Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Kanunlar kurultay için ne diyor?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, hafta içinde Genel Kurul oturumunu yönetirken, kararına karşı çıkan milletvekillerine tepkisini şöyle dile getiriyordu:

        “Bu konuşmanın esbab-ı mucibesini (gerekçesini) de anlatayım. Madem tembelsiniz, şu (TBMM) İçtüzüğü açmaya üşeniyorsunuz, gerekçesini söyleyeyim; izin verin…”

        Tepkisinin nedeni Meclis’in Ana Kanunu olarak da kabul edilen İçtüzüğün ne dediğine bakmadan milletvekillerinin kendisini eleştirmelerineydi…

        Önder’in de vurguladığı gibi son dönemde birçok kişi kanunların ne dediğine bakmıyor; ötekinin ne dediğiyle ilerliyor.

        İşin ilginç tarafı dile getirilen iddialar karşısında o konudaki iddiaları inceleyen veya soruşturan hukuk insanları da hayrete düşüyor.

        Bunun başında da Cumhuriyet Başsavcılıkları geliyor…

        Çünkü her önüne gelen onlara atıf yaparak konuşuyor, gerçeğin öyle olup olmadığını sorgulamaya dahi gerek duyulmuyor.

        HER PARTİYLE VE KESİMLE KONUŞTUM

        Bunlardan biri de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bizzat partililer tarafından yapılan başvuru üzerine başlattığı CHP Kurultayına ilişkin soruşturma…

        Bu soruşturma kapsamında CHP’ye kayyum atanacağına ilişkin iddia…

        İddiayı CHP Genel Başkanı Özgür Özel de dile getirip, bu gerekçeyle 6 Nisan’da Olağanüstü Kurultay kararını açıklayınca, uzun süredir araştırdığım konuyu yazmak istedim…

        Baştan belirteyim, bu yazıyı kaleme alırken Yüksek Seçim Kurulu’ndaki siyasi parti temsilcileri, Cumhuriyet Başsavcılığı yetkilileri, TBMM’de yıllarını bu işe vermiş hukuk danışmanları, birçok partinin bu işle ilgili hukukçu yöneticileri ve siyasi partiler ve seçim hukuku alanındaki akademisyenler ile konuştum…

        Şunu özellikle belirteyim ki konuştuklarım arasında, parlamento hukuku ve siyasi partiler kanunu üzerinde uzmanlaşmış AK Parti’den de MHP’den de çok sayıda önemli isim yer aldı…

        HER ŞEY ŞEFFAF VE GİZLİ TANIKSIZ…

        Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmadan başlayayım…

        Şunu baştan vurgulayayım ki, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı oldukça şeffaf yürütülüyor.

        Yani bir tek gizli tanık veya adı kapatılmış, iddiaları gizlenmiş kişi yok.

        Bütün ifadeler de yeminli tanıklar tarafından verilmiş…

        Soruşturma da herkese açılmış, dileyen UYAP üzerinden girip bakabilir hale getirmiş.

        Yani şeffaf ve bir o kadar da açıklıkta yürütülüyor.

        Peki, dosyada ne var?

        Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan bir ihbar üzerine kurultayın yapıldığı merkez olması nedeniyle dosya Ankara’ya gönderilmiş.

        CHP’li olan veya geçmişte ihraç edilmiş bazı kişiler de sonradan buna eklenip şikâyetçi olmuş.

        MİLLETVEKİLİNİN KAYDI

        Şikayetlerin ağırlıklı bölümü, bazı kişilerin desteklediği adaya oy vermeleri halinde kendilerine para, yakınlarına iş teklifi yaptığı ve oyu karşılığı menfaat sağlandığı yönünde…

        En dikkat çekici olan CHP milletvekili ile yaptığı görüşmeyi, o dönem kayda alan delegenin şikayet dilekçesine bunu da eklemiş olması…

        Anlaşılıyor ki milletvekili de konuşmasının kayda alındığından haberdar değil; iletişimin gizliliğini ihlalinin suç olduğu ortada dururken delege şikayet dilekçesine bunu eklemekte mahsur görmemiş…

        Bazı delegeler de yeminli ifadesinde tehdit edildiklerini, şantaja maruz kaldıklarını ileri sürmüş.

        O gün kapalı olan bazı döviz bürolarının açtırılmış, yabancı para alımı yapılmış, bunlar delegelere dağıtılmış.

        Döviz alımı görüntülerle de desteklenmiş…

        Aktarıldığına göre soruşturma devam ediyor...

        İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNE RET

        Bu arada şikayette bulunan delegelerden aralarında eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın da bulunduğu bazı kişiler ihtiyati tedbir kararı alınması için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne de başvurmuş.

        Ancak başvuru reddedilmiş; olumsuz karar çıkmış…

        Peki bazı kişilerin ileri sürdüğü gibi Cumhuriyet Başsavcıları bir partiye kayyum atayabilir mi?

        Hemen belirteyim ki Başsavcılık atayamaz, kanunen mümkün değil; ancak Asliye Hukuk Mahkemeleri bu kararı alabilir…

        ANCAK OYLAMADA SAYIM VE DÖKÜME HİLE KARIŞIRSA…

        Dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunulması sonrası da önünde üç yol var…

        Hepsinin dayandığı tek yer de Siyasi Partiler Yasası’nın 112’nci maddesi…

        Madde açık; siyasi parti kongrelerinde her kademedeki her çeşit parti görevlileri ve yedeklerinin seçimi için yapılan “oylamaların sayım ve dökümüne hile karıştırılmasını” suç olarak hükme bağlıyor.

        Yani salonda birileri arasında para alışverişinde bulunmuş, kanaatini değiştirmek için döviz vermiş, seçim sonrası birlikte çalışmayı vaat etmiş bunları kurultay iptali için gerekçe görmüyor…

        Geçmişte YSK’nın ve Yargıtay’ın da buna ilişkin kararları var; ancak oylamada sayım ve döküme hile karıştırıldıysa suç sayılacağını hükme bağlıyor.

        Şunun da altını çizeyim ki kurultay veya kongrelerde, Divan Başkanı’nın davetinden sonra partilerin hükmü kalmıyor, sandıkların kurulmasından, seçimin yönetimi ve denetimine kadar bütün iş ve işlemler ilçe seçim kurulları eliyle yürütülüyor...

        Tartışılan CHP Kurultayını da YSK’ya bağlı olarak Altındağ İlçe Seçim Kurulu yönetmişti.

        RÜŞVETİ ALAN KAMU GÖREVLİSİ Mİ?

        CHP’nin YSK’daki temsilcisi Hadimi Yakupoğlu, kendilerine bugüne kadar gelmiş bir başvurunun olmadığını bildirdi.

        Kurultay salonunda bazı kişilerin hediye adı altında birbirleriyle ilişki kurması konusunda ise Yakupoğlu, şunları söyledi:

        “Hukuk çok net… Bunu yapan kişiler kamu görevlisi mi? Yaptıkları işlem sayım ve döküme dönük sorun yaratmış mı? Eğer kamu görevlisiyse ve sayım döküme hile karıştırılmasına olanak tanıdıysa o zaman başvuruyu seçim kuruluna yapmaları gerekiyordu. Eğer sayım ve döküme hile karıştırmadıysa o zaman kamu görevlisine rüşvet suçu geçerlidir. Kurultayı bağlamaz…”

        6 AY SÜRE SINIRI KANUNDA YOK…

        Bu aşamada bir noktanın da aydınlanması lazım…

        Kurultayın üzerinden 6 ay geçtiği, dolayısıyla dava açılamayacağı gerekçesi de hukuki değil…

        Neden de Siyasi Partiler Kanunu’nun özünü, Dernekler, Medeni ve Seçimlerin Temel Hükümleri gibi kanunlardan alıyor olması.

        Çünkü SPK, o konuya ilişkin hüküm içermediği takdirde Dernekler Yasası ile Medeni Kanunu’nun hükümlerinin geçerli olacağına hükmediyor.

        Dolayısıyla, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Kanunu da Cumhurbaşkanı, milletvekili, muhtar seçimleri için 6 aylık süre sınırını getiriyor.

        Başsavcılık da kanunun bu hükmünden yola çıkarak 6 aylık süre sınırının olmadığına karar vermiş bulunuyor.

        ASLİYE HUKUK ÖNÜNDEKİ 3 YOL…

        Bu kapsamda Asliye Hukuk hakimliğinin önündeki 3 yola gelirsek…

        İlki SPK 112’den yola çıkarak sayım ve döküme hile karıştırılmadığını beyan ederek davayı ret etmek.

        İkinci yol, hile karıştırıldığını ve kamu kurumlarına oy karşılığı eleman yerleştirildiğinin tespiti nedeniyle kayyum atamak…

        Üçüncü yol da hukukta, “avdet…” diye de tanımlanan şekliyle Kasım 2023’teki yönetimin iş başına tekrar dönmesinin sağlanması.

        Mutlak butlan hükmüne göre, eski yönetimin başındaki Kemal Kılıçdaroğlu ekibinin kurultaya götürmesi…

        SAADET PARTİSİ’NE KAYYUM KARARI…

        Nasıl bir karar alınır bilinmez, ancak, başta da belirttiğim gibi bugüne kadar benzer başvuruların hemen hepsinde aynı karar verilmiş.

        Oylamada sırasındaki sayım ve döküme hile karıştırılmadığı sürece kurultay iptali yoluna gidilmemiş; kayyum atanmamış...

        Bu aşamada Saadet Partisi’nin 2010 kongresine atıf yapabilir, orada kayyum atandığından söz edebilir.

        Ancak Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin gerekçeli kararında da görüleceği gibi (2010/1751 Esas) Mustafa Kamalak ve arkadaşları 1250 delegeden 642’sinin imzasını toplayıp olağanüstü kongre çağrısında bulunmuş.

        Saadet Partisi yönetimi de zamanı içinde bu başvuruyu dikkate almamış ve olağanüstü kongreye gitmemiş…

        Kamalak ve arkadaşları da konuyu mahkemeye taşımış.

        Mahkemede partiyi kongreye götürmek için kayyum atamış.

        Kanun ve parti içtüzüğü hükmü gereği 45 gün içinde kongre kararı almış ve kongreyi tamamlamış.

        Bu kararda da görüleceği gibi bir kayyum da atansa Kanun ve Parti İçtüzüğü gereği en geç 45 gün içinde kurultayın toplanması gerekiyor.

        YILDIZ’IN DİKKAT ÇEKTİĞİ DURUM

        Gelelim bir diğer konuya…

        MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın, eğer bir hile varsa CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve parti yönetiminin de kurultay kararı alamayacağına ilişkin düşüncesine…

        Bu endişe CHP içinde bazı kesimlerde de mevcut…

        Sayısı az da olsa onlara göre de eğer mahkeme oy vermede, sayım ve dökümde bir usulsüzlük durumu tespit ederse, “mutlak butlan” halinin geçerli olacağı görüşünde…

        Yani ancak önceki yönetimin elinde partinin kurultaya götürülebileceği kanaati var.

        Hemen belirteyim ki konuştuğum farklı görüşteki hukukçuların ağırlıklı bölümü bu görüşe katılmıyor…

        Kayyumun olabilirliğinin bulunduğu ancak onun şartının da SPK 112’de sayıldığına dikkat çekiyor.

        ÖZEL’İ KARAR ALMAYA İTEN NEDEN?

        Bütün bunlar ortada iken CHP Genel Başkanı Özgür Özel, önce Salı günkü partisinin TBMM Grup Toplantısında ardından da önceki gün İstanbul’da Saraçhanede bu konuyu gündeme getirip neden hemen olağanüstü kurultay kararı alma gereği duydu.

        Özel’e yakın isimler, CHP İstanbul Kongresi ile ilgili de bir soruşturmanın devam ettiği bilgisini aldıklarını belirttiler.

        İstanbul geçen kurultaya 1368 delegenin 196’sını yollamıştı.

        İstanbul kongresinin iptali halinde, “Kurultaydaki seçimi etkileyecek delege sayısından daha fazla olması nedeniyle iptale gidebileceği kanaatine vardıklarını” belirttiler.

        Kurultayda yarışan iki Genel Başkan adayından Özel ile Kılıçdaroğlu arasındaki oy farkı 18 idi…

        İstanbul delege sayısı bunun çok üzerinde olduğu için iptal yönüne gidilmesini kolaylaştıracağına vurgu yapıldı.

        Ancak Özel ve arkadaşları kurultay kararı almış olmaktan memnundu…

        Kılıçdaroğlu’nun kararı olumlu bulmasından da memnunlardı.

        Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun çevresindekilerin İmamoğlu ile ilgili gelişmeler yaşanırken aday olmayı düşünmeyeceğine dönük sözlerinden olsa gerek Özel’in tek aday olarak kalacağını varsayıyorlardı.

        Ancak bugüne kadar tarihin gösterdiği bir gerçek var ki, CHP’de her an her şey olabilir…