Dün Diyarbakır’da nasıl görüntülerin ortaya çıkacağını büyük bir merakla bekliyordum. Malum Öcalan’ın çağrısından sonra “Terörsüz Türkiye” hedefi çok önemli bir eşik atladı. İlk kez siyaset de tünelin ucundaki ışığa bizi yaklaştıracak kadar bu konuda bütünleşmişti. Fakat İmamoğlu ve çevresine yönelik operasyon dalgası ile Türkiye üç gündür bambaşka bir havaya girdi.
Bu havanın Diyarbakır’ı ne oranda etkileyeceğini kestiremiyordum.
Acaba nevruz alanında protesto olacak mı?
İmamoğlu’na destek sloganları atılacak mı?
Dem Parti hangi mesajları verecek?
Diyarbakırlılar nasıl bir havada bahara hoş geldin diyecek?
Meltem dahi esmedi
Açık söyleyeyim Dem Parti tabanının bu kez süreci hiçbir şeye feda etmeme yönünde kararlı oldukları izlenimi ediniyordum ancak İstanbul’daki kasırganın Diyarbakır’a meltem olarak dahi ulaşmamasını şaşkınlıkla karşıladım.
İnanılmaz büyük bir kalabalık vardı meydanda.
Onbinler…
Fakat tek bir İmamoğlu destekçisi pankart görmedim. Herhangi bir slogan işitmedim.
Dem Parti ‘tema sadece nevruz’ diye uyarmış
Ben uzaktan izledim, kaçırmış da olabilirim diye kaynaklarıma sordum. Hayır kaçırmamışım, Dem Parti kitlesini tema sadece nevruz olacak diye uyarmış.
Düşünün Dem tabanının bu kadar sevdiği İmamoğlu günlerdir gözaltında ve onbinlerden ses çıkmıyor…
Bu o tabanda Abdullah Öcalan’ın gücü ve yeni sürecin etkisinin önemini gösteriyor.
Yıllarca “Öcalan bitti, artık kitle üzerinde etkisi yok” diyenler, Öcalan ile Selahattin Demirtaş’ı rakip gibi gösterenler bunu görüyor mu? Görüyorlarsa da yanlış analizleri ile ilgili özeleştiri yaparlar mı?
Hiç sanmam…
Bu gerçek bizi rahatsız etse de o tabanın tek ve tartışmasız lideri var, Öcalan.
Bu, Selahattin Demirtaş’ın sevilmediği anlamına gelmiyor ama rekabet eşitler arası olur.
Leyla Zana’dan Bahçeli’ye Malazgirt desteği: “Keşke olsa…”
Diyarbakır’da toplanan onbinlerin tek bir konusu vardı dün, ‘asrın çağrısı’ olarak niteledikleri Öcalan’ın mektubu.
Kalabalıklarda dikkatimi çeken birkaç şey oldu.
Birincisi Leyla Zana’nın Rudaw Tv’de söyledikleri.
“Cumhurbaşkanına mesajım şudur: omuzlarına çok yük bindirildi ve bir çok yol açtın. En kutsal yol onurlu bir barış yoludur, o yolu da ivedilikle aç.” dedi Zana.
Kendisine bir rol düşerse yapacağını da ekledi .
Devlet Bahçeli’nin Malazgirt önerisi için ise “Keşke olsa, ancak koşullar ne PKK’nın ne de Kürt halkının elinde değil, onların elinde” dedi.
İmralı heyetinde Zana da olmalı
Ben bir sonraki İmralı seferine Leyla Hanım’ın da katılmasının çok doğru ve anlamlı olacağını düşünüyorum.
Dikkatimi çeken başka bir detay ise Özgür Özel’in okunan mesajına yönelik kalabalığın tepkisi idi.
Öyle büyük bir alkış vs kopmadı. Şayet o kalabalık sadece Dem Parti’nin direktifi doğrultusunda İstanbul’da yaşananları nevruza taşımıyor olsa en azından çok güçlü bir alkış seli olurdu.
Diyarbakırlı meslektaşlarıma sordum.
“Biz ezilirken, Demirtaş hapse atılırken CHP bizi yalnız bıraktı o yüzden tepkililer” dedi gözlemlerine güvendiğim bir meslektaşım.
“Haksızlığa karşılar ama bu yüzden kendilerini öne atma, sokağa çıkma refleksi hissetmiyorlar.” diye ekledi.
Özgür Özel’in mesajındaki gönderme
Özel’in mesajında kullandığı bir tabir dikkatimi çekti: Dehak.
“Hiçbir Dehak kardeşliğimizi bozamayacak” cümlesi vardı mesajda.
Dehak İran ve Kürt mitolojisine dayanıyor.
Nevrozun sembolü olan Demirci Kava’nın direndiği zalim kralın ismi. Özel de Dehak diyerek Cumhurbaşkanına gönderme yapıyor.
Ancak Diyarbakır’daki meydanın da gösterdiği gibi CHP Kürtleri çantada keklik görürse büyük hata eder.
Bakın Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan dün “Siz nevruz kutlayın.. AKP ve MHP'liler ile halay çekin, merak etmeyin biz gerekirse yeniden kurtarırız ülkemizi” diye twit attı.
Bu mantık Dem tabanını CHP’den uzaklaştırır. Son yazımda yazdığım gibi “Terörsüz Türkiye” hedefine verdiği desteği çekmek zor bir dönemden geçen ve kendini kuşatılmış hisseden Sayın Özel’in elini önemli ölçüde zayıflatır.
