Türkiye, uzak ya da yakın tarihte eşine rastlanmayacak çeşitlilikte ve birbirinden yöntem ve ideoloji olarak çok farklı terör örgütleriyle mücadele ediyor.
20 Ekim 2024 tarihinde FETÖ’nün elebaşı Fetullah Gülen öldü. Daha önce sıkça benzer haberler ortaya çıktığı için, hemen herkes temkinli yaklaştı bu habere. Sonrasında örgütün kendi mecraları tarafından da gelişme doğrulandı.
Türkiye, tam 40 yıldır bölücü terörle mücadele veriyor. Küresel ve bölgesel destekleri kesintisiz devam etmesine rağmen bu mücadelede önemli başarılar elde etti. Halihazırda mücadelesine sınırötesi ağırlıklı olmak üzere devam ediyor. Bir yandan da bu terörün ortaya çıkardığı sorunların çözümüne dair hamlelerini sürdürüyor.
Kuşkusuz bu tür yapılanmaların birbirinden farklı hedefleri ve araçları olabiliyor. Nitekim Soğuk Savaş döneminde filizlenen, ardından küresel ölçekte sponsorlarla büyüyen ve ne yazık ki siyasetin büyük yanlışları ve bu tür yapıların tabanına olan ilgisi yüzünden devlet içinde gizli-açık derin nüfuz alanları elde eden FETÖ, bunun önemli bir örneği.
FİDAN: “KARANLIK ÖRGÜT”
Örgütün sözde liderinin ölüm haberinin kesinleşmesinin ardından ilk önemli değerlendirme Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan geldi. Fidan, Ukraynalı mevkidaşı Andrii Sybiha ile yaptığı görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu. "Bu karanlık örgütün lideri ölmüştür" diyen Fidan, "Bu örgüt, milletimizin tarihinde türüne ender rastlanan bir tehdit odağı olmuştur. Binlerce gencimizi kutsal değerler adına kandırarak saflarına katmış, bu gençlerimizi kendi vatanlarına, milletlerine, kutsal değerlerine ihanet eden bir makinaya dönüştürmüştür." değerlendirmesini yaptı.
Ancak Fidan’ın geleceğe dair vurgusu ve yaptığı çağrı çok daha stratejik önemde: "Bu ölüm vesilesiyle artık onların üzerindeki büyünün kalkmış olması lazım ve kendilerini gittikleri ihanet dolu bu yanlış yoldan vazgeçmeye, devletlerinin, milletlerinin aleyhine çalışmaktan vazgeçmeye davet ediyorum. Bu yolun sonu iyi bir son değil. Milletimiz, devletimiz her türlü terör örgütüyle olduğu gibi bu örgütle de mücadele etmeye devam edecekler. Artık yol yakınken dönmeyi bilsinler."
Bu açıklama üç gerçeğe karşılık geliyor. Birincisi devletin mücadeledeki kararlılığı. İkincisi, örgütün geride kalanlarına yönelik açık uyarı ve hemen bu yoldan dönmeleri çağrısı. Bir üçüncüsü, bu açıklamanın genel çerçevesi, devletin bu konuda ne denli hazırlıklı olduğunun da ifadesi.
TOPLUMSAL HASSASİYET
Pek çok meslektaşımız ilk saatlerden itibaren önemli değerlendirmeler aktardılar. Bu da söz konusu örgüte karşı duyarlılık anlamında çok kıymetli. Şu tarafının da altını çizelim. Bu tür yapılanmalara karşı toplumsal düzeyde ciddi bir tepki ve bilinç oluşmuş durumda. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ve şehitlerimizin oluşturduğu bir uyanış bu.
Ancak en az onun kadar, bu örgütün devlete sızdıktan ve stratejik konumlar elde ettikten sonra birbiri ardına yaptığı kumpaslara, haksız davalara ve şeytanın aklına gelmeyecek yöntemlerle yaptıkları hilelerle insanların, özellikle de çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğini çalmalarına duyulan bir öfke bu.
ÖRGÜT NE OLACAK ?
Örgütte ortaya çıkacak bazı gelişmeleri öngörmek çok zor değil esasen. Sözde liderinin uzun zamandır karar mekanizmalarında bir etkisi yoktu. Öncesinde ne kadar olduğu ise ayrıca tartışmalı. Bu düzeyde uluslararası ağlara sahip bir örgütün, başıboş bırakılıp kendi kararlarını vermesine izin verileceğini düşünmek akla ziyan.
Elebaşının ölmesi üç önemle tartışmayı güçlendirecektir. Öncelikle yeni liderin kim olacağı. İkincisi devasa ekonomik kaynakları ve ilişkiler ağını kimlerin kontrol edeceği. Üçüncüsü, bir bölünmenin yaşanıp yaşanmayacağı. Bu zaten elebaşı hayattayken de gündemde olan bir tartışmaydı.
Örgütün çok parçaya bölünmesi muhtemel. Bunun iki belirleyici faktörü olacaktır. İlki, arka planda geçmişten bu yana etkili isimler arasındaki kavga. İkincisi, hangi ülke veya bölgelerde daha etkin olunacağına ilişkin tartışma. Bu ayrışmalarda herkesin kendisine yeni ittifaklar araması da söz konusu olacaktır.
ASIL KARAR VERİCİ KİM?
Ancak buradan şöyle bir anlam çıkmasın. Örgütün bu süreci,kendi dinamikleri etrafında şekillenecek. Elbette hayır. Bunların rolü olacaktır ama asıl şekillenme bugüne kadar onu ayakta tutan, yönlendiren güçler eliyle ortaya çıkacaktır. Bu saatten sonra örgütün tek bir isimle yoluna devam etmesi ihtimal dahilinde değil. Hatta bölgesel anlamda örgütü kullanan güçler arasında da belli çatışmalar söz konusu olabilir.
Türkiye’de hayat hakkı bulamadığı dönemler itibarıyla örgüt, dünyanın pek çok bölgesinde farklı istihbarat güçlerinin adeta oyuncağı oldu. Ancak her durumda asıl belirleyici gücün ABD olduğu ortada.
TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ
Hiçbir küresel güç, bu kadar destek verip kolladığı bir örgütten kolayca vazgeçmez. Kullanım alanlarını yeniden tanımlayarak, örgütün bölünme sürecini yönlendirmek ve yeni yöneticileri üzerinde etkinliğini devam ettirmek isteyecektir.
Tüm bunlara rağmen, son 10 yıldır Türkiye’nin de çabalarıyla ortaya çıkan örgütün karanlık yüzünün, dünyadaki pek çok ülkeyi rahatsız ettiği çok açık. Dahası Ankara’dan gelen açıklamaların da vurguladığı gibi bu mücadelede kararlı olma noktasında en küçük bir tereddüt yok.
Amerikan yönetiminin bu tür aparatlar eliyle ülkemize yönelik tehditler oluşturması, NATO müttefiki iki ülke arasında derin yaralar açmış durumda. Gayet açık bir fırsat var şimdi ABD’nin önünde. Elebaşının ölümünden sonra Türkiye-ABD ilişkilerini bu zehirli sarmaşıktan çıkarmak için gayret göstermek.
Bu tarz karanlık ve gizli gündeme sahip örgütlerin, ki bu aşamadan sonra daha çok ifşa olacaktır, hiçbir ülkeye hayrı olmayacağını görmek, sadece Türkiye’nin ihtiyacı değil. Zehirli sarmaşıkların önünde sonunda sahibine zararı olacağını bilmek yeterli.