Ukrayna krizi için yeni bir dönem mi?
ABD ile Rusya arasında Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da gerçekleştirilen diplomatik görüşme, uluslararası ilişkiler açısından yeni bir döneme işaret ediyor olabilir mi? Habertürk TV Güvenlik Politikaları Koordinatörü Çetiner Çetin'in haberi...

ABD ve Rusya’nın Riyad’da gerçekleştirdiği görüşmeler, uluslararası dengeler açısından kritik bir dönüm noktası olabilir mi? Ukrayna savaşının gidişatı, Avrupa’nın güvenlik açmazı ve ABD’nin küresel stratejisi açısından bu müzakerelerin yansımalarını analiz ediyoruz.
ABD-Rusya görüşmeleri: Güveni yeniden inşa etme çabası mı?
Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov’un açıklamalarına göre, ABD ile Rusya arasındaki ilişkilerin önce canlandırılması, ardından da restorasyon sürecine girmesi gerekiyor. Riyad’daki müzakereler, yalnızca Ukrayna kriziyle sınırlı kalmayıp, ABD ve Rusya arasında stratejik güveni yeniden inşa etme amacı taşıyor. Peskov, müzakerelerin atmosferini “dostane” olarak nitelendirirken, ABD’nin bu sürece önyargısız yaklaştığını belirtti.
ABD ve Rusya’nın Riyad’da gerçekleştirdiği görüşmeler, uluslararası dengeler açısından kritik bir dönüm noktası olabilir mi? Ukrayna savaşının gidişatı, Avrupa’nın güvenlik açmazı ve ABD’nin küresel stratejisi açısından bu müzakerelerin yansımalarını analiz ediyoruz.
Ancak bu müzakerelerin gizliliği ve Avrupa’nın dışlanmış olması, özellikle Kiev ve Avrupa hükümetlerinde ciddi endişelere yol açtı. Ukrayna’nın görüşmelere davet edilmemesi, Moskova ve Washington’un kendi çıkarlarına yönelik bir anlaşma yapma ihtimalini gündeme getiriyor.
Putin-Trump görüşmesi masada mı?
Peskov, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD eski Başkanı Donald Trump arasında Şubat ayı bitmeden bir görüşme olabileceğini belirtti. Ancak toplantının gerçekleşmesi için diplomatik hazırlıkların tamamlanması gerektiğine dikkat çekti. Putin’in ifadelerine göre, yalnızca Trump ile görüşmek yeterli değil, müzakere sürecine dahil edilecek konuların ayrıntılı bir şekilde ele alınması gerekiyor.
Putin, Trump’ın kendisine Ukrayna’nın barış sürecinde yer alacağını söylediğini aktardı. Trump’ın daha önce Ukrayna krizine hızlı bir çözüm bulma sözü verdiği biliniyor. Ancak ABD’de seçim sürecine girilmiş olması, Washington’un Ukrayna politikalarında belirleyici bir faktör olmaya devam edecek.
Rusya’nın Ukrayna’daki son hamleleri
Putin, Rus birliklerinin Kursk bölgesinde Ukrayna sınırını geçtiğini ve tüm temas hattı boyunca ilerlediklerini açıkladı. 810. Tugay’a bağlı birliklerin gece boyunca düşman topraklarına girdiğini belirten Putin, Ukrayna’da askeri operasyonların sürdüğünü vurguladı.
Ayrıca, Ukrayna’nın Kuban’daki Hazar Boru Hattı Konsorsiyumu’na (CPC) yönelik saldırısına değinen Putin, bu saldırının dünya enerji piyasalarında fiyatları yükselteceğini ve Batı için ekonomik maliyet yaratacağını ifade etti. Putin, Ukrayna’nın böyle bir saldırıyı bağımsız bir şekilde gerçekleştiremeyeceğini, Kiev’in uzay keşif verilerini Batılı müttefiklerinden aldığını iddia etti.
ABD-Rusya iş birliği yeniden mi başlıyor?
Riyad’daki görüşmelerde ABD ve Rusya’nın yalnızca Ukrayna krizini değil, Suriye ve Filistin dahil olmak üzere Orta Doğu’daki işbirliği fırsatlarını da ele aldığı bildirildi. Taraflar ayrıca ekonomik işbirliği ve uzay araştırmaları gibi konuları da görüştü.
Moskova, Riyad’daki toplantının amacının iki ülke arasındaki güveni artırmak olduğunu vurgularken, ABD’nin Ukrayna krizine dair müzakerelere hem Kiev hem de Moskova’yı dahil etmek istediği aktarıldı. Ancak Avrupalı liderlerin ve Ukrayna’nın sürecin dışında tutulması, Washington’un Kiev üzerindeki kontrolünü artırmak istediği yönündeki spekülasyonları da güçlendirdi.
Avrupa’nın Ukrayna krizinde etkisiz kalmaya devam etmesi
Avrupa, Ukrayna krizinde giderek daha pasif bir rol oynuyor. Rusya ve ABD’nin Riyad görüşmelerine Avrupa ülkelerinin davet edilmemesi, Washington’un Avrupa’yı Ukrayna krizinden dışlamaya çalıştığına dair şüpheleri artırıyor. Avrupa, güvenlik ve enerji konularında ABD’ye bağımlı hale gelmiş durumda ve kıta genelinde güçlü bir stratejik alternatif geliştirilemiyor.
Putin, Avrupa’nın Rusya ile görüşmelere kapalı olduğunu, asıl görüşmeyi reddeden tarafın Avrupalılar ve Kiev yönetimi olduğunu ifade etti. Bu durum, Ukrayna krizinde ABD-Rusya eksenli bir çözüm modelinin geliştirilme ihtimalini güçlendiriyor.
ABD’nin Ukrayna politikası: Savaş mı, ekonomik çıkar mı?
Trump, Ukrayna savaşına dair ekonomik boyutları açıkça dile getirerek, “Ben 300 milyar dolar harcadım, sizden 188 milyar dolar daha alacağım” söylemiyle süreci bir mali hesaplama olarak görüyor. ABD’nin Ukrayna politikası, yalnızca jeopolitik dengeler değil, aynı zamanda Batı’nın Ukrayna’nın zengin kaynaklarını nasıl kullanacağıyla da doğrudan ilgili.
Ukrayna’nın savaş sonrası ekonomik bağımsızlığını kaybederek tamamen Batı’ya bağımlı hale gelme ihtimali giderek güçleniyor. ABD ve Ukrayna arasında yapılan bağlayıcı ticari anlaşmalar, Kiev’in Washington’un stratejik çıkarlarına daha fazla entegre edileceğini gösteriyor.
Sonuç: Küresel dengenin yeniden şekillendiği bir süreç
Riyad’daki görüşmeler, ABD ve Rusya arasında diplomatik bir yumuşama sürecinin başlayabileceğine işaret ediyor. Ancak bu süreç, Avrupa’nın Ukrayna krizinde giderek marjinalleşmesi, Kiev’in müzakere masasında etkisiz kalması ve ABD’nin küresel stratejisinde ekonomik çıkarlarını öncelemesi gibi yeni dinamikleri de beraberinde getiriyor.
Önümüzdeki dönemde, Putin-Trump görüşmesi gerçekleşirse, Ukrayna krizi ve küresel güvenlik mimarisi açısından kritik bir dönüm noktası olabilir. Avrupa’nın güvenlik politikalarında yaşadığı açmaz devam ederken, Türkiye gibi ülkeler bu süreçte stratejik bir denge unsuru olarak daha fazla öne çıkabilir.
ABD, Ukrayna krizinin çözümü için gerçek bir çaba mı sarf ediyor, yoksa bu süreç Washington’un küresel ekonomik ve askeri çıkarları doğrultusunda mı şekillendiriliyor? Bu sorunun yanıtı, önümüzdeki süreçte uluslararası ilişkilerin en kritik meselelerinden biri olacak.