Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Zaman çok hızlı ilerliyor. Tarihin kırılma noktaları olabilecek gelişmeleri bu hızda idrak etmek kolay değil. Ancak dönüp son bir haftaya bakıyorum da…

        Her şey tek taraflı da olsa ilmek ilmek örülmüş.

        Trump, BM Genel Kurulunda İsrail’in gönlünü alan ve Gazze’deki soykırımı anmadan çözümü salt rehinelerin kurtarılmasına bağlayan o utanç verici konuşmayı yaptığında aslında çantasında barış planı hazırdı.

        Bu planı Arap ülkelerinin liderlerine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a o meşhur fotoğrafın servis edildiği toplantıda sundu.

        Plan Türkiye ve diğer ülkelerin çekinceleri doğrultusunda birkaç revizyona uğradı. İdeal bir barış yol haritası değildi ama akan kanı durduruyor ve Gazzelileri vatanlarından sürmek gibi bir deliliğe kalkışmıyordu.

        Trump’ın Türkiye’den beklentisi

        Burada ABD yönetiminin en hassas olduğu noktanın Hamas’ın oyundan çekilmesi olduğunu not düşeyim. Bu konuda gördüğüm kadarıyla Trump Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hamas üzerindeki etkisi ve gücüne güveniyor.

        Bu süreç örgütün güvendiği bir çıkış stratejisi ve dialog ile mümkün. O nedenle hem Dışişleri Bakanı Hakan Fidan hem de MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Hamas üzerindeki etki gücü çok önemli.

        Ancak işin tuhafı konunun ana muhatabı olan Hamas ile Trump yönetimi bu planı oluştururken herhangi bir kontak kurma çabasına girmemiş. Bunun için arabulucular dahi kullanmamış.

        Halbuki İsrail’de Netanyahu Hükümeti ve Hamas arasında ilişki kurup savaşı bitirmeye çalışan arabulucular var.

        Planın ilk hali

        Peki New York’taki o masa toplantısında ortaya çıkan plan sonra ne oldu?

        Şu kadarını söyleyeyim, bu planın sunulduğu üç adres var.

        İlki Türkiye ve Arap Ülkeleri.

        Oradan 21 maddelik bir metin ile çıkıldı.

        İkinci adres Netanyahu.

        Netanyahu uzun süren pazarlıklar sonucu 21 maddeyi 20 maddeye indirdi. Kayıp maddenin ne olduğu konusunda net bir bilgi yok ancak İsrail Başbakanı Hamas’ın silahsızlandırılmasına dair 13. Maddede değişiklik yaptırdı ve bir silahsızlanma gözlem komitesi kurdurmayı plana ekleterek bunu İsrail basınına başarı olarak yansıttı.

        ‘Ya al ya öl’

        Bu haliyle 20 madde bir anlaşmadan çok Hamas’a bir dayatma demek oluyor. Zaten ‘ya al ya öl’ deniyor.

        Fakat buna rağmen Hamas’ın da bir pazarlık alanı var. Çok büyük değil bu alan ama var.

        Örgüt iki gündür planı görüşüyor.

        Aylardır arabulucu olarak İsrail’de hem hükümet hem de Hamas’la görüşen isimler olduğunu biliyorum. Onlardan bazılarına ulaştım ancak ‘bu aşamada konuşamıyoruz’ dediler. Fakat şu bilgiyi verebilirim:

        Hamas bu anlaşmayı kabul etmeye çok yakın ancak bazı noktalarda rezervleri var.

        Hamas’ın itiraz ettiği maddeler

        Bunlardan ilki İsrail birliklerinin Gazze’den çekilmesi meselesi.

        Hamas çekilmenin net bir takvime bağlanmasını istiyor.

        İkinci mesele İsrail’in salıvereceği mahkumlar. Nasıl ki İsrail rehinelerin 72 saat içinde serbest bırakılmasını şart koşuyorsa Hamas da İsrail’in süre vererek mahkum ve tutsakları serbest bırakmasını istiyor.

        Üçüncü madde ise Gazze’nin kim tarafından yönetileceği meselesi. Bu konuda da netlik yok.

        Hamas iki gündür bu üç başlık üzerinde duruyor. Buralarda somut değişiklikler yapılırsa diğer gruplarla birlikte planı kabul edecekleri yönünde mesaj gönderiyorlar. Bu esnada silahlarını teslim eden ve yeni Gazze’de barışçıl bir şekilde yaşamayı kabul eden üyeler ile üçüncü ülkelere geçmek isteyen üyeler meselesi var. Orada da Türkiye, Mısır ve Katar kilit.

        Kısacası bu planın hayata geçmesi bir çok faktöre ve düzenlemeye bağlı. Fakat bu esnada ne olacak? İsrail Gazze’yi bombalamaya devam ederken nasıl barışın detayları konuşulacak?

        Bu geçiş sürecinde İsrail’in derhal ateşkes ilan etmesi gerekiyor.