Neredeyse tüm siyasi partilerin katkı yaptığı önemli bir süreç başlamışken, uzun zaman sonra memlekette olumlu bir hava eserken bir anda ortalık yine toz duman oldu.
Pazartesi sabahı Ekrem İmamoğlu’nun Saraçhane’deki toplantısına giderken İBB Başkanının ne açıklayacağını merak ediyor, iktidara meydan okuyacağını tahmin ediyordum ancak işlerin saatler içinde bu kadar sertleşeceğini düşünmemiştim.
Peki böyle olmayabilir miydi?
Soruşturma ve gazetecilere gözaltı dalgası engellenebilir miydi?
Şimdi diyeceksiniz ki Nagehan ‘ahmak’ davası olmak üzere siyasi olduğu izlenimini kuvvetli şekilde veren dava ve soruşturma süreçleri var, sen tutup da İmamoğlu’nu mu suçlayacaksın?
Hayır, ben başından beri Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yolculuğunu engellemeye yönelik atılan adımların yanlış olduğunu söyleyen, bunun kutuplaşma ve gerginliği artırdığını ve her şeyden önemlisi zaten yara almış olan adalete duyulan güveni iyice zedelediğini düşünen bir gazeteciyim.
Ancak Ekrem Bey tepesinde sallandırılmaya çalışılan yargı kılıcının herkesten çok farkında. Pazartesi günü sahnede de söyledi bunu.
Dolayısıyla ‘turpun büyüğü’ adını verdiği toplantıda yaptığı ifşaatın yargıyı kendi aleyhine harekete geçirmeyeceğini aklına getirmemiş olamaz.
CHP ile ilgili birçok davaya 8809 bilirkişi arasından aynı ismin defalarca atanması elbette çok dikkat çekici ve şüphe uyandırıcı.
Mahkemelerin bilirkişileri nasıl atadığını hukukçulara sordum. Belli bir kural yok, mahkemenin kendi takdirinde. Yani kağıt üzerinde hep aynı ismin görünmesi mevzuata aykırı değil ama elbette hayatın olağan akışına aykırı.
Bunların normal bir ülkede soruşturulması gerekir.
Fakat o bilirkişinin ismini zikretmeden belki isminin baş harfi ya da takma isimle toplantıda anlatmak istediklerini dile getirse İmamoğlu yine derdini anlatmış üstelik elini daha da kuvvetlendirmiş, yargıya koz vermemiş olmaz mıydı?
Toplantının ardından isteyen kendi kaynakları üzerinden o ismi zaten öğrenirdi.
Nitekim burada mesele isim değil zaten…
Kurban-kahraman döngüsü
Fakat soruşturma açılmasını göze alarak hatta isteyerek bilirkişinin ismini verdi Sayın İmamoğlu.
Kendisine yapıldığını düşündüğü hukuksuzluklara karşı sesini yükseltmesi son derece doğru ve anlaşılır fakat Ekrem Bey’in mevcut sistemde kendini kurbanlaştırma ve kahramanlaştırma döngüsünün Türkiye’ye zararlı olduğu kanaatindeyim.
Bu döngü tansiyonu artırıyor ve diyalog zeminini daraltıyor. Gerginliğin herkese ama en çok da muhalefete zararı var.
Kaldı ki bu işten kendisinden ziyade gazeteciler zarar gördü.
3 meslektaşımız gözaltında.
Basın özgürlüğü adına fevkalade can sıkıcı…
İzinsiz ses kaydını yayınlamanın cezası vardır ancak bu apar topar gözaltı olmamalı… Yayından kaldırır yayın organına ceza kesersiniz mesela…
Hele ses kaydının yayınlandığı programının moderatörü Seda Selek’i de gözaltına almak?
Suriye’de Türkiye’nin izlediği siyaset sayesinde büyük bir pencere açılmışken, Bahçeli, Öcalan çağrısını yapmış ve İmralı ziyaretleri sürerken toplumsal kutuplaşmanın şimdi yeniden böylesine artması çok kaygı verici.
Bir adım ileri iki adım geri durumu…
İktidarın yeni sistemde isterse kimseye göz açtırmama gücü var.
Bu son derece korkutucu.
Öte yandan muhalefet mevcut durumu okuyup ona göre mücadele yöntemleri geliştirmek yerine öğrenilmiş çaresizlik döngüsünde debeleniyor.
Çok üzgünüm…