belediyeye gönderdiğin anda elde plaka varsa, geçmiş olsun…

        Yılbaşından bu yana yaklaşık 1 milyon liralık bir kaynak yaratmış belediye bu cezalarla. Üstelik bir de farkındalık oluşturmuş. Tamam, içiyorsun ama en azından zıvananı(!) sokağa atma…

        Normalin cezayla sağlanabileceğini düşünenlerden değildim ama belli ki cezasızlık algısı toplumu çürüme noktasına çekiyor artık…

        Sadece izmarit üzerinden bile hareketle fikrim net. Katil zanlısı ya da çevre zararlısı mutlaka ait olduğu yere gitmeli; Kodese veya çöp kutusuna, fark etmez!

        ***

        Onur bizim ata sermayemiz!

        18 Mart benim için çok önemli bir gün. Öncelikle Çanakkale en sevdiğim kentlerden biri. Ömrümün birçok yazı orada geçti…

        Bunun ötesinde Anadolu coğrafyasında “istiklalin ön sözünün yazıldığı” bir kent olmuş çağlar boyunca…

        Antik Troya uygarlığından modern Türkiye Cumhuriyetine uzanan bin yıllar içinde ortak bir kaderin yazgısını taşımış toprağının, derelerinin, denizinin ve göğünün üstünde…

        Şimdi boğazın Avrupa ucundaki o şerefli anıt aslında antik ve yakın ata kültürümüzün hüzünlerini ve zafer çığlıklarını da taşır sırtında. O yüzden belki her ziyaretinde insanın boğazı tanımlayamadığı bir duyguyla düğümlenir…

        Bize istiklalimizin ön sözünü armağan eden bütün aziz şehitlerimizin, cesur neferlerimizin, büyük komutanlarımızın, tarihi önderlerimizin anısı önünde saygıyla eğilirim her defasında…

        Troya’nın kahraman Prensi Hektor’un, çağ açan büyük komutan Fatih Sultan Mehmet Han’ın, Cumhuriyetimizin kurucusu ve ebedi önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Ege’ye baktığı yerden uzak ufku seyretmek bile onurdur çünkü!

        ***

        Mezar taşı gerçekliği!

        Gazze’de ilk ateşkesin zamanı dolmuş ve İsrail sanki yeni bir kıyım için fırsat kolluyormuş gibi “farklı mazeretlerle” yakın coğrafyasındaki husumetlileriyle bireysel avcılık oynuyordu…

        Sonra ne olduysa birden Netenyahu yönetimi bu sabaha doğru düğmeye bastı. Büyük ağabeyi ABD’nin Yemen bombardımanından bir gün sonra…

        Bu yazı sayfaya döküldüğünde çoğu çocuk ve kadın olmak üzere ölü sayısı 400’ü çoktan geçmişti. Ortadoğu, İsrail yönetiminin arkasının geleceğini iddia ettiği ikinci Soykırım sürecini idrak etmeye başladı…

        Peki, hedefte kim vardı? Tek başına Hamas demek artık fazla iyimserlik olacaktı. Ağabeyi ABD ile “birleşik hayaller” peşinde koşan bu katil kardeş, hedefe Gazze’yi, İran’ı, Lübnan’ı, Suriye’yi, iddiaya göre Irak ve gücü yetse Türkiye’yi bile koyacaktı…

        Ama bir de içeride ve dışarıda siyasi ve diplomatik olarak itibarını tüketmiş bir sözde lider, halkı tarafından bile yuhalanan bir hükümet lideri, düşmanlarının ve vicdanların lanet okuduğu bir diktatör, kaynakları kotasını çoktan aşmış başarısız bir Başbakan gerçekliği vardı…

        Böyle dönemlerde, böyle sıfatlar için “savaş” gerçeklerin üstünü örten bir kum yığınıdır. Ama Ortadoğu’nun çöl rüzgârları da pek ünlüdür…

        Rüzgâr fırtınaya dönüp, kum gerçeğin üstünde kalkınca her şey en yalın haliyle ortaya çıkar…

        En çok da başucundaki taşta “devrik diktatör” yazan mezarlar!

        ***

        Tanyeli…

        Hayatta tanıdığınız herkesle bir yol yürürsünüz. Siyasileştirseniz yoldaş, kurumlaştırırsanız yol arkadaşı, içselleştirirseniz yol kardeşi olur

        Bu sabaha karşı yola küstüğünün haberi geldi. İlk röportajımı yaptığımda o genç bir kız ben de meslekte rüşt ispatına çalışan bir muhabirdim

        Yol yordam öğrettik birbirimize. O günden sonra da gördükçe hal hatır soran, uzaktaysak da mutlaka selam yolladığımız bir kardeşliğimiz oldu

        Kolay bir hayat yaşamadı. Ama işin kolayına da kaçmadı. Memleketin en önemli dans sanatçılarında önde koşan olduysa tamamı kendi çabasıydı…

        Girdiği hayatlara neşe katan bir insanı, son anına kadar gülümseyen bir güzel gamzeli yol kardeşimi kaybettim…

        Hayattayken kelimeleri tasarruflu kullandığım arkadaşlarımı yitirince ruhumun ülseri azar. Öyle kanıyorum şu anda da…

        Tanyeli, kardeşim. Yaşamınla nasıl ilham kaynağı olduysan, veda ederken de bozmadın o duruşu. Keşke gitmeden biraz daha söyleşebilseydik…

        “Sen hep en iyisi oldun” diyebilseydim yüzüne. Söylediysem unuttum, söylemediysem affet beni…

        Dünya yoluna küstün ama cennet yolu üstünde meleklerle gülüşerek yürüyeceksin. İnanıyorum, diliyorum, dua ediyorum!