Tarihi bir anlaşmaya uzaktan da olsa şahitlik ettiğim için gurur duyuyorum.
Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak duyduğum gururu daha da artırıyor zira Gazze’deki soykırımı durdurmak, savaşı bitirmek ve barış masasını toplamakta en kritik rollerden birini benim ülkem oynadı.
Size bugün sürecin detaylarıyla ilgili, İsrail ve Hamas arasında barış için mekik dokumuş kaynaklardan teyit ettiğim bilgiler vereceğim. Kahire’de atılan imzaya giden yolla ilgili bir çok ilginç detay paylaşacağım.
Türkiye’nin o imzadaki rolü
İsrail ve Hamas anlaşmaya adım adım nasıl gitti, binlerce masumun canı kurtulacakken süreç neden bu kadar uzadı, Türkiye, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın olmasaydı o imza neden atılamazdı, anlatacağım…
Sondan başlayayım...
Çarşamba gece yarısından sonra, Perşembe sabaha karşı 2’de Kahire’de müzakerelere katılan tarafların mensupları ve arabulucular tarihi imzanın atılması için hazırlanmış büyük bir salona giriş yaptılar.
Salondaki masalar ve sandalyeler bir kare oluşturacak şekilde dizilmişti.
İsrail delegasyonu Hamas delegasyonunun tam karşısına oturdu. Düşünün, bırakın karşılıklı oturmayı tarihte aynı ortamda hiç bulunmamışlar!
Bir süre sonra anlaşma geldi ve imzalar atıldı.
Peki o dikdörtgen masa düzenine gelene kadar kaç masa bozuldu? Son 1 yılda neler yaşandı?
Tüm detaylarıyla 9 Ekim Barış sürecinde yaşananlar
Tavrına, tarzına, hayat görüşüne, üsttenci bakışına kızsak da bir hakkı teslim etmek gerekir: Trump olmasa bu noktaya gelinmezdi.
Aynı şekilde Steve Witkoff ve Jared Kushner’i son dönemeçte sürece dahil etmek de çok isabetli oldu.
Biliyorum bu iki ismi duyunca tüyleriniz diken diken oluyor, benim de öyle ancak devrede olmaları işleri kolaylaştırmış.
Trump ve Witkoff Katar Başbakanı Al-i Sani, Mısır İstihbarat Başkanı Mahmud Reşad ve MİT Başkanı Sayın İbrahim Kalın’ın son düzlükte sonuca ulaşmak için kilit rolde olduklarını gördüler.
ABD Netanyahu’yu, Türkiye Katar’ı ikna etti
ABD tarafı Netanyahu’yu, Türkiye, Katar ve Mısır ise Hamas’ı masaya oturmaya ikna etti.
Hamas’ın elindeki tüm rehineleri serbest bırakmasından sonra savaşın yeniden başlamamasını sağlamak için henüz detaylarına ulaşamadığım bir takım garantiler verildi. Serbest bırakılacak Filistinli mahkumların isimleri ve serbest bırakılma koşullarını da henüz bilmiyoruz fakat bunların hepsinin üzerinde uzlaşıldı.
Sevgili okurlar size çok acı bir şey anlatacağım…
Bu süreç boyunca bağımsız arabulucu olarak Hamas ile temas kuran İsrailli aktivist ve yazar Gershon Baskin bu barışa Eylül 2024’te yani bundan 13 ay önce de varılabileceğini söylüyor.
Bu soykırım 1 yıl önce durdurulabilirdi
O dönem ‘3 Hafta planı’ adlı bir öneri ortaya atılmıştı. Plan bugün üzerinde uzlaşılan ile neredeyse aynıydı.
Bu öneri hem Hamas’a hem de İsrail’e gitti. Hamas anlaşmaya hazırdı fakat İsrail tarafı ‘Netanyahu savaşı bitirmek istemiyor’ cevabı verdi.
Eylül 2024’teki fark ABD yönetimiydi. O sırada başkanlık koltuğunda Biden vardı ve Biden’ın görevlendirdiği Ortadoğu temsilcisi Brett McGurk kendi hazırladıkları son derece kötü öneride ısrar edip Hamas’ın yeşil ışık yaktığı plana göz ucuyla dahi bakmadı.
Gershon Baskin o süreçte bu plan için çalışan isimlerden biriydi. Onun anlatımına göre o dönem ABD’nin müzakere heyeti üyeleri de ‘3 Hafta planı’ için Biden’ın ikna edilememesinden büyük hayalkırıklığı duyduklarını anlatıyor.
Esasen bundan 1 yıl önce Katar Hamas’ın kabul ettiği plan üzerinde çalışmak istemiş, ancak bunun için ABD’nin sürecin içinde olması gerektiğini söylemişler.
Biden olsa bu savaş bitmezdi
Zira Hamas o dönem de hazırmış fakat İsrail ısrarla savaşın sürmesini istiyor ve İsrail’i durduracak tek güç Amerika.
Yani bugünkü barışa götüren temel faktör Amerikan yönetiminin değişip Netayahu’ya net bir şekilde baskı uygulaması.
Hamas’ın 2024 sonbaharında anlaşmaya hazır olduğunu o dönem sürecin içinde olan hem Katar hem de Mısır istihbaratı Baskin’e söylemişler ve ‘Fakat ABD planın içinde olmayacaksa boşuna uğraşmayalım’ demişler.
İşlerin barış lehine dönmesi esasen Trump’ın göreve gelmesi ile başlıyor.
Trump Netanyahu’ya Beyaz Saray’a giriş yapmadan önce ateşkes istediğini iletiyor ve 19 Ocak 2025’te ateşkes ilan ediliyor gerçekten.
Ancak daha sonra bu ateşkes İsrail tarafından bozuluyor. Yeniden başlayan saldırılar ve son hız devam eden soykırımı hep birlikte izledik maalesef.
Şimdi hikayenin detaylarını öğrendikçe masum Gazzeliler öldürülürken barış çabalarının arabulucular üzerinden sürdüğünü anlıyoruz.
Yukarıda bahsettiğim ve Habertürk Tv için bu süreçte iki kez de röportaj yaptığım uluslararası arabulucu Gershon Baskin son dönemeçle ilgili şu ilginç detayları anlattı:
8 Eylül 2025’te Katar Başbakanı el Sani Hamas’a Amerikan planını ulaştırıyor.
İsrail’den Katar’a tam 9 Eylül’de saldırı
Hamas 9 Eylülde bu planı görüşeceklerini ve Baskin üzerinden ABD’lilerden bazı noktalarda açıklamalar isteyeceklerini iletiyor. Netleştirmek istedikleri hususlar İsrail’in nereye geri çekileceği ve rehineleri serbest bıraktıklarında savaşın kalıcı olarak bitmesine dair garantilerin neler olacağı.
Fakat tam 9 Eylülde İsrail Katar’da Hamas’ın üst düzey isimlerinden Halil el Haya’nın evine saldırı düzenliyor ve müzakereler böylece bitiyor. Yani İsrail açıkça sabote ediyor.
10 Eylül’de Hamas’ın müzakere heyetinden biri Gershon Baskin’e ulaşıyor ve bu saldırının Trump’ın onayı olmadan yapılamayacağını düşündüklerini söylüyor. Hamas, ABD’ye güvenini kaybediyor ve çekiliyor.
Bu kez Amerikalılar Baskin’e ulaşıp Hamas’ı bu saldırıyla ilgilerinin olmadığına ikna etmelerini istiyorlar.
10 Eylül sabaha karşı 1.22’de Steve Witkoff Baskin’e bir mesaj gönderiyor.
Witkoff’un mesajı şöyle:
“Bizim bu saldırıyla hiç ilgimiz yok. İsrailliler bizden özür diledi. Açıklamaları bunu teyit ediyor. Başkan Trump Truth Social hesabından bununla ilgili paylaşım yaptı.”
19 Eylül’de başlayan son dönemeç
Fakat Hamas ısrarını sürdürüyor. Ta ki 19 Eylül’e kadar…
19 Eylül’de Witkoff Baskin’i arıyor ve “Bir planımız var” diyor. Baskin’den istenen Hamas’ı yeniden masaya döndürmesi.
Baskin geçtiğimiz aylar boyunca 8 Hamas yöneticisi ile Gazze dışında çeşitli görüşmeler yapıyor. Sonunda örgüt yeniden masaya oturmayı kabul ediyor.
Peki silah bırakılma meselesinde neler konuşuluyor?
Anlaşmaya göre Hamas ağır silahlarını yeni kurulacak Filistin Güvenlik Güçlerine teslim edecek. Burada Türkiye de Mısırla birlikte gözlemci olarak yer alacak.
Hamas silahlarını kesinlikle İsrail’e teslim etmeyecek.
Yeni yönetim için Gazzelilerden oluşan liste
Gazze’yi kim yönetecek?
Mısır’da ne konuşuldu henüz bilmiyoruz fakat Hamas ya da başka politik gruplarla bağlantısı olmayan ve kamusal alanda tanınan Gazzelilerden bir liste oluşturuldu ve hem Amerikalılara hem de Türkiye, Mısır ve Katar’a verildi.
Gazze’nin geleceğinde rol oynamak isteyen bu isimler Trump’a bir mektup yazıp Witkoff üzerinden iletmişler. Fakat yeni yönetimin nasıl ve ne zaman şekilleneceğini konuşmak için henüz erken.
Öte yandan Hamas’ın böyle bir yönetimi ta geçen sene kabul ettiğini not düşeyim.
Tüm bu süreçte aktif rol oynamış olan Baskin’e göre MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın hem Witkoff hem de Hamas ile çok iyi bir dialoğu var ve Hamas’ı masaya oturtmakta Türkiye’nin örgüt üzerindeki gücü ve etkisi yadsınamaz.