Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Türkiye, İsrail ve fundamentalizm
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İsrail güvenlik kabinesinin Gazze’yle ilgili aldığı karar, kelimenin tam anlamıyla bir işgal hamlesi. Bunu “kontrol” adı altında ifade etmeleri ise akılalmaz bir yaklaşım. Diğer yandan şu ana kadar izledikleri politikaların da bir devamı. Yani kimse açısından sürpriz değil.

        Bu karara Türkiye çok sert tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamadan kısa bir alıntı yaparak, metindeki önemli bir vurguya dikkat çekmek istiyorum.

        “Bölgemizde kalıcı barışın tesisi ancak uluslararası hukukun üstünlüğü, diplomasinin önceliği ve temel insan haklarının korunmasıyla mümkün olacaktır. İşgalci İsrail, savaş planlarını derhal durdurmalı, Gazze’de ateşkesi kabul etmeli ve iki devletli çözüm doğrultusunda müzakerelere başlamalıdır.” Bu sözler Ankara’nın şu ana kadar ortaya koyduğu tavrın kuvvetle yeniden ifadesi.

        FUNDAMENTALİST NETANYAHU HÜKÜMETİ

        Ancak bu metinde özel bir vurgu var. “Fundamentalist Netanyahu hükümeti.”

        Geriye doğru baktığımda bunun Türkiye tarafından ilk kez kullanılan bir “tanım” olduğunu söyleyebilirim. En azından resmi metinlerde.

        Gerek İsrail’in, gerekse de Batıdaki pek çok ülke ve merkezin İslam dünyasına yönelik fütursuzca kullandığı bir kavram ya da ideolojik tanım fundamantalizm.

        Geniş kullanım alanını burada tartışmak mümkün değil. Ancak az önceki çerçeveyi şöyle tamamlayabilirim. İslam dünyasındaki pek çok siyasi hareket, örgüt ya da akıma yönelik suçlayıcı ve mahkum edici dilin kavramları arasında ilk sırada yer alıyor. Aşırılık aşırı dincilik başta olmak üzere uzun ve geniş bir anlam haritası var.

        ANKARA’NIN TEPKİSİNDEKİ AYRINTI

        Elbette bu suçlayıcı ve mahkum edici tanımın İsrail açısından ilk hedefi, genel anlamda kendisine karşıt olanlar, özelde Hamas gibi direniş örgütleri.

        Ancak Ankara’nın tepkisinde ortaya çıkan gönderme, bundan çok daha geniş bir anlam dünyasına sahip. İsrail’in artık arkaplanda tutmaya bile ihtiyaç duymadığı bir teoloji üzerinden soykırım ve katliamları meşrulaştırma çabası, “Küçük çocuklar da öldürülmeli, nasıl olsa büyüyünce bize karşı olacaklar” noktasına kadar geldi.

        SURİYE POLİTİKASININ PARÇASI

        Diğer yandan yine İsrail yönetimi, Suriye’deki yeni yönetimi de benzer suçlamalarla kuşatmaya, ülke içindeki farklı grupları bu zeminde kışkırtmaya devam ediyor. Ahmed Eş Şara’nın HTŞ kökenine de atıfta bulunarak yapılan bu algı operasyonu, yeni yönetimi “fundamentalist, cihatçı” gibi kavramlarla hem bölgede, hem uluslararası zeminlerde gayrı meşru kılmayı hedefliyor.

        O nedenle “Fundamentalist Netanyahu hükümeti” göndermesi, sıradan bir yaklaşımın sonucu değil. Oturup saatlerce süren bir toplantının ardından Gazze’yi işgal kararı alan İsrail’e, “Asıl aşırılık ve hele de bunu bir teolojiye yaslanarak yapmak senin işin” mesajı veriliyor.

        SURİYE ZİYARETİNİN MESAJLARI

        Dün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Suriye ziyaretinde, görüşme için seçilen mekandan zamanlamaya kadar pek çok mesaj yer alıyor. Devrik Beşer Esed’in makamındaki kabul, “Artık Suriye’de yeni bir yönetim var ve biz onun yanındayız” mesajı. Zamanlamaya gelince, İsrail’in Gazze’yi işgal planı, Suriye’yi bölme ve istikrarsızlaştırma stratejisinden bağımsız okunamaz.

        Türkiye, Suriye’nin güvenliği benim güvenliğimdir mesajını verirken, bunun ülkenin kuzeyindeki terör tehdidiyle sınırlı olmadığına daha önce de dikkat çekmiştim. Suriye’nin, Gazze’nin, toplamda bütün Filistin’in güvenliği ve barışı Türkiye’nin olmazsa olmazı.

        Bölgedeki ateşi söndürmek isteyenler İsrail’e karşı tavır almak zorunda. Dışişleri açıklamasında bu durumun ifadesi şöyle:

        Gazze’yi yaşanmaz hale getirmek suretiyle Filistinlileri kendi topraklarından zorla göç ettirmeyi amaçlayan bu kararın uygulanmasını önlemek üzere uluslararası toplumu sorumluluklarını yerine getirmeye ve BM Güvenlik Konseyi’ni İsrail’in uluslararası hukuka ve insani değerlere aykırı eylemlerini önleyecek bağlayıcı kararlar almaya çağırıyoruz.”