Cuma öğlen Diyanet İşleri Başkanı’nın düzenlediği yemeğe doğru giderken ne konuşulacağını çok merak ediyordum. 23 yıllık meslek hayatımda artık davet sahibine bağlı olarak sohbetin hangi konular etrafında ve nasıl bir havada geçeceğini tahmin edebiliyorum ancak bu yemek ile ilgili kafamda net bir resim yoktu açıkçası.
Diyanet İşleri Başkanı ve genel olarak Diyanet kurumu son dönemde çok eleştiriliyor, birçok tartışmalı başlık ile anılıyor.
Bunların hepsini sormak istiyorum ancak ortam nasıl olacak, sohbet ne etrafında şekillenecek kestiremiyorum.
Benim gibi seküler kesimden gelen bir fani için dini başlıklara girmek çıkmaz sokak olabilir…
Üsküdar’daki 16 dönümlük yerleşke
Uzun lafın kısası, Üsküdar’daki İsam yani İslam Araştırmaları Merkezi’nin kapısından girerken endişeliydim. Buraya daha önce bir kez bir uluslararası toplantı için gelmiş ancak detaylı gezmemiştim.
Meğer 30 yıldan fazla süredir varmış ve 30 dönümlük bir araziye sahipmiş. Diyanet bugün bunun 16 dönümünde yerleşik, geri kalan 14 dönüm dışarıya kiralanmış.
Ben vardığımda Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve davetli diğer meslektaşlar sohbet ettikleri odadan kalkmış yemeğe geçiyorlardı.
Ali Erbaş’ın kızlarının 4’ü de üniversiteli
Selamlaştık.
Sayın Ali Erbaş ile bu ilk karşılaşmamız.
Avludan yemeğin verildiği alana doğru giderken sohbete başladık. Erbaş’ın vaize olan ve sosyal medyadaki paylaşımları ile tanınan ve zaman zaman da eleştiri konusu olan kızı Merve Erbaş Likoğlu’nu biliyorum ancak diğer çocuklarını tanımıyordum. 4 kızı var Diyanet İşleri Başkanı’nın, üçü çalışıyor, biri İngiliz dili ve tercümanlık okumuş, İngilizce öğretmenliği yapıyormuş, diğeri akademisyen, en küçüğü ise halen üniversite öğrencisi imiş.
Bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Dindar kesim ve seküler kesimin birbirine karşı önyargıları halen kırılabilmiş değil, hatta son dönemde toplumdaki kutuplaşma bu önyargıları daha da keskin hale getirdi. Bence Diyanet İşleri Başkanı tümü yüksek öğrenimli ve iş hayatındaki 4 kızı ile birlikte kamuoyu karşısına çıksa bu fotoğraf hepimize iyi gelir.
İki saati aşkın süren öğle yemeğinde Sayın Erbaş’a aklımızdakileri uzun uzun sorduk.
Aldığım notlardan dikkatimi çekenleri bugün sizlerle paylaşacağım…
Vaizlerin yüzde 50’si kadın
Önce Diyanet Akademisi ile başlayayım. 35 ilde varmış. İlahiyat eğitiminden sonra bir nevi pratisyenlik eğitimi gibi tamamlayıcı bir eğitim anladığım kadarıyla. 8 ay sürüyor ve çoğunlukla yatılı okunuyor.
Diyanet 2 ayda bir sınavlar yaparak yetersiz olanları eliyormuş.
Kurumda 100 civarında kadın müftü yardımcısı olduğunu öğrendim, vaizlerin de yüzde 50’si kadınmış. Bunlar bence olumlu anlamda şaşırtıcı rakamlar.
Diyanet İşleri Başkanlığında çalışan 1750 personelin 400’ü kadın, Meclis'te kadın vekil oranının yüzde 20’lerde olduğunu düşünecek olursak hiç de fena değil…
Ali Erbaş’a ekranlarda genellikle aynı ‘Hocalar’ın konuştuğunu, bunların sık sık eleştirilere maruz kaldıklarını, Diyanet’in bu tartışmaya nasıl baktığını sorduk.
“Kanallar bizimle iletişime geçsin, isim tavsiyesinde bulunalım”
Erbaş kanalların reyting uğruna bazı isimleri parlattığını, bu isimlerin konuşmalarının da topluma yanlış mesajlar verdiğini ve zararlı olduğunu belirtip şayet kendileri ile iletişime geçerlerse ekranda konuşmak üzere isim tavsiyesinde seve seve bulunacaklarını söyledi.
“Ben isterim ki bize taleplerini bildirsinler, biz onlara filanca hoca size faydalı olur deriz” diye konuştu.
Bunu şimdilik sadece TRT ile yapıyorlarmış, iftar ve sahur programları için Diyanet'ten TRT’ye liste gidiyormuş.
Gelelim tartışılan dizi mevzusuna…
Cemaat ve tarikatları ve dindar kesimi kötü gösterdiği iddia edilen dizilere yönelik itiraz yerine kendilerini doğru anlatan yapımlar için mentorluk etmeyi düşünmezler mi diye sordum Sayın Erbaş’a…
“Diyanet TV’de kaliteli yapımlar var, genel kanallara baktığımızda Gönül Dağı var beğendiğimiz. Ama talep edilirse dizilere Diyanet olarak danışmanlık yapma noktasında henüz değiliz” dedi.
Cuma hutbesini her hafta 50 milyondan fazla kişi dinliyor
Ali Erbaş’ın verdiği bilgiler arasında beni en çok şaşırtan Cuma hutbesinin ulaştığı rakam ile ilgili paylaştığı bilgi oldu.
Camide hutbe dinleyenlerin sayısı haftada ortalama 25 milyonmuş. Yani cumaya 25 milyon gidiyor. Diyanet İşleri Başkanı'nın söylediğine göre en az bu kadar kişi de dijital ortamdan dinliyormuş hutbeyi.
Hutbe ortak metin olarak okunuyor biliyorsunuz. Erbaş’ın verdiği orana göre bu ülkede en az 50 milyon kişiye ulaşıyor bu metin. Bu inanılmaz bir rakam… Yani bu ülkenin en kuvvetli iletişim mecrası Cuma hutbesi mi? Şayet öyleyse temel sorunlarımızın çözümü için bence çok dikkatli değerlendirilmeli.
“Hutbe komisyondan geliyor, üzerine ben de 1-2 saat çalışıyorum”
“Hutbe konusunu kim seçiyor, metni kim yazıyor?” diye sordum Sayın Erbaş’a…
“Her hafta tam 7 dakikalık bir konuşma hazırlanıyor. Yaklaşık 10 kişiden oluşan hutbe yazma komisyonumuz var. Başında daire başkanı var. Metin hazırlanınca komisyon başkanına gidiyor, o onayladıktan sonra en son bana geliyor. Her hafta en az 1-2 saat bana gelen metin üzerinde çalışıyorum. Bazen geri gönderiyorum, tekrar yazılmasını istiyorum. Bugünkü hutbe ile ilgili 2 saat çalıştım mesela. Miras hukukunu işledik. Aslında kadın derneklerinin ödül vermesi lazım bize” diye yanıtladı Diyanet İşleri Başkanı.
Son günlerde Narin Cinayeti, İzmir’de yangında ölen 5 küçük çocuk gibi olaylar yüzünden toplum olarak çok sarsıldık. Aile kurumu çöküyor mu? Manevi değerler zayıflıyor mu? Gibi soruları her gün soruyoruz.
Cumhurbaşkanlığında aile ile ilgili yeni birim
Cumhurbaşkanlığı bütçesinde bu konular ile ilgili çalışmak üzere Aileyi Koruma Koordinasyon Kurulu adı altında yeni bir birim oluşturulmuş. Bu kurulda 5 bakanlık ve Diyanet var: Aile ve Sosyal Politikalar, Milli Eğitim, Sağlık, Adalet, İçişleri ve Diyanet.
Erbaş’ın söylediğine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan 2025’i büyük ihtimalle Aile Yılı ilan edecek.
Sohbet sırasında konu kamuoyunda tartışılan başlıklara gelince Diyanet İşleri Başkanına akşam pazarı ile ilgili polemiği hatırlattım zira Diyanet İşleri Başkanlığının "Ucuza almak için pazara akşam gidin" önerisi yaptığı çok tartışıldı hatta CHP’li isimler Erbaş’ı eleştirmek için birlikte pazara gitme önerisinde bulundular.
“Akşam pazarı ile ilgili tek ifademiz yok”
Erbaş çok net bir dille şöyle dedi:
“Akşam pazarı ile ilgili ne ben ne de bizimle ilgili kimse tek bir şey söylemedi. Fakat her türlü yalan dolaşıma sokuluyor. Hala Londra’da evim olduğuna inananlar var. Bu yalanlar bitmiyor.”
Fenomenlere diyanet eğitimi
Diyanet günceli ve teknolojiyi yakalamak ve daha çok kişiye ulaşmak için çalışıyormuş. İnstagram'da kendi konuları ile ilgili paylaşım yapan ve 300-500 bin takipçisi olan fenomenler davet edilip Diyanet Akademisi’nde eğitim veriliyormuş. Bu isimler dijital üzerinden vaazlarını yapıyorlarmış.
Gelelim Diyanet ile ilgili en tartışmalı konuya, yani bütçeye…
Bütçenin geçen yılki 91 milyar 824 milyondan yüzde 41 artışla 130 milyar 119 milyona çıktığı, böylece 6 bakanlığı geride bıraktığı haberleri geçen hafta medyada yer aldı.
“Bütçemizin yüzde 95’i personel gideri”
Ali Erbaş bütçe tartışmaları ile ilgili,
“Diyanet’in bütçesi genel bütçede her yıl yüzde 1’in altındadır” dedi. “Nedir tam oran” diye sorduk. “2024’te yüzde 0,95 idi, 2025 için yüzde 0,98 olacak” diyerek şunları söyledi:
“Bizim bütçemizin yüzde 95’i personel gideridir. Mesela 2025 için öngörülen 130 milyarın yaklaşık 125 milyarı personel gideri. Biz yüzde 5-6lık bütçe ile hizmet veriyoruz.”
Sayın Erbaş’a bu durumda personelden kısılıp kısılamayacağını sordum.
“Nagehan Hanım 15-16 bin civarında imamsız cami var. Personelde fazla yok eksik var. 1003 müftülük var, bakın Diyanet çok geniş bir yapı. Kaldı ki biz Kuran kurslarına, camilere tek kuruş bütçe vermiyoruz. Müftülük binalarını bile mümkün olduğunda hayırsever bulup yaptırıyoruz. Bizim personel sayımız 150 bin. Bizi bakanlıklarla kıyaslamak yanlış, kıyaslanan bakanlıkların bazılarının personel sayısı 5000. 5000 nerede, 150 bin nerede?”
“Eski araçla Konya’dan gelirken lastik patladı, şoför zor kurtardı”
Peki ya makam arabaları? Madem devlet tasarruf edecek araç sayısı azaltılamaz mı?
“1000 müftü, 400 civarında makam aracı var, bizim merkezde 16 araç var. Kelime oyunu yapıyorlar. Bakın biz bu yıla kadar bir önceki Başkan Mehmet Görmez’in makam aracını kullandık. Tek yeni araç almadık. Birkaç kere de yolda kaldık o araçla. Bir sefer Konya’dan geliyoruz, hızlı seyrederken lastik patladı, şoför ustalıkla zor kurtardı. O zaman bir Audi alındı, ben rektörken 8 sene önce aynı Audi’yi kullanıyordum ama Diyanet İşleri Başkanı'na çok gördüler.”