Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)
        Anasayfa Özel İçerikler Mesut Yar Mesajı aldık ve korkmuyoruz!
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Mattia Ahmet Minguzzi. 14 yaşında fiziki olarak katledildi. Ailesi yaşadıkları büyük acının yanında 2 aydır süregelen tehditlerle uğraşıyordu…

        Kendisi de çocuk olan iki katil zanlısının (iddiaya göre) yakınlarından gelen “size cehennemi yaşatacağız” tehditleriyle yaşarken ikinci cehennemi vaat ediyordu hayat onlara. Zalim hayat. Artık alimden zalim doğurmayan hayat!

        Bugün görüldü davanın ilk celsesi. Katil zanlıları 18 yaşın altında oldukları için bir dolu boşluktan yararlanarak topluma karışacaklar bir tarihte…

        Tam da mahkemeden birkaç saat önce Ahmet’in mezarı saldırıya uğradı. Diriye, ölüye, büyüğe, küçüğe saygısı olmayan Vandallar, Ahmet’i orada da rahat bırakmadı…

        Mesajı aldık” dedi ailenin avukatı Rezan Epözdemir ve ekledi; “Korkmuyoruz”. Bu aslında kamu vicdanının da geldiği fikriyatın dile dökülmüş hali olmalıydı, korkmamak yani!

        Çünkü ancak namuslular, namussuzlar kadar cesur olmazsa, bu çağ yangını nice Ahmet, nice Gülten, nice Narin’i kül edecek…

        Çocuklarımızı bu karanlık çukurdan çıkarmak hepimizin boynunun borcudur artık. Bu ülkede Hukuk her şeyden üstünse, adaletin tecellisi hala “umut” dizininde ilk sırada yer alıyorsa, bu borç ödenmelidir

        Yasaysa yasa, kanunsa kanun, cezaysa ceza, tecritse tecrit, kısassa kısas, artık hangisi olursa; en azından “vicdan” tekrar müfredata girene kadar. Nokta!

        ***

        Senin narin saçların için mi?

        Küresel iklim krizi, küresel kuraklık, küresel açlık ve küresel kıyamet. İnsanın yakın gelecekteki hikayesinin başlangıç ve bitişinin özeti bu mahşerin dört maddesinde…

        İşin tuhaf tarafı, dünyanın en güçlü koltuklarında oturanlar “Benden sonra tufan” diyerek dördünü de görmezden geliyor. Herkeste bir günü kurtarma hali…

        Düşünsenize, ABD Başkanı Trump, “Benim narin saçlarım bakımsız kalmasın” diyerek su tüketim musluklarını sonuna kadar açan bir kararname imzalıyor. Conta olsa tesisatçı nefret eder bu kafadan…

        Ama çok da takan yok. Şimdilik ticaret savaşları düzeyinde yürüyen küresel kaosun, insan kıyametinin fragmanı bile olamayacağını görmüyorlar, görenlerin gözüne de mil çekiyorlar…

        Basit bir hesap yapın. Sofranızdan eksilen sebze ve meyveleri üşenmeyip alt alta sıralayın. Çıkacak olan yekûn, sizden sonraki kuşağın hiçbir zaman ulaşamadığı rakam olacak…

        “Benden sonra tufan” diyenler, bırakın tufanı filan; yeryüzünde evlatlarınızı boğacak bir damla bile su kalmayacak. Ya da yaktığınız ateşe su taşıyabilecek bir karınca!

        Tuzu kokuttunuz, denizi bitirdiniz, cehennemin kapılarını kim açık unuttu da aramıza girip biriktikçe biriktiniz?

        ***

        Bir gittiyse bin geldi!

        Şu ortaya çıktı ki sevgi eser miktarda da olsa nefretin üstesinden geliyor. Volkan Konak’ın vefatıyla gündeme gelen “ötekileştirme” meselesine tokat üstüne tokat geliyor…

        Sözde bir din adamı tarafından ağza alınmayacak cümlelerle tenkit edilen Volkan’ın toplumu getirdiği nokta, ahlaksızlığa karşı tek yumruk olmak…

        Yaşarken şarkılarıyla yaptığını aramızdan ayrıldıktan sonra onu hiç tanımayanlar tarafından bile anlaşılan yüksek karakteriyle yapıyor artık

        Çatalca Belediyesi, Volkan’ın ismini parti ayrımı gözetmeksizin her meclis üyesinin oyuyla o sözde din adamının yaşadığı sokağa veriyor…

        Bodrum Belediyesi Volkan’ın geçtiğimiz Cumhuriyet Bayramı konserini verdiği yere onun adını koymaya hazırlanıyor…

        Başka belediyeler de parklara, sokaklara, kültür evlerine. Volkan’ın adı çok yakında her yerde…

        Yaşadığı çağın ozanına tek yürekle sahip çıkan bu ülkenin Volkan kadar has evlatlarına selam olsun. Bir gidip bin gelmek budur işte!

        ***

        Simyacılar piyasada!

        Ticaret savaşlarıyla tekrar gündeme gelen güvenli yatırım altın meselesinde iki büyük tehlike var…

        Birincisi küçük ama kalabalık yatırımcının doğrudan külçe ve ticareti kolay liralara yönelmesiyle mücevhere olan teveccühün sıfıra inmesi ki bu kuyumcu esnafının korkulu rüyası haline geldi…

        İkincisi, hiç görülmemiş hacimde ve gerçeğinden neredeyse ayırt edilemeyen sahte altının piyasaya sokulması

        Özellikle ikinci seçenekte de kuyumcu esnafı için kâbus büyük. Eskilerin simyacı dedikleri türden sahtekârlar gerçeğinden ayırt edilemeyen altını bulmuşlar sevgili okur…

        Benim diyen kuyumcudan her gün “dolandırıldık” haberleri gelmeye başladı. Üstelik miktar da giderek artıyor…

        İki durumda da alınabilecek önlemleri kestirmek mümkün değil. Ama bu gidişle altın alım- satımı sadece kepenklerin değil, yüksek güvenlikli duvarların ardında filan yapılırsa şaşırmayacağım kesin…

        Bırakalım düğünü çözelim bu kördüğümü, aman!

        (Bilmeyenler için Simyacı; genellikle rastgele olarak çeşitli maddeleri birbirine karıştırıp sonucunda bir şey bulmayı amaçlayan kadim ve gizemli bir uğraşıdır. Ağırlıklı olarak gözlerini altın bürümüş olsa da günümüz kimyacılarının ürettiği pek çok şeyin prototipini simyacılar keşfetmiştir)

        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.