Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP’nin bugün yapılacak 22. Olağanüstü Kurultay’ı birçok açıdan anahtar niteliğinde…

        Bir diğer özelliğini de büyük olasılık CHP tarihinin en kısa süreli kurultayı olarak tarihine yazdıracak…

        Öncelikle, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı nedeniyle açılan çok sayıda davanın sonlanmasını sağlayacak.

        Çünkü 38. Kurultay’a yönelik olarak ileri sürülen “irade fesadı konusunu” bu kurultay ortadan kaldıracak.

        Yeni bir yönetim, delegenin tercihi sonucu gerçekleşmiş bir Kurultay’dan çıkacağı için, davaya konu Kurultay’a ilişkin tüm süreçler sonlanmış bulunacak.

        Son günlerde çevremde “Seçen aynı, seçilen aynı kişilerden oluşacaksa dava konusu nasıl kalkar” gibi bir yaklaşım var.

        Ancak hukuk açıktır, bir kişi bir kez kaza yapmış olması, her zaman yapacağı anlamına gelmez; o günkü kazanın konusudur.

        O konu da ortadan kalktığına göre, yeni bir durum kalmaz, kadük hale gelir.

        Dolayısıyla 24 Ekim’de yapılacak olan “Mutlak Butlan” deyimiyle özdeşik Ankara Asliye Ceza Mahkemesi’nin davasını konusuz bırakır, iptal yönüne gider…

        Benzer bir süreç İstanbul İl Kongresi’nde de yaşanır, 24 Eylül’de yapılacak il kongresi ile süreç kapanır ve yeni il başkanı görevine döner; Gürsel Tekin süreci de son bulur…

        Özgür Özel liderliğindeki Genel Merkez yönetimi bu süreçten güç kazanarak çıkar…

        KASIM SENDROMU

        38. Kurultayından kaynaklı davalar bu şekilde sonlansa da CHP’de çekişme bitmez.

        Çünkü ardından Kasım ayında yapılması planlanan Olağan Kurultay yarışı başlar.

        Parti içinde olağan kurultayın da sorunsuz aşılacağı beklentisi var.

        Ancak parti içi muhaliflerin bakışı bunun tersine, umutları Ekim ayında, Ekrem İmamoğlu’nun da arasında yer aldığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkında devam dava sürecinin iddianamesi…

        İddianamenin yayınlanması ile partinin içine sokulduğu durumun daha net görüleceği gibi bir inanışları var.

        Bunun da olağan kurultayda kendilerine olumlu etki yaratacağı gibi bir bakışa sahipler.

        Ancak Genel Merkez yönetimi dava süreçlerinin partinin olağan kurultay sürecine etki edeceğine inanmıyor, tam tersine Özel’i Kurultay davalarında olduğu gibi daha da güçlendireceği, liderlik pozisyonunu pekiştireceğine inanıyor.

        Bu aşamada hemen belirteyim, Özel kesinlikle Cumhurbaşkanı adaylığını düşünmüyor.

        İmamoğlu cezaevine girmeden önce Ankara Ahlatlıbel’deki Çankaya Belediyesi’nin tesisinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile aralarında var olan mutabakattan bir adım geri atmamış bulunuyor.

        Dolayısıyla Yavaş’ın adaylığı üzerinde yoğunlaşıyor; tabi ki o gün gelindiğinde yapılan anketlerin kimi işaret edeceğine yönelik mutabakat hükmü de saklı kalmak kaydıyla…

        EN KISA SÜRELİ KURULTAY

        Gelelim bugün yapılacak olağanüstü kurultaya…

        Tarihinin en kısa süreli kurultayı olacak, çünkü ne Genel Başkan ne de Parti Meclisi veya diğer organlar için bir rakip yok.

        Büyük olasılık muhalifler de salonda yer almayacak.

        Tek aday olarak giren Özel de dün öncekilerin aksine, Çarşaf liste ile gidip, çıkardığı anahtar listeyle ekibini belirlemekten vazgeçti.

        Bunun yerine Kurultay’a blok liste ile gitme kararı aldı.

        Büyük olasılık, bu süreçte tutuklu olanların dışında, en fazla 2-3 kişinin dışarda kalacağı mevcut PM, Bilim Kurulu, Yüksek Disiplin Kurulu’ndaki isimleri koruyacağı blok liste çıkaracak.

        Dolayısıyla çarşaf listeden tek tek kimin ne kadar oy aldığının sayımı gibi işi uzatan süreç de bu kez yaşamayacak.

        Muhalifler, Özel geçmişte aldıklarından çok da az oyla seçilsin diye taraftarlarının Kurultay’a gitmemesi telkininde bulunduğu için muhalif konuşma isteyen de olmayacak.

        Özel’in kurultayı başlatması ve kısa bir konuşma yapması, Divan’ın oluşması, seçimlere geçilmesi ve blok listenin sandıklara atılması ile son bulacak.

        Aynı salonda Nisan ayında yapılan Olağanüstü Kurultay, saat 16:00 gibi bütünüyle sonlanmıştı.

        Bu kez de en geç 13:00-14:00 gibi bitmesi öngörülüyor…

        Bu da tarihinin en kısa süren kurultayı olma özelliğini kazanacağı anlamına geliyor.

        İKİ İLE KATILMAYIN RİCASI

        Kurultay ile ilgili başka tartışmalar da yaşanıyor.

        Muhalefet zaten son ana kadar ilçe, il seçim kurullarına ve en sonunda da Yüksek Seçim Kurulu’na başvurmuş ve ret kararı almıştı.

        He ne kadar Kurultay için delegelerden 900 civarında imza geldiği ileri sürülse de Seçim Kurulu yazılarında bunun 662 olduğu anlaşılmıştı.

        Bu sayı da kurultay için yeterli.

        Çünkü CHP’nin 38’inci Kurultay’ında delege sayısı 1358 idi.

        Ancak, partiden ayrılanlar, ihraç edilenler ve tekrar seçilemeyen 93 kişi bu sayıdan düştü.

        Ancak yeniden seçilip gelen ve milletvekilliği sıfatıyla doğal delege hakkını kazanan 35 kişi eklendiğinde bu sayı 1309’a düştü.

        İstanbul’da mahkemenin tedbir koyduğu üst kurul delegeleri bu kurultaya katılamayacak.

        Her ne kadar ilk aşamada tedbiren uzaklaştırılan delege sayısı 196 diye açıklanmış olsa da vefat edenler, ayrılanlar veya ihraç edilenler düştüğünde bu sayı 182…

        Toplam 1309 delegeden bu sayı çıktığında 1127 delegeye iniyor.

        Dolayısıyla seçim kurullarının da kararlarında olduğu gibi bu sayı kurultayın toplanabilmesi için gereken sayının daha fazlasını oluşturuyor.

        Ancak parti yönetimi, iddianamelerde isimleri yer alan Erzurum ve Bingöl delegelerinin bir kanuni zorunluluk olmamakla birlikte kurultayda oy kullanmaması için ricada bulunma eğiliminde.

        Ancak bazı parti yöneticileri de bu kişiler hakkında kurultayın yapıldığı tarihte herhangi bir hukuki kararın olmadığını, oy kullanmamaları halinde isnat edilen suçu kabul etmek gibi bir görüntünün ortaya çıkacağını belirterek, oy kullanmaları gerektiğini savunuyor.

        ÖZEL OY KULLANACAK

        Bir diğer tartışma da Genel Merkez yönetiminin partili olmayan milletvekilleri ile Genel Başkan Özel’e dönük; onların da ilerideki davalarda oluşabilecek süreçleri sakatlamaması için oy kullanmamalarının faydalı olacağı üzerine devam ediyor.

        Özel ile milletvekili olmayan parti yöneticilerinin, davaya konu edilen irade fesadı iddiasıyla seçilmiş bulunmaları, bunun da ileride bir sakatlanmaya yol açabileceği endişesiyle gidiliyor.

        Ancak hem Tüzük, hem de Siyasi Partiler Kanunu açısından almak istedikleri tedbir paradoks yaratıyor…

        Çünkü Tüzük gereği Kurultay’ın açılışını Genel Başkan yapar; bu kapsamda yarın Özgür Özel başlatacak.

        Oysa milletvekili olduğu için doğal delege olarak oy verme hakkına da ayrıca sahip.

        Dolayısıyla Kurultay’ı Genel Başkan olarak başlatırken, Parti Başkanı sandığında oy kullansa ne olur, kullanmasa ne olur?

        Bütün bunlara neden ise davalardan bıkmış CHP’de herkesin yoğurdu üflenerek yemek istemesinden kaynaklı.

        KASIM ÖNCESİ OLMAZ

        CHP son iki yılda bugünkü ile 4’üncü kurultayını yapmış olacak.

        Önünde de Kasım ayında 5’incisi var.

        Üzerinde tartışılan, 24 Ekim’deki dava öncesi Olağan Kurultay’ın da yapılıp bütün tartışmaların bitirilmesi.

        Ancak önlerinde Siyasi Partiler Kanunu’nun getirdiği bir zorluk duruyor; çünkü siyasi partiler en erken iki, en geç üç yılda bir kurultaya gitmesi gerekiyor.

        Son büyük kurultayı Kasım 2023’te yaptığı ve sonucunu da 7 Kasım’da kesinleştirdiği için 9 Kasım’dan önce iki yılı dolmuyor; o nedenle Kasım ayında kurultaya gitmeyi planlıyor.

        Bir yandan mitingler, bir diğer yandan ise kurultay ve dava süreçleri Genel Merkez yönetimini yordu, ancak şurası kesin ki Özel’i de bu süreçte liderleştirdi, muhalefetin etrafında toplanmasına yol açtı.

        Sonrası nasıl gelir?

        Konu CHP olunca öngörmek zor…