İKTİDAR kanadından, Türkiye ile İsrail’in karşı karşıya gelme ihtimalinden söz edilmesinin üzerinden en çok altı ay geçti.
İsrail savaş uçaklarının önceki gün Suriye’nin Hama, Dara bölgesinde başta askeri havaalanları olmak üzere bazı yerleri bombalayıp 12 sivilin ölümüne yol açması sonrası o gün konuşulanlar aklıma geldi.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar da dün çıkıp, “Suriye veya başka bir yerde Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemediklerini” söyledi.
Saar, bölgede, İran, Husiler, Hamas ve Hizbullah’a karşı savaş verdiğini, bunu batı medeniyeti için olduğunu da sözlerine ekledi…
Sözlerinden de görüldüğü gibi aslında yaptığının yanlışını görüyor ve saldırısına “batı” adı altında kılıf arıyor…
Oysa bombaladığı yer Suriye’nin işgal altında tuttuğu toprakların veya İsrail sınırının kilometrelerce uzağında.
Bu bölgede sözünü ettiği grupların kalmadığını da bölgede varlığını sürdüren hemen herkes biliyor; ayrıca Suriye’nin yeni yönetimi de bu gruplarla arasına uzun süredir mesafe koymuş bulunuyor.
Daha ilerisi bu grupların tamamen bir potada eritilmesi, silahlı grupların devlet ordusuna silahlarını teslim etmesi için Şam’ın başlattığı çabaya da bir anlamda darbe vuruyor…
İsrail aslında her zamanki taktiğini sürdürüyor; önce rahatsız edici hareketler yapıyor.
Bir süre sonra orada yer etmeye başlıyor, ardından işgal ediyor…
Bunu Suriye sahasında da yapabilir mi?
Orta Doğu’da son dönemde neyin, ne zaman ve nasıl olacağını öngörmenin olası olmadığı bir dönem yaşansa da Suriye sahasında böyle bir aymazlığa girebilmesi olanaklı değil…
2010’DAN BERİ SIKINTILI
İsrail, son tahlilde böyle bir noktaya gidemeyecekse o zaman hedefi ne?
ORSAM’da bölge üzerine araştırmalarını yürüten iki uzman isme sordum…
İsrail ve Suriye üzerine çalışmalarıyla da tanınan araştırmacı Gökhan Batu, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin 2010’dan bu yana sorunlu olduğunu anımsattı.
“Ne uluslararası hukukta, ne de insan haklarında yaptıklarının karşılığı yok” diyen Batu, şu önemli tespitte bulundu:
“Yaptıklarını durduracak herhangi bir şey de yok. Her yerde, kendini her şeyi yapabilmeye yetkili görüyor…”
Suriye sahasındaki tutumunun Türkiye’ye yönelik olduğunun da altını çizen Gökhan Batu, sözlerine şöyle devam etti:
“İsrail bu taktiği sürekli yapıyor. Hedefi belli, Suriye sahasında Türkiye’ye karşı bir konum elde etmek. Bombaladığı bölgede Türkiye’nin üs kuracağına yönelik haberler geliyordu. Buraları bombalayarak kendisine askeri açıdan hareket edeceği, Türkiye’nin de yanaşmaya çekineceğini sandığı bir alan yaratmaya çalışıyor. Ama karşısında NATO’nun ikinci büyük gücünün olduğunu unutuyor…”
PROVOKASYONA GİREBİLİR
İsrail’in bombaladığı alanın güvenlik endişesiyle bağdaşır tarafının olmadığının da altını çizdi.
“Norm oluşturuyor, salam taktiği uyguluyor; parça, parça ilerleme taktiğiyle gidiyor” dedi…
İsrail’in bölgede provokasyona girişebileceği endişelerini de bu aşamada kayda geçirdi.
İsrail ve Suriye üzerinde çalışan ORSAM’dan Seher Batu da benzer bir bakışa sahip…
Kendi güvenliğini sağlama adı altında bölgede ön alıcı bir tutum gerçekleştirdiğinin altını çizen Batu, Türkiye ile İsrail arasında bir çatışma arayışının gerçekçi olmayacağını belirtti.
HALK TÜRKİYE HAYRANI
İsrail halkının Türkiye’ye dönük hayranlıklarını anımsatarak, eski Başbakan, muhalefet partisi Yeş Atid Genel Başkanı olan Yair Lapid’in bir açıklamasına dikkat çekip devam etti:
“Lapid, havaalanındaki açıklamasında babası ile Türkiye sahillerinde ne denli güzel tatil yaptıklarını söylüyor. İsrail’de politikacılar Türkiye ile siyasette farklı bakışa sahip olabilir, ama halkın içinde de önemli bir kesim var ki böyle bir çabanın neye mal olacağını bilir. Böyle bir yola gidilmemesi için de çaba gösterir…”
İsrail’in bölgede bir bilek güreşi içine girdiğini, çevreye korku yayan tutumunun da gittikçe artan tepkiye yol açtığına da vurgu yaptı.
İsrail Suriye sahasındaki bu tutumunu devam ettirebilir mi?
Hiç sanmıyorum; girdiği zaman o bataktan çıkamayacağını kendisi de görür.
Şurası da açık ki düşman bildiği İran, Hamas, Hizbullah dahil bölgedeki bütün güçler de kendisini o bataklığa çekmekten memnun olur…
Gazze’de başına gelenin çok daha büyüğüyle karşılaşacağının da hesabını yapar…
O nedenle, Orta Anadolu ağzında dile getirildiği gibi didiklemekle kalır, daha ileriye gidemez...